Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan

- Bir ayağı sakinliğini sevdiği Berlin’de, diğeri tarihinden ve derinliğinden ilham aldığı İstanbul’da… Alametifarikası olan ışıkların, renklerin, böceklerinin membası ise çocukluğunu geçirdiği Malatya’nın uçsuz bucaksız bahçeleri… Bu yıl 81. yaşını kutlayan, sanat hayatında 60 yılı geride bırakan, Cumhurbaşkanlığı Kültür Ödülü sahibi ressamımız Ergin İnan ile eski albümleri karıştırdık.

Haberin Devamı

Atölyesi tam da hayal edebileceğiniz gibi; her yerde boyalar, rengarenk tuvaller… Elini neye değdirse sanata dönüştürmüş desek yeridir. Bu yıl 81. yaşını kutlayan, dünyanın çeşitli müzelerinde eserleri bulunan, Cumhurbaşkanlığı Kültür Ödülü sahibi ünlü ressamımız Ergin İnan ile beraberiz. Temsiliyetini yürüten EArt Galeri’nin ev sahipliği yaptığı ve Marcus Graf’ın küratörlüğünü üstlendiği ‘Kâğıt ve Kalem’ isimli sergisinin hazırlığı içindeydi. Söyleşimiz için sabah erken bir saat için sözleşmiştik. Sanat hayatında 60 yılı geride bırakan İnan’ın günlük ritüeli, uzun yıllarını geçirdiği Almanya etkisinden mi bilinmez, oldukça sistemli. Söze, “Sabah kahvaltıdan hemen sonra resme başlarım. Sohbete, başka şeylere çok az zaman harcıyorum. Daha çok resimlerimle beraberim…” diye başlıyor. Bu alışkanlığının izlerini masadaki peçetelerin üzerindeki taze çizimlerinde görüyoruz!

Haberin Devamı

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan

ORTANCALARDAN BİRİ...

Yeni sergisinin ismi ‘Kâğıt ve Kalem.’ Peki kendisi kâğıt ve kalemi eline ilk ne zaman almış? Resme ilgisi nasıl başlamış? Sene 1943… Malatya’ya gidiyoruz. Ergin İnan, Hacımüminler sülalesinden gelen Malatyalı bir ailenin beş çocuğunun ‘ortanca’larından biri olarak bahçeli bir evde dünyaya geliyor. ‘Ortancalar’ dedik çünkü bir de ikiz kız kardeşi var. Tüccar baba işler bozulunca memuriyete dönüyor. İnan, “İkinci Dünya Savaşı henüz bitmemişti. Bir kıtlık dönemi vardı. Anadolu, başka bir Anadolu’ydu…” diye anlatmaya başlıyor: “Çocukluğum Sivas Caddesi’ndeki evimizin kayısı ağaçlarıyla dolu bahçesinde oyunlar oynayarak geçti. Kendi kendime kaldığım zamanlarda da toprakta gördüğüm böceklerle ilgilenirdim. Böcekler dünyasına, onları izlemeye daha o zamandan başladım.”

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan

ÜNLÜ SINIF ARKADAŞLARI

Onu ilk keşfeden ablası oluyor… Ergin Hoca, “Resim çizmek bende içgüdüsel bir dürtüydü” diye anlatıyor: “Kâğıt kalemi elime ilk beş yaşında almışım. Ablamın dediğine göre küçük yaştan itibaren çizimlerim güzelmiş. Gazi İlkokulu’ndan sonra Malatya Lisesi’ni bitirdim. Lisede de resim derslerinde iyiydim. Hocalarla özel günler için Atatürk resmi boyadığımı, Mevlânâ çizdiğimi hatırlıyorum. ‘Yeni Adım’ adında bir dergi çıkarılırdı. Ön sayfa resimlemesini ben yapardım. Hasan Celal Güzel ve Hüsnü Doğan sınıf arkadaşlarımdı. Okulda ders dinlerken bile defter sayfalarının yanına portreler çizerdim. Her şey bir dürtüyle başlıyor. Siz de farkında olmuyorsunuz. Birden kalemi alıyor ve çiziyorsunuz.”

Haberin Devamı

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan
Zeynep Bilgehan - Ergin İnan

MEDENİ HUKUK DERSLERİNDE HIFZI VELDET HOCA’YI ÇİZERDİM

Hedefi resim eğitimi almak. Ancak sınav sistemi onu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne sokuyor. Devamı: “Sene 1962. Kalktık İstanbul’a geldik. Hukuk Fakültesi’nde ilgimi çeken tek şey medeni hukuk hocamız Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’ydu. Hafif sarkık yanaklarıyla ders anlatırken hep onun resmini çizerdim. Akademiyi istiyordum ama oranın sınav sistemi beni kabul etmedi. Ben de Tatbiki Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdim. Burası 1957 senesinde, Bauhaus ekolüyle kurulmuş bir okuldu. Hocaları Almandı ve estetiğin fonksiyonele dönüşü anlayışıyla eğitim verirdi.”

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan
SENE 1951 - İkiz kız kardeşi Nursel ile birlikte...

Haberin Devamı

BACH, MEVLÂNÂ, BACON…

Okulda temel sanat eğitimi alırken İstanbul’da dolaştığı sahaflar, içine girdiği tarihi mekânlar ona kendi kadim kültüründen esin vermiş: “Hocamız Karl Schlamminger sanatı felsefik dille anlatırdı. Sınıfta Bach dinletip müzik dilini resme döndürür bazen bir ney sanatçısı getirip izlenimlerini anlatırdı. Mevlânâ’yı ilk o zaman okumaya başladım. Sahafları gezerken karşılaştığım bir Francis Bacon kitabı da beni etkiledi. Soyut dışavurumları çok farklı geldi. Bir gün sahafta öbek öbek yığılmış kitaplar gördüm. Eski yazı üzerine çalışmalarım böyle başladı. Topkapı Sarayı’nda, Mehmet Siyahkalem’in minyatürlerinden oluşan bir sergi vardı. Ona hayran kaldım.”

Haberin Devamı

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan
SENE 1946 - Küçük Ergin, babası Hakkı İnan ve ağabeyi Erdoğan İnan, Malatya

İLK SERGİDE HİÇBİR RESMİMİ SATMAK İSTEMEDİM

İnan, ilk sergisini 1968 yılında, Türk-Alman Kültür Merkezi’nde açmış. Bir ressam ilk sergisinde ne hisseder? “Hiçbir resmi satmak istemedim! Çok istediler ama satmadım. İlk heyecan, ilk resim anlayışı… O dönemden eserlerimin bazıları hâlâ bende” diyor. Peki o dönemde bir resim bölümü öğrencisi mezun olduktan sonra ne yapardı? İnan, “Resim yapmaya devam etmek ister” diye gülerek yanıtlıyor: “O dönemde Türkiye’de bugünkü galeri anlayışıyla galeri yoktu. Türk Alman Merkezi bir sergi merkeziydi. Müzelerde sergiler yapardık. Hepimiz, ben de dahil, resim bölümünü para kazanmak için değil de resim yapmak için tercih ettik. Hayat bir şekilde kazanılıyordu.”

Haberin Devamı

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan
SENE 1967 - TGSYO’da öğrenci iken, İstanbul

MALATYA’DA BİR MEKTUPLA BAŞLAYAN DOĞA SERİSİ

Ergin İnan, mezuniyetten sonra okulda Helmut Hungerberg’in asistanı olarak göreve başladı ama aklı yurtdışındaydı: “1969’da Salzburg Yaz Akademisi’ne giderek Prof. Emilio Vedova’yla çalıştım. Salzburg dönüşü ailemi ziyarete Malatya’ya uğradım. Hocam Vedova’ya teşekkür mektubu yazarken bahçede gezen böceklere gözüm takıldı ve aklımda şimşek çaktı! İlk böcek figürümü o zaman Vedova’ya yazdığım mektuba çizdim.”

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan
SENE 1983 - Berlin’deki atölyesinde

ŞÖHRET ‘ZAMANLAR’LA GELDİ

İnan, 1970-1973 yılları arasında Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde çalıştı. 1973’te Türkiye’ye dönerek hocalığa başladı. Bir ayağı hep Avrupa’da kaldı. Aldığı önemli burslarla sanat akademilerinde araştırmalar yaptı. Eserleri müzelerde sergilendi. ‘Şöhret’ ne zaman geldi? Beni, “Bu ‘zamanlarla’ oldu” diye yanıtlıyor: “1983’ten itibaren yurtdışında prestijli ödüller aldım. Bunlar tanınmama yardımcı oldu.” Bir ayağı Berlin’de, diğeri İstanbul’da… Hangisini daha çok seviyor? Yanıtı: “Berlin de İstanbul da bir bağımlılık. Berlin biraz sükûneti hissettiriyor ama İstanbul demek tarih demek, kültür demek, derinlik ve ilham demek.”

Ünlü ressam Ergin İnan’ın tablolarındaki ışık ve renk doğudan sükûnet batıdan
SENE 1985 - Alman Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker, DAAD Başkanı ve eleştirmen Wieland Schmied ile birlikte.

“SADECE SUSAYAN SUYU DEĞİL SU DA SUSAYANI BULUR”

“Mevlânâ çok derindir… Tekrar tekrar okudukça yepyeni şeyler edinirsiniz. Ben onun için çok sergiler yaptım. En sevdiğim sözü: ‘Sadece susayan suyu değil, su da susayanı bulur.’ Berlin’de 1985 senesinde bir sergiye Alman Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker gelecekti. Sergiye Mevlânâ’nın bu cümlesinin olduğu bir resim verdim. Weizsäcker sergide resmi gördü, önünde uzun uzun durdu ve o sözcüğe takıldı. Ben de anlamını izah ettim ve resmi ona hediye ettim.”

İNSAN NASIL GELDİĞİNİ MERAK ETMELİ

Bu ara nelerden ilham alıyor? Yanıtı: “İnsan nasıl geldiğini merak etmeli. Bence yaradılışın iki önemli elementi su ve ışık. Bundan sonra su, ışık ve renk temalı resimler yapacağım. Eskiden izleyici resmimin önünden saatlerce ayrılmazdı çünkü eseri sadece sergide izleyebilirdiniz. Teknolojiyle herkes her an her şeyi izleyebilir hale geldi. Kılı kırk yaran, ayrıntıcı dönemler bitti.”

Yazarın Tüm Yazıları