ÜÇ ay kadar önce ilk işaret Brüksel’den gelmişti. Avrupa Birliği’nin yürütme organı durumundaki komisyon, pek kimselere duyurmadan Türkiye ile ‘müzakere heyeti’ oluşturma çabası içine girmişti.
AB Komisyonu boşa kürek çekmez. Üyelik ihtimalini ciddiye almadığı hiçbir ülke için vakit harcamaz.
Hal böyle iken herkesin kafasında aynı soru var: ‘Avrupa Birliği Aralık 2004’te Türkiye ile müzakereleri başlatma kararı verecek mi, vermeyecek mi?’
Bu soruya cevabım, ‘Evet, AB Türkiye ile üyelik müzakerelerini başlatma yönünde karar verecek’ şeklinde. Hayır denmesi çok küçük bir ihtimal. Öyle ki ‘Evet, fakat’ bile beklenmiyor. Tüm işaretler ‘fakatsız evet’i gösteriyor.
* * *
Bugünkü dengeler altı ay içinde içte ve dışta bozulmaz ise AB ile üyelik müzakerelerine başlayacağız. Ancak bunun hemen aralık ayında olması mümkün değil. Müzakerelerin resmen Temmuz 2005’te, fiilen de Eylül 2005’te başlamasını öngörmeliyiz.
Altı aylık gecikme, AB’nin kendi içindeki uygulamalarla ilgili. Örneğin Türkiye, diğer aday ülkelerin üyelik öncesi geçtiği ‘tarama’ denilen süreci yaşamadı. Tüm sektörlerde yasaların AB ile uyumunun satır satır taranması anlamına gelen bu sürecin hızla tamamlanması gerekecek.
* * *
Türkiye’nin müzakere heyetine kim başkanlık edecek? Heyette kimler olacak? İspanya örneğini alırsak, çok uzun süren müzakere sürecine o zaman genç bir siyasetçi olan Manuel Marin başkanlık etmişti. Marin daha sonra AB Komisyonu’nda 12 yıl üye olarak önemli görevler üstlendi.
Bizde müzakere heyeti başkanlığı için Kemal Derviş’in adı geçiyor. Artık olamayacağı anlaşılan solun liderliğinden daha uygun bir post Derviş için. Derviş kendini iç politikada daha fazla yıpratmazsa ileride Avrupa Komisyonu’nda da çok üst düzey görevlere gelebilir, başkanlık için adı geçebilir.
Müzakereleri hükümet yürütür, ama heyetin bir tür milli takım görüntüsü vermesi gerekir. Bu ekipte bayrağı taşıyacak kişinin siyasi kimlik taşıyıp ekonomi bilmesi ve uluslararası saygınlığının olması, müzakereci ülke açısından avantajdır.
Başarılı bir müzakere ekibinde iş başkanla bitmez. Futbol takımı gibi düşünürsek, antrenörden masöre kadar ekibin tüm üyeleri önem taşır. Dışişleri’nin müzakere ekibine vereceği desteğin sağlam olması şarttır. Ama bununla da iş bitmez. Müzakereler çok geniş bir alanı kapsadığında AB Genel Sekreterliği’nin yetkilerinin artırılması gerekecektir.
Özel sektör de işin içinde olacaktır. Bunun için müzakere heyeti ile özel sektör arısında bir tür daimi istişare mekanizmasının kurulması gerekecektir.