TÜRKÇE de Avrupa Birliği dilleri arasında yer alsaydı acaba tercüme kabinini nereye sığdırırlardı?
Brüksel’de, AB basın toplantılarının yapıldığı salonun ortasında durmuş bunu inceliyordum. Avrupa Parlamentosu’nun Türk kökenli Hollandalı üyesi Emine Bozkurt o sırada Çokdillilikten Sorumlu AB Komisyonu üyesi -ki bu konudaki AB bakanı anlamına geliyor- olmak için adaylığını koyan Romanyalı Leonard Orban’ı "Türkçe" ile sıkıştırıyordu. Öyle ya, Türkçe AB üyesi Kıbrıs’ın anayasasına göre bu ülkenin resmi dili olmakla kalmayıp Batı Avrupa’da 4 milyon kişi tarafından da konuşuluyordu. Ayrıca Yunanistan’daki Batı Trakya Türklerinin yanında şimdi de Bulgaristan ve Romanya’da da Türkçe konuşan ahali vardı.
Leonard Orban geçenlerde talip olduğu göreve, yani Çokdillilikten Sorumlu AB Komiserliği’ne getirildi. Dün görüştüğüm Emine Bozkurt,Orban’ın Türkçe’ye AB’nin çeşitli programlarından destek verme sözünü hatırlatacağını söyledi. Bozkurt aynı zamanda Türkçe’nin AB’nin resmi dili olmasını da istediğini belirtti. Konu yeniden Avrupa Parlamentosu gündemine gelecek.
Öte yandan Brüksel’de Avrupa Birliği’ni izleyen gazetecilere her gün düzenli olarak bilgi verilen salonu çevreleyen kabinlere baktığımda Türkçe için boş yer kalmadığını gördüm. Kabul etmek gerekir ki Cumhuriyet kurulurken Ankara’nın planlamasını yapan Alman mimarların nüfusun 4 milyonu aşacağını hesaplayamamaları gibi AB’nin kurucuları da 21 dilin birden AB’nin "resmi dil"i olmasını kolay kolay öngöremezlerdi.
Ben de Emine Bozkurt gibi Türkçe’nin çok uzak olmayan bir geçmişte AB dili olması gerektiğine ve "olacağına" inananlardanım.
AB’de üye ülkelerin birinde resmi dil olmasına rağmen resmi dil statüsüne geçmemiş iki dil var, birincisi nüfusu 440 bin olan Lüksemburg’un dili, diğeri ise Kıbrıs’ın resmi dili görünen Türkçe. Ancak Türkçe rakam olarak AB’de en az 5 milyon kişinin ana dili ve bu açıdan Lüksemburgca’ya fark atıyor. Diğer taraftan da Bulgaristan nüfusunun yüzde 10’unun konuştuğu Türkçe bu ülkede resmi dil değil.
Emine Bozkurt Türkçe konusunun peşini bırakacak gibi görünmüyor. Ülkemizdeki "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyalarında gelinen nokta işte bu. Avrupa’nın değişmeyen statik bir olgu olmadığını anlamak için de güzel bir örnek.
CEM: 20 YIL ÖNDE YAŞADI
İsmaİl Cem temsil ettiği tüm değerlerle Türk sol siyasetinin en az 20 yıl önünden giden bir aydındı. Toplumlar ilerilerinde olan insanları her zaman yeterince değerlendiremez. Evet, o hüzünlü veda şiirinde dediği gibi daha fazlasını yapabilirdi, ama yapamamış olması onun suçu değil. Siyasette onun gibi düzgün bir isim bırakıp gitmek bu ülkede kaç kişiye nasip oldu ve olacak?