Ünlü moda tasarımcısı Bahar Korçan, spiritüel yanı oldukça güçlü bir kişidir.
Doğamızın gerektirdiği hız sınırını aştığımız büyük şehir yaşamında, hálá iç sesini duyabilen nadir insanlardan da denebilir. Onun kuş tüyleri uçuşan masalı, pazartesi için epeyce iç ferahlatıcı!
Başka bir zaman, başka bir mekan... Yani ne Çekirge yazısı için röportaj ne de planlanmış bir buluşmaydı bizimkisi Bahar Korçan’la... Ama ne çok şey konuşuverdik bir anda! "Eh, demek ki böyle olması gerekiyormuş" dedim yoğun bir Nişantaşı trafiğinde evime gitmeye çalışırken.
Sonra arabamın camına sarı bir yaprak düştü, irkildim. Bir anda Bahar Korçan’ın anlattıklarını mutlaka yazmam gerektiğini fark ettim; herkesin bilmesini istedim! Hayatın bu kadar çabuk ve anlamsız geçip gitmemesini diledim. Ben, onun kuş tüylü masal koleksiyonundan çok etkilendim! Bakalım siz de beğenecek misiniz?
Hayatın içindeki sırlar
Bahar Korçan, sadece elbise çizen bir moda tasarımcısı değil. Koleksiyonları, tasarım-şiir-kıyafetler-felsefe barındırıyor! Bunun nedenini, nasılını hep merak etmişimdir. Sordum, "Öyle geldi. Hani ben bunu böyle yapayım demedim inanın" dedi ilk tepki olarak.
"1992’de ilk kez yurtdışına tasarımlarımı sunduğumda şiirleri, hikayelerimi de anlattım ve herkes çok şaşırdı" diyen Bahar Korçan, bunun üzerine "Niye herkes şaşırıyor? Zaten herkes böyle yapmıyor mu?" diyerek şaşırmış! "Nasıl bir kelimesi, duygusu, felsefesi olmadan koleksiyon yapılır ki? Kendimle çok dalga geçmiştim sonra! Neticede hayata, insana dair bir şey yapıyorum ben. İnsan o kadar derin ve kocaman ki evren gibi, ben ucundan bir parçayı tutup o hikayenin içine koyuyorum. Tabii ki onun bir bağlandığı yer olacak. Bu kumaşlar, dokular birleşiyor ama kelimeleri de var, işin duygusu, dayandığı felsefesi de var. Benim böyle bir bütün görme olayım var. Bu mesleki yolculuğum için şahane, ama bazen her şeyi böyle gördüğüm için insanlara bunu anlatmakta zorlanıyorum. Kendimi çok yalnız hissettiğim anlar oluyor" diye toparlıyor hem işine hem hayata yaklaşımını...
Peki her sezon için bu kadar derin içerikli koleksiyonlar hazırlamak zor olmuyor mu? Nelerden ve nerelerden besleniyor Bahar Korçan?
"Hayattan ve hayatın oluş şeklinden. Beni spiritüel derinlikler ve felsefeler etkiliyor. Çünkü orada her şeyi buluyorum. İnanılmaz bir sistem kurulmuş. Bunu anlama ve çözme yolundaki her şey beni çok etkiliyor. Hayatın içinde bazen küçük sırlar var."
Yan yana güzel kelimeler bunlar, ama içeriğine biraz daha dahil olmamız için açıklamaya ihtiyacımız var. Gülümsüyor Korçan ve başlıyor anlatmaya:
"Bir önceki kış koleksiyonumdan örnek vereceğim. Koleksiyona başlamadan öncesiyle ilgili bir dönem vardır. Zamanı belli değil, ama kafanızın içinde bir sepet var, devamlı orayı dolduruyorsunuz. O sıralarda da hep Galata Kulesi beni çok çekiyordu. Bir anda kalkıp gidiyordum. Bu arada eşim ve kızım da şahittir, buralara giderken yolda hep kuş tüyü buluyordum. İlk günden itibaren alıp cebime koyuyor, yola devam ediyordum. Sonra onları eve getirip bir kasede biriktirdim. O tüyler hep önüme düşüyor, inanamıyorum!"
Hakikaten inanılacak gibi değil zaten! Zaten kızı Lal de "Anne, yukarıdan birisi atıyor herhalde" demiş haklı olarak!
"O sıralar koleksiyonun hikayesini yazıyordum. Bir masal yazmaya karar verdim. Pera ile Sultanahmet Tepesi arasında olan çok romantik bir masal yazdım. Geçmişte de İstanbul’un bu iki tepesi birbiriyle pek anlaşamazmış, çünkü Müslüman tepesi olarak bilinen Sultanahmet’e karşın Pera, Levantenlerin tepesiymiş. Benim masalımdaki kız, Sultanahmet, çocuk Pera tepesinden. Bir şekilde Galata Kulesi’nde buluşuyorlar. Ama tüylerin bir işe yaraması lazım, çünkü masalın içinde o tüyler kızın önüne düşüyor! Masalın sonunu eşim getirdi: ’Hani aradığın melek var ya, o atıyor tüyleri’ dediği anda bana göre masal bitti! Hakikaten ben bunu üç ay boyunca yaşadım, o tüyleri topladım ve sistemde öyle bozukluk var ki, insanlar sevgiden o kadar uzaklaşmış ki, masal bu ya, bütün bunun başındaki melek, kendini görenlere üzüntüden tüylerini döküyor."
Hem gerçekçi hem hayalgücü dolu bir koleksiyon oluyor böylece geçen sezon... Ama Bahar Korçan için çok daha değerli: "Bir mucizeydi açıkçası. Böyle bir sürü şey var hayatımda. Koleksiyonlarımı böyle dipten yaşıyorum işte" diyor. Çok hoşuma gidiyor...
Şu an Galata’da bir hayat kurmuş durumda Bahar Korçan. Bunda da mistik bir yön buluyor: "Galata bizi çağırdı sanki. Evimiz, atölye ve eşimin işi Galata’da. Hatta daha ileri giderek derneğin bir projesini de Beyoğlu Belediyesi’yle birlikte orada gerçekleştireceğiz. Tıpkı New York’taki Soho gibi Serdar Ekrem Sokak’ı, tasarımcıların mağazalarını açtığı bir bölge haline getireceğiz. Orada çok önemli birkaç proje var. Bir tanesi, Kamondo Han bitiyor. Çok özel bir bina, altında küçük dükkanlar olacak. Tasarımcılar olarak orada kendimize mekanlar seçtik. Oraya ilk giden Ümit Ünal’dı. Bizi hep çağırıyordu. Şimdi hepimiz o yoldayız. Kendi masalımızı yazmaya karar verdik!"