Paylaş
Birincisi iş dünyasında Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği’nin (GB) değişmesini isteyen sesler yükseliyor. İkincisi ise aslında AB üyeliğini destekleyen bir kesimin önümüzdeki dönemde taktik olarak anti-Avrupacılığı oynamaya hazırlanması. Bu iki tavır birbirini besleyerek AB karşıtı sinerji yaratacak. Özetle, AB ile zaten sorunlu olan Türkiye, 2010’da Brüksel ile ilişkilerinin en zor yılını yaşayacak.
Önce Gümrük Birliği cephesinde olup bitene bakalım. 2001 krizi sırasında da benzer sesler yükselmişti, şimdi de aynısı oluyor. Aralık başındaki İsveç resmi ziyareti sırasında İstanbullu bir işadamı tarafından AB Komisyonu’nda görevli bir direktörle yapılan görüşmede konu açılıyor. Direktör, “Türkiye bu işi tartışmak isterse, yöntemi Türk hükümetinin bir mektupla Komisyon’a müracaat etmesidir, ancak bu yapılırsa Gümrük Birliği’nin tamamı müzakere edilir” şeklinde teknik bilgi aktarımında bulunuyor.
TOBB’a yakın kaynaklar bu görüşmeyi doğruladılar. Ancak TOBB tarafında Gümrük Birliği’ni elleme şeklinde bir düşünce olmadığının, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ya da Dışişlerinin de olduğunu sanmadıklarının altını çizdiler.
Konuyu TİM’le de görüştüm. TİM’e yakın kaynaklar Gümrük Birliği nedeniyle perakendecilere varıncaya kadar hemen herkeste rahatsızlık olduğunu belirttiler. TİM, sıkıntıları rakamlarla ortaya koymak ve ne doğrudur ne değildir anlamak amacıyla Gümrük Birliği Etki Analizi çalışması başlatıyor. TİM çevrelerinde hâkim olan duygu “AB ile Serbest Ticaret Anlaşması yapmış olsaydık, işimiz daha kolay olacaktı” şeklinde: “Sorun AB’nin serbest ticaret anlaşması yaptığı ülkelerin Türkiye ile anlaşmaya yanaşmamasından kaynaklanıyor. Türkiye kendi pazarını açıyor, ama o pazar Türkiye’ye kapalı! Güney Afrika, Cezayir, Meksika’ya gidip biz de sizinle serbest ticaret anlaşması yapmak istiyoruz dediğimizde buna yanaşmıyorlar. Güney Kore ile AB serbest ticaret anlaşması yaparsa elektronikçilere de geçmiş olsun.”
Avrupa konusunu teknik olarak bilen işadamlarına göre GB’nin dışına çıkmanın çok büyük riski var. Biz Gümrük Birliği’ni değiştirmek istediğimizde bu defa başka sorun çıkarırlar. Kaldı ki GB Türk sanayiine rekabet gücü kazandıran bir anlaşma.
Sanayicide ve ihracatçıda bu tavır yayılırsa hükümet ne yapacak? ABGS ve Dışişleri kadroları içinde Gümrük Birliği’ni geçmişte eleştirmiş olanlar şimdi kilit pozisyondalar. Özetle bu konu 2010’da Türkiye gündemini meşgul etmeye devam edecek.
İkinci mesele ise AK Parti’nin Referandum Paketi’ni AB uyumu ile gerekçelendirmesi. Bu paketin herhangi bir yerini eleştiren, AB düşmanlığı ile suçlanmayı peşinen kabul etsin! Bunun sonucu da başka laik elitler olmak üzere aslında AB’yi destekleyen bir kesimin bilinçli olarak bir süreliğine AB alternatifini terk etmesi sonucunu doğurabilecek.
Tam da bu noktada bir üçüncü yol ihtiyacı doğuyor. AB ile yeni bir söylem geliştirmenin tam zamanı. Brüksel acaba resmin bu detaylarını görecek ve söylemini buna göre değişterecek mi?
Paylaş