Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş

Yazar bir annenin, Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden bir çiftin çocuğu olarak dünyaya geliyor. Gençlik yıllarında sevdiği ve girdiği tiyatrodan 12 Mart sonrası dönemde yazar olarak çıkıyor. İlk romanı Yarın Yarın’ın yayınlanmasının üstünden dile kolay 48 sene geçmiş… Yazar Pınar Kür’leyiz... Son zamanların çok tartışılan, ‘sanat, müzik, edebiyat bitti’ mi konusuna Kür’ün yorumu, “Yeni dönemden iyi yazarlar var ama duvarları yıkacak kişi görmüyorum. Bundan sonra edebiyat dünyasında, dünyanın herhangi bir yerinde büyük çıkış yapabilecek şey yok. Kafka’dan sonra bitti bu iş” oluyor.

Haberin Devamı

1) Türk edebiyatının usta isimlerinden romancı, öykücü ve çevirmen Pınar Kür ile beraberiz... Son romanı Sadık Bey’in yayınlanmasının üzerinden sekiz sene geçmiş. Önce güncel soruyla başlayalım; nerelerdeydi? Yeni kitabı ne zaman çıkacak? Kür, “Belli bir yaşa geldim, orası kesin!” diyerek başlıyor: “Çok kaza, çok ameliyat geçirdim. Düştüm, kalktım, kırdım, döktüm… Aklımda öteden beri düşündüğüm şeyler var ama hasta olduğum için fazla yazmıyorum. Çok küçük yaştan beri çalışıyorum. O yüzden boş durmak hiç hoşuma gitmiyor.”

Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş
Sene 2017/Fotoğraf: Muhsin AKGÜN

ÇOK LAZIMMIŞ GİBİ GİTTİK YAZAR OLDUK

Kür’ün annesi de tanıdık bir isim; yazar İsmet Kür. Pınar Hanım, “Bizim aile biraz edebiyat ailesi. Teyzem de yazar Halide Nusret Zorlutuna” diye devam ediyor: “Müzisyen bir aileden olsaydım müzisyen olurdum herhalde, ailenin içinde bir kabiliyet varsa şu şekilde veya bu şekilde çıkıyor. Biz de yazarlık yoluna gitmişiz çok lazımmış gibi! (gülüyor)” İlginç aile öyküsünden başlayalım… Baba Behram Kür, Azeri göçmeni. Babaları Sovyet Devrimi sırasında ölünce kardeşiyle Türkiye’ye kaçırılıyorlar. Anne İsmet Kür’ün kökeni de Osmanlı döneminden gazeteci Avnullah el-Kâzımî’ye dayanıyor. Pınar Hanım, “Abdülhamit dedemi hapse atmış. Anne tarafım sabıkalı; hapse girmedim ama ben de mahkemelerde süründüm” diye anlatıyor.

Haberin Devamı

Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş

CUMHURİYET’İN ÖĞRETMENLERİ

Anneyle baba Gazi Eğitim Enstitüsü’nde tanışıp evleniyorlar. Öğretmen çiftin ilk çocukları Pınar Kür, 1943 senesinde görev yaptıkları Bilecik’e en yakın büyük şehir olan Bursa’da dünyaya geliyor. Aile bir yıl sonra Zonguldak’a taşınıyor. Orada onlara ikinci çocuk Işılar katılıyor. Kür, “Cumhuriyet öğretmenleri çok donanımlıydı ve ciddi hizmetleri olmuştu. Hâlâ bu yaşta Öğretmenler Günü’nde telefon alırım; ‘Ben İsmet Hanım’ın Zonguldak’tan öğrencisiyim’ diye. Orta halli bir aileydik” diyor.

Haberin Devamı

Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş
Sene 1940'lar/Pınar ve Işılar kardeşler

2) KRALİÇE ELIZABETH’İN TAÇ GİYME TÖRENİNİN TANIĞI

Yazmaya ne zaman başlamış? Kür, “Henüz ilkokula gitmeden şiirler okurmuşum. Annem de bu şiirleri not edermiş. Edebiyat öğretmeni olduğundan dikkat etmiş herhalde” diye yanıtlıyor: “İlk yazılarım Doğan Kardeş dergisinde yayınlandı. O ara Ankara’ya taşınmıştık. Atatürk İlköğretim Okulu’na başladım. Okulda şairliğim biraz kesildi.” Bu arada anne İsmet Hanım çocukları alıp lisan eğitimi için Londra’ya gidiyor. İki kız kardeş burada bir yatılı okula veriliyor. Unutulmaz anısı; Kraliçe Elizabeth’in taç giyme törenini izleme fırsatı bulması. Londra’da bir buçuk yıl kaldıktan sonra ortaokulu TED Ankara Koleji’nde tamamlıyor. Mezuniyet sonrası anne İsmet Hanım’ın tayiniyle New York’a taşınıyorlar.

Haberin Devamı

Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş
Sene 1950'ler/İlkokul yılları-Sene 1940'lar/Kür ailesi, Zonguldak

3) HER YERİN YABANCISI

Pınar Hanım, “Amerika’da tekrar yazmaya başladım” diye devam ediyor: “Hatta İngilizce hikâyeler de yazdım. Liseyi New York’ta okudum. Üniversiteye orada başladım; Queen’s College’da edebiyat okudum. Yetişkinlik hayatım hep yabancı olarak geçti. Amerika’da yabancıydım, Türkiye’ye geldiğimde yabancıydım. Sonra Fransa’ya gittim, orada da yabancıydım. Belki de yazarlığa ondan meylettim; bu gezgin hal ve dışarıdan bakan göz yazarlığımı besledi. Çocuklukta yemek masamızın uzun, püsküllü örtüsünün altına girip milletin konuştuklarını dinlerdim. Öyle bir gözlem güdüsü var içimde.”

Haberin Devamı

Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş
Sene 1950'ler/New York’ta lise mezuniyeti-Sene 1960'lar/Paris’te 1968 ruhu

4) ÜNİVERSİTE YILLARIM LAY LAY LOM GEÇTİ

Annesinin görevinin sonlanmasıyla Kür, Türkiye’ye dönüyor ve sonradan Boğaziçi Üniversitesi olacak Robert Kolej Yüksekokulu’nun Edebiyat Bölümü’ne kaydoluyor. Neden bu bölüm? Kür, “Tembellikten!” diye yanıtlıyor: “Hiç ders çalışmadan ama birincilikle, takdir derecesiyle okulu bitirdim. Sevdiğim şeyleri yaptım; tiyatro, gezi, tozu… Kitapları ders gibi değil severek okudum. Üniversite yıllarım lay lay lom geçti. Onun için de şimdi ortalıkta parasız parasız yazar olarak dolaşıyorum.”

5) PARİS’TE POLİTİK UYANIŞ

Sene 1960’ların sonu… Aklında kitaplardan hayalini kurduğu Paris var. Bunun üzerine doktora yapmak için Sorbonne Üniversitesi’nin karşılaştırmalı edebiyat bölümüne kaydoluyor. Üç dört sene kalıp ‘serserilik yaptım’ dediği Paris’in iki önemli kazanımı olmuş. İlki politik uyanış. Kür, “Daha önce sırf adı güzel diye Troçkisttim. Paris’te, 1968 olaylarının içinde bulundum ve özgürlüklerin olduğu bir dünyanın ne demek olduğunu anladım. Özgürlük demek çırılçıplak dolaşmak değil. Seçeneklerin çokluğudur.” İkinci kazanımsa yazarlık: “Okul piyeslerinde oynardım. Eğilimim tiyatroyaydı. Ne zaman ki Paris’e gittim ve baktım öyle kolay Fransızca sahneye çıkarmıyorlar, yazmaya başladım.”

Haberin Devamı

Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş
Sene 1970'ler/Robert Kolej (Yüksekokulu) Tiyatrosu’nda-Sene 1980'ler/“Yarın Yarın ile bir çizgiye dokundum herhalde. Sonra Asılacak Kadın geldi. Eleştiren de öven de çok oldu.”

6) EN ZORU İLK ROMANDIR

Bu arada evleniyor, oğlu Emrah (Kolukısa) dünyaya geliyor. 1970’lerin başında aile hep beraber Ankara’da yaşamaya başlıyor. Kür, Devlet Tiyatroları’nda dramaturg olarak işe giriyor; yani yeni repertuvarlar için piyesler okuyor. Sevdiği iki işin birleştiği yerde; tiyatroda yazıyor, çiziyor. Ancak aklında kendi romanı var. Onu üne kavuşturan ilk kitabı Yarın Yarın işte bu dönemde yazılıyor: “Sırf kurgusunu oluşturmak iki yıl sürdü. Bıraktım, başladım, bıraktım, başladım… Sonunda azmettim. İlk romanı çıkarmak en zorudur… Ve o ilk romanın okunması. Benim şansım Atilla İlhan’dı. Bilgi Yayınevi’ndeydi. Allah rahmet eylesin çok esaslı biriydi.”

7) KENDİ ROMANINI BASAN YAZAR OLMAZ

Önemli olan iyi yayıncı mıdır? Kür diyor ki: “Şimdi mesela ‘ünlü yazar’ diye haberlerde ismi dolaşanlar var. Kim bunlar? Kimse bilmiyor. Kendi kendine yayınlamış meğerse. Kendi romanımı kendim yayınlamak benim için zül. Yazarın kendi kendini yayınlaması bence iyi bir şey değildir. Yayınevi beğenecek, üzerine plan kuracak, yayına alacak… Bütün o kademelerden geçmiş olması lazım. Yazarlık odur. O zaman bile ilk romanlar fazla ilgi görmez. Benimki nedense gördü.”

Türk edebiyatının usta kalemi Pınar Kür: Kafka’dan sonra bitti bu iş
Sene 2009/Haydi Gel Bizimle Ol program ekibi/Pınar Kür, Müjde Ar, Çiğdem Anad ve Aysun Kayacı’nın sunduğu ‘Haydi Gel Bizimle Ol’ programı bir dönem televizyonda reytingleri altüst ediyordu. Kür, hatırlatınca “Taksiye bindiğimde beni tanıyorlardı. O kadar kitap yazmışım, ancak televizyona çıkınca meşhur olmuşum. O türlü şöhret beni mutlu etmiyor” diyor: “Benim öyle meşhur olmak gibi bir çabam olmadı. Ben yazdığıma bakıyorum. Televizyona çıkmakla öyle meşhur olmak bir marifet değil.”

KADINLAR ERKEKLERİ ERKEKLERDEN İYİ YAZAR

“Bana ‘Erkekleri nasıl bu kadar güzel yazıyorsunuz?’ diye sorarlardı. Kimse Tolstoy’a soruyor mu ‘Kadınları nasıl yazabiliyorsun?’ diye! Ayrımcılık oraya kadar gidiyor. Erkek karakteri yazmak Türk kadını için çok kolay. Türkiye’de herhangi bir ev kadını, en iyi erkek yazardan daha iyi tanır kadınları ve erkekleri, çünkü adamı idare edebilmek için özelliklerini iyi bilmeli.”   

EDEBİYATTA DENİZ BİTTİ Mİ

Biraz da popüler kültür konuşalım. Diyor ki: “Kişisel gelişim kitapları çok manasız. Her insanın aklına geldiğinde yapması gereken şeyler var; dişlerini fırçala! Allah Allah! Bana diş fırçalamayı annem öğretti. Yeni dönemden iyi yazarlar var ama duvarları yıkacak kişi pek görmüyorum. Millet her şeyin kolayını tercih ediyor. Anlaşılması kolay, az çok Türkçesi bozuk olmayan kitapları okuyorlar. Okusunlar ama artık bundan sonra edebiyat dünyasında, dünyanın herhangi bir yerinde büyük çıkış yapabilecek şey yok. Kafka’dan sonra bitti bu iş.”

KİTAP YASAKLANMASI EVLAT ACISI GİBİ

 “1986’da ‘Bitmeyen Aşk’ kitabı çıktı ve yasak geldi. Sonra Asılacak Kadın’a, sonra Yarın Yarın’a…‘Bu da varmış’ diye hepsine dava açtılar! İnsan çocuğu ölmüş gibi oluyor, Allah muhafaza; ‘Nesi vardı bunun evladım?’ der gibi. İçeriğe değil üç sayfalık, kadının adamın koynunda geçirdiği zamana takıldılar.”

Yazarın Tüm Yazıları