FRANSA’nın sosyalist cumhurbaşkanı adayı Segolene Royal, rakibi Sarkozy ile yaptığı televizyon düellosunda Çağlayan mitingini kastederek Türkiye’deki laiklik savunucularının desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Royal yalnız değil. Çağlayan mitingi Avrupa kamuoylarında Türkiye için sempati doğurdu. Türk laiklerinin sokağa dökülmesi, dolaylı biçimde pek çok Avrupalının içine işlemiş olan "İslam" terörü korkusunu yatıştırmaya yaradı.
Miting mikrofonlarına hákim olan Avrupa Birliği karşıtı sert söylemi ise pek kimse umursamadı. Avrupa demokrasilerinin ortak paydası olan laiklik konusunda Türkiye’de gösterilen hassasiyetin Batılı normlara uygun biçimde sokakta sergilenmesi hoşlarına gitti.
* * *
Türkiye’de AB konusuna yaklaşımları 4’e ayırabiliriz: 1. AB’ye her koşulda üye olmalıyız diyenler. 2. AB Türkiye’yi bölecek, kesinlikle katılmayalım diyenler. 3. AB bir araçtır, onların standartlarına ulaşalım, üye olsak da olmasak da fark etmez diyenler. 4. AB olmadan biz adam olmayız diyenler.
Bu dört yaklaşım içinde giderek hákim olan "onurlu" üç numara: AB standartlarına kavuştuktan sonra üye olsak ne yazar, olmasak ne yazar... Bunu "gerçekçi" dört numara izliyor: AB hedefi şart, kendi başımıza düzelemiyoruz... Sonra "kuşkucu ve düşman" ikinci şık, en son kabul gören ise "teslimiyetçi" yaklaşım olan birincisi.
Türklerin çoğunluğu ne takunya ne de postal, bana rahat bir ayakkabı lazım diyor. AB konusunda sağduyulu ve akıllı bir yaklaşım içinde. Ama sesini çok yükselten bir kesim var (2 No’lu "düşman" yaklaşım). Onlara göre sanırsınız ki Türkiye AB’ye satıldı bile. Kıbrıs elden gitti, Diyarbakır özerkliğini ilan etti, Atatürk resimleri sınıflardan zorla indi! İşte bu kesim neye alet edildiğini çok iyi düşünmek durumunda. Siz bir taraftan laikliğin tehdit altında olduğunu düşüneceksiniz, diğer taraftan da laiklik temeline oturan bir AB’ye sırtınızı döneceksiniz.
AB düşmanlığını körükleyenler kime hizmet ettiklerinin farkındalar mı? Örneğin Avrupa Parlamentosu’ndan biri çıkmış, her tarafta Atatürk resimleri olmasını garipsediğini söylemiş. Olayın aslını anlamadan, bunu sanki AB Atatürk resimlerini indirilsin diye karar almış gibi topluma aktarmaktan kimin kazancı olabilir?
* * *
AB’de laiklik mücadelesinin alttan alta hálá nasıl sürdüğüne dikkat edin. Pek çok AB ülkesinde devlet okullarında tahtanın üzerinde duran haçın indirilmesi on yıllık geçmişi olan bir olay. Gidin kendinize Belçika’nın Laiklik Evleri’ni örnek alın. AB’de laikliği savunan örgütlerle işbirliğine girin. Fransa’da 100 yıl önce kilise çanlarının sesinin kısılması için verilen mücadeleyi inceleyin. Bizde camilerin hoparlörü giderek açılıyor, kimse korkudan gıkını çıkarmıyor.
Türkiye’nin laikleri şapkalarını önüne koyup AB konusunu iyi incelesinler, böyle kolay dolduruşa gelmesinler.