ELISABETH Badinter Fransa’nın yetiştirdiği yaşayan en önemli filozof ve yazarlardan. Dünyanın dördüncü büyük medya şirketi Publicis’in sahibinin kızı ve çoğunluk hissedarı olmanın ötesinde çağımızın düşünce akımlarını etkileyen bir felsefeci.
Elisabeth Badinter ve Kemal Derviş’in iki ortak noktası var. Her ikisi de sosyal demokrat ve her ikisi de ülkelerindeki laiklik tartışmasının göbeğindeler.
Bu iki ortak noktanın dışında ‘türban’ ve bu konuyla bağlantılı olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda Derviş ve Elisabeth Badinter birbirleriyle aynı görüşleri paylaşmıyorlar.
* * *
Elisabeth Badinter’in 17 Mayıs 2004 tarihli L’Express Dergisi’nde yayınlanan makalesinde Badinter,‘Şayet kadın-erkek eşitliği bir demokrasinin durumu hakkında en sivri kriterlerden biriyse, Türkiye’nin geniş bir bölümü bunun çok uzağındadır’ demekteydi. Badinter Türkiye’nin modernleşmiş Batı bölgelerinden ibaret olmadığını, kadınların yüzde 30’unun okuma yazma bilmediğini hatırlatıyordu.
Badinter bu noktada Türkçe’ye ‘gerilik’ diye çevirebileceğimiz‘arcahaism’ sözcüğünü kullanarak Türk kadınının karşılaştığı bazı uygulamalara dikkat çekiyor, Türkiye’nin AB üyeliğinin kadını gerilikten kurtaracağı tezine ise katılmıyordu. Badinter’in kabul etmediği bir görüş de, Türkiye AB’ye alınmaz ise komşuları gibi radikal dinci olacağıydı.
Badinter özetle şu vurucu görüşü dile getiriyordu:
‘Türkiye’nin dinci radikalizmin kucağına itileceği tezi yakın zamana kadar geçerli olabilirdi. Bugün ise Avrupa ülkelerinin kendi topraklarında bu tür geriliklere son vermekte güçsüz kaldıkları görülüyor. Avrupa halklarıyla temas kurmak bu gerilikleri ortadan kaldırmıyor, aksine söz konusu gerilikler din adına haklı çıkarıldığı sanılarak daha büyük bir güçle savunuluyor. Batılı değerlere sırtını dönen kendi banliyölerimizde kadın erkek eşitliğini kabul ettiremiyorsak, Anadolu kadınlarını özgürleştirebileceğimizi nasıl düşünebiliriz?’
* * *
Badinter yazısını şöyle bitiriyordu:
‘Bu nedenle Türkiye ile müzakereyi başlatmadan önce bu ülkedeki kadınların özgürleşmesini talep etmeliyiz. Eğer bunu yapmazsak Türkiye’de bizim demokrasimiz kabul edileceği yerde Türkiye’nin geri yönleri Avrupa’ya yayılacaktır.’
Badinter açıkça ‘türban’ kelimesini kullanmamış ama kullandığı ‘archaic/geri’ tabiri ile bunu da kastediyor.
Ve Derviş’e bir soru: Bayan Erdoğan’ın başını ağabeyinin zoruyla örttüğünde günlerce ağladığını bilmiyor mu? Bunu açıkgönüllülükle anlattığı ardından da rasyonalize ettiği bir kitap var Başbakan’ın eşinin. Meclis’teki AKP’li milletvekili eşlerinin kaçta kaçının başını kocasının zoruyla örttüğünü hiç merak etti mi Derviş?