Paylaş
Geçen hafta yapılan NATO toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hafta Körfez ülkeleri ve Kıbrıs ziyaretleri vardı. Diğer tarafta Avrupa Birliği ve Rusya-Ukrayna müzakereleriyle ilgili gelişmeler var. Bir yandan da yarın Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi sayılan Lozan Anlaşması’nın imzalanmasının 100. yıldönümü. Bilgi Üniversitesi eski rektörü, Emeritus Profesör Dr. İlter Turan’ın kapısını çaldık. Hem eski albümlerini karıştırdık hem de dünya gündeminin sıcak konularına eğildik.
Fotoğraf: Murat ŞAKA
1) Hem havanın hem de uluslararası gündemin çok sıcak olduğu bir günde buluştuk… Bilgi Üniversitesi eski rektörü, Emeritus Profesör Dr. İlter Turan’ın kapısını aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu belgesi Lozan Anlaşması’nın yıldönümü vesilesiyle çalmıştım.
Duayen siyaset bilimci Turan’la dünya tarihinde yolculuk edelim istedim; Lozan Anlaşması neden önemlidir, dünyanın seyrini değiştiren en önemli olaylar nelerdi, değişmez siyaset kuralları var mıdır, tarih tekerrürden mi ibarettir, siyasette teoriyle pratik ne kadar örtüşür? Peki ya önümüzdeki günlerde bizi neler bekliyor? Siyaset öğretilebilir bir konu mudur? Kendi bu işlere nasıl girdi? Son soruyla başladık; zira onun kendi hikâyesi de pek çok uluslararası olayı barındırıyor!
Sene 1942/ Sene 1959 ABD’de öğrencilik
MİLLİ KÜTÜPHANENİN EN ÇALIŞKANI
İlter Turan, 1941 yılında Rumeli göçmeni kökenli Sait Bey ile Semahat Hanım’ın ilk çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geliyor. Baba Sait Bey, oğlunun dünyaya geldiğini İkinci Dünya Savaşı sebebiyle ikinci kez askerliğini yaptığı şimdiki Gürcistan’a tekabül eden Sovyet hududunda telgrafla öğreniyor. Devamını İlter Hoca’da dinleyelim:
Sene 1948/İlkokul yılları
“1941 sonunda aile babamın ortaokul müdürü olarak tayin olduğu Hopa’da bir araya geliyor. Yeni bir tayinle, ben iki yaşındayken Ceyhan’a taşınıyoruz. Orada iki sene kaldıktan sonra 1944’te Ankara’ya geldik. Babam Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir göreve atandı. Annem Milli Kütüphane’de Süreli Yayınlar Bölüm Başkanı’ydı. Küçük yaştan itibaren büyük bir okuma merakım vardı. Yaz tatillerinde annemle kütüphaneye gidiyor ve oradaki çocuk kitaplarını okuyordum. Bilhassa Jules Verne’in maceralarını okuduğumu çok iyi hatırlıyorum. Ders çalışmaya gelen üniversiteliler benimle ‘En çalışkan öğrenci!’ diye dalga geçiyorlardı.”
Sene 1958/Lise yılları
SOĞUK SAVAŞ’IN ZOR YILLARI
Eğitime Sarar İlkokulu’nda başlıyor. Ortaokul içinse babasının Ceyhan’da görev yaptığı sırada tanıdığı gençlerin ‘hal ve gidişleri’ni beğenmesi üzerine Tarsus Amerikan Koleji’ne yatılı öğrenci olarak giriyor. Burada beş sene eğitim gördükten sonra lise birinci sınıf bitiminde ‘öğrenci değişimi’ programıyla Amerika’nın Kaliforniya Eyaleti’ne gidiyor. Liseyi orada bitirdikten sonra Ohio’daki meşhur okul Oberlin College’e giriyor. İlter Hoca anlatıyor: “O dönem Türkiye’de mühendis olma modası vardı. Süleyman Demirel ilham kaynağıydı. Ben de Oberlin’e o niyetle gittim ama ilk yıl aldığım iktisat ve siyaset derslerinden o kadar büyülendim ki mühendislikten vazgeçtim. Toplumlar nasıl davranıyor, yönlerini nelere göre belirliyor, biri kazanırken diğeri neden kaybediyor… Bunlar beni çok ilgilendirdi. Tabii dönemin uluslararası siyaseti de çok heyecan vericiydi; 1958-1962 arası Soğuk Savaş’ın zirvesi, Batı bloku açısından demokrasi misyonerliği dönemleri, 1950’lerde başlayan sömürgelerin özgürleşmesi olayı...”
Sene 1944 Sait, Semahat, İlter ve Işık Turan
2) TÜRKİYE SİYASET BİLİMCİ İÇİN BİR CENNET
Yüksek lisansını Columbia Üniversitesi’nde tamamlarken reddedemeyeceği bir teklif alıyor; İstanbul Üniversitesi’nde yeni kurulan Siyaset İlmi Kürsüsü’nde asistan olmak ister miydi? Turan, “Akademisyen olmayı zaten hep düşünüyordum. Türkiye’de akademik mesleğe intisab etme fırsatını duyunca hemen harekete geçtim” diye anlatıyor: “1964 baharında İstanbul’a döndüm. Türkiye siyaset bilimci için bir cennet çünkü sürekli değişik olaylar cereyan ediyor. Buna karşılık yeterli siyasi araştırma henüz yapılmamış. Türkiye’deki araştırmalardaki temel sorun kendinizi siyasi tercihi bir yana koyarak, tahlillerinizi taraf olmadan yürütmeye çalışmaktır. Bizim toplumda ‘aydınlar’ diye bir kavram var ve aydınların görevi de toplumu aydınlatmak. Bu Batı dillerindeki ‘entelektüel’den ziyade Rusçadaki ‘intelligentsia’nın karşılığıdır. Kasıt, okumuş kişinin toplumu dönüştürmekle mükellef olduğu fikridir ki, bence doğru değil. Analiz yaptığınızda mümkün olduğunca kendi siyasi temayüllerinizi ikinci plana atıp tarafsız gözleme odaklanmak lazım.”
3) HER ŞEY O KADAR HIZLI DEĞİŞİYOR Kİ...
Turan, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde doçent ve profesörlüğe kadar yükseldi. Sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne katıldı. Ardından 1993 senesinde yeni açılan Koç Üniversitesi’ne geçti. 1998-2001 yılları arasında Bilgi Üniversitesi rektörlüğü görevini yürüttü. 2013’den beri ‘Emeritüs Profesör’ olarak siyaseti izlemeye, araştırmaya devam ediyor… Bir siyaset bilimi duayeni olarak Türkiye analizi nasıl yapılır? Yanıtı: “Türkiye hakkında yaptığınız gözlem ve tahminlerin önemli bölümü hızlı dönüşüm karşısında geçiciliğe mahkumdur! Mesela 1990’da yapılan 2020 Türkiyesi tahminleriyle bugünkü arasında çok az benzerlik ortaya çıkacaktır. Elimizde her şeyi tahmine muktedir genel bir siyaset teorisi yok. Siyasetin değişik alanlarını ayrı ayrı incelemek lazım. Buradaki bulgular kullanılarak bazı genellemeler yapılabilir ama bütün bir siyaset olgusunu açıklamaya yönelik analitik girişimler ne mevcudu açıklamakta ne de geleceği tahminde yeterli oluyor.”
Sene 1966/Bir NATO gezisinde
EN BÜYÜK TEHDİT ALGI YÖNETİMİ
Şimdinin dünyasının ‘ruhu’ nedir? Biz ne çağındayız? Diyor ki: “Ekiplerden ziyade lider yönetimlerinin tırmanışı var. Bu, bir miktar teknolojik değişimlerle ilgili; günümüzde bir kişi doğrudan milyonlara hitap edebildiğinden konumu farklı oluyor. Aşağı yukarı bütün sistemlerde bir otoriterleşme temayülü görebiliyoruz. Popülizm yükseliyor. Küreselleşmeye karşı tepki ve ulusalcılığın yeniden tırmanması hemen her toplumda aşırı sağ yönetimlerin güçlenmesiyle sonuçlanıyor. Teknolojiyle bağlantılı algı yönetimi ise geçmişle karşılaştırılamayacak kadar önemli. Kişinin siyasi tercihini belirlemekte insanların ne yaptığı değil, ne yaptığının düşünüldüğü etkili oluyor. Algılananla somut gerçeklik arasında farklar çok olabiliyor. Demokrasi teorisine göre insanlar yapılanları “objektif” olarak değerlendirir, kendileri yönetecek kişileri seçerler. Manipülasyonlar aracılığıyla bu ortadan kalkınca elimizdeki demokrasi çok zayıflamış oluyor.”
MEŞHUR ÖĞRENCİLERİ
“Valiler, kaymakamlar, milletvekili ve bakanlar arasında çok öğrencilerim var. Bu bizim için sevinç meselesi. Bakanlar Kurulu açıklanırken ‘Acaba öğrencimden kimler var?’ diye bakıyorum. Son dönem bakanlarından öğrencilerim; yeni İçişleri Bakanı’mız Ali Yerlikaya, daha önceki dönemlerden Efkan Ala, Naci Ağbal, Selami Altınok, Nurettin Nebati…”
BUGÜNÜN DIŞ POLİTİKASI
İlter Hoca, Türkiye’nin dış politikasını nasıl değerlendiriyor? Yanıtı: “Türkiye 2010 öncesine kadar geleneksel politikasını güdüyordu; Ortadoğu’daki ülkelerin içişlerine ve aralarındaki meselelere hiçbir surette karışmamak kuralımız vardı. Arap Baharı’yla birlikte bu kuralı bozduk. Bugün uzun bir tecrübeden sonra yine baştaki noktaya geldik. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren içinde yer aldığı Batı blokuyla ilişkisi de daima ikircikli olmuştur. Bir yandan Rusya’dan duyulan endişe nedeniyle Batı’nın yanında olmanın gerekliliğine inanıldı, öbür yandan Batı’ya karşı güvensizlik duyuldu. Bugün ufak çıkarlarla uğraşan ve büyük resmi göremeyen bir Amerika ile kendi başına hareket etme kabiliyeti sergileyemeyen bir Avrupa’yla karşı karşıyayız. Türkiye’nin Avrupa’yla iyi geçinmesi ama kendi gücünü de geliştirmesi doğru bir yaklaşım. Ancak daha bağımsız olabilmek için iktisaden daha güçlü olmamız gerekiyor.”
Sene 1970/Meslektaşı Gül Günver Turan ile Kahire’deki düğün
KUTUPLAR OUT MERKEZLER IN
Geçmişten bugüne dünyada nasıl bir değişim yaşanıyor? İlter Hoca şöyle anlatıyor: “Dünyada ‘kutuplara’ değil, çok ‘merkezliliğe doğru gidiş var. Amerikan ve Çin rekabetinden bahsediliyor ama Çin, komünizm modelini bütün dünyaya ihraç etmeye çalışmıyor. Hatta ticaret alanında özel teşebbüse geniş imkanlar tanıyor; Amerikan ve Çin ekonomileri karşılıklı bağımlı. Rusya kendi başına bir merkez. Avrupa, Amerikan baskısından kurtulup kendi gündemini şekillendirmeye çalışıyor. Macron kendi kendine fanteziler kuruyor ama Avrupa, bir çatışma olduğunda Amerikan liderliğine muhtaç oluyor, bir türlü özerkleşemiyor. Orta vadede hem rekabet eden, gerilimler sergileyen, hem de işbirliği yapıp olumlu ilişkiler de kurmaya çalışan ülkeler olarak yaşayacağız.”
LOZAN EŞSİZ BİR ANLAŞMADIR
Yarın, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu belgesi niteliğindeki Lozan Anlaşması’nın 100. Yıldönümü. Prof. Turan, bunun neden önemli olduğunu şöyle anlatıyor: “Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan anlaşmalar mağlup devletlerle imzalanmış ve galiplerin empoze ettiği şartları içermiştir. Türkiye, bunu kabul etmeyip ulusal kurtuluş mücadelesi vererek bağımsızlık belgesi ortaya koyabilmiştir. Bu bakımdan tarihte eşi yoktur. Kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Din, mezhep, etnik kökene bakılmaksızın Türk vatandaşları hukuken eşit konuma getirilmiştir. Bilahare Montrö ile Boğazlar’da Türkiye’nin tam egemen olması imkanı bulunmuştur. Bazı çevreler Lozan’da gizli maddeler olduğunu iddia etmişlerdir, bunlar mesnetsiz, saçma sapan iddialardır. Lozan Birinci Dünya Savaşı’nda yenik düşen ülkelerin hepsinin kıskandığı ama sahip olamadığı bir anlaşmadır. Ne kadar gurur duysak, anlaşmayı gerçekleştiren başta İsmet İnönü ile Lozan heyetine ve onlardan desteklerini esirgemeyen Atatürk ve arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsek azdır.”
Zeynep Bilgehan, Prof. Dr. İlter Turan
DEMOKRASİ SADECE SİYASET DEĞİLDİR
Gençlerin siyasete ilgisi nasıl? Turan: “Bugün herkes kendi alanında başarılı olmaya çalışıyor. Bir toplum iyi yönetilmek isteniyorsa, siyaset de olumlu bir faaliyet olarak görülmeli, başarılı şahıslar siyasete girmek için teşvik edilmelidir. İkincisi, her birimiz sivil toplum içerisinde sorumluluk üstlenmeli, kanaatlerimizi ifade etmeliyiz. Demokrasi sadece siyasi partiler aracılığıyla işleyen mekanizma değildir; dernek veya sendikada faal olmak, parti üyeliği veya başkanlığı kadar önemlidir.”
ÖNÜMÜZDEKİ MEVZULAR
Paylaş