AVRUPA Birliği’nin geçen 27 Kasım’da müzakereleri kısmen askıya almayı önerdiği gün öğle vakti, büyük bir uluslararası yayının Brüksel temsilcisi olan arkadaşım arayıp sordu: "Türkiye ile müzakereler kesildi, ne düşünüyorsun?"
O sabah gündemi izlememiş olsam tufaya gelebilirdim, o kadar emindim ki sorusunu sorarken. "Hayır yanılıyorsun" dedim, "Bazı başlıkların ele alınmaması söz konusu sadece, müzakereler sürecek."
Peki ama çok da iyi bir gazeteci olan arkadaşımı yanıltan ne olabilirdi?
Bunu kendisiyle konuştuk. Türkiye ile ilgili beklentiler çok olumsuz. Tam bir vur "duyunca" öldürme hali. Gazeteci bile olsalar, Türkiye’nin AB üyeliğine bu kadar yakınlaşmasına inanasıları gelmiyor.
25 yıldır Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini izliyorum. Türkiye ile ilgili Avrupa’daki kamuoyu algısı bu kadar kötü, sadece 80’li yılların başında askeri yönetim sırasında olmuştu. Türkiye o günlerden bu yana demokratikleşmede çok büyük adımlar attı. Peki son dönemde ne oldu da Türkiye’ye bakış yeniden bu kadar kararabildi?
* * *
Kilit tarih 11 Eylül 2001. New York’ta İkiz Kuleler’e yapılan saldırı sadece Amerika’yı yaralı bir hayvana dönüştürmedi, Müslüman kimliğine karşı Avrupalıların korkularını ateşleyen etken oldu. Buna en iyi örnek Hollanda ve orada yaşananlar.
Hollanda’nın ülke markasında "çokkültürlü" olmanın büyük katkısı vardı, hálá da direniyor. İki yıl önce Müslümanlıkla alay eden sahneler çeken Hollandalı bir sinema yönetmeni sokak ortasında boğazı kesilerek öldürüldü. Katil, Hollanda’ya çoktan entegre olduğu düşünülen bir Müslüman’dı.
11 Eylül’den itibaren tüm diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Hollandalılar da zaten diken üstünde oturuyorlardı. Bu korkunç olay Hollandalıların bastırılmış tüm korkularını tetikledi. Çokkültürlülüğü ülke markası yapmış olan bir toplum bunu sorgulamaya başladı. Şimdi artık Hollanda bile kamusal alanda dinsel kıyafetleri yasaklayabilecek noktaya geldi.
* * *
Çokkültürlü toplumdan vazgeçip yabancılara farklı bir entegrasyon modeli arayışına giren Hollanda örneğini neden verdim? Avrupalının kendi kimliğini tarif etmekte zorlandığı bir dönemden geçiyoruz. Muhtelif kimlikli olmak mümkün mü? Öte yandan tek bir kişinin aynı anda hem Müslüman, hem Hollandalı, hem Afrikalı, hem kadın, hem siyah kimliklerini taşıması ne mene bir duygudur? Bir adım ötesinde toplumların bölünmeden, ayrışmadan çokkimlikli olması mümkün müdür?
Çokkültürlülük ve çokkimliklilik tartışmasının seyri Türkiye’nin Avrupa’daki geleceğini etkileyen etkenlerin başında. Türkiye, Avrupalıya yeniden tanımlamaya çalıştığı kimliğini gösteren aynayı tutuyor.
Yamalı bohçaya dönen Avrupa kimliği, eski püskü kumaştan takım elbise dikmeyi başarabilecek mi?
Bugün liman, yarın havaalanı, öbür gün başka şey çıkar. Bunların hepsi aşılır, yeter ki terziler bu koşullarda takım elbise dikme başarısını göstersin.