Paylaş
1) Timur Erk kimdir?
SENE 2003(Sağdaki)
İsmiyle, birbirinden çok farklı alanlarda karşılaşabiliyorsunuz. Bir gün Türk Böbrek Vakfı’nın etkinliğinde tuz tüketimine dikkat çeken açıklamalar yapıyor. Başka gün Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Kimya Sanayi Meclisi Başkanı olarak sektörle ilgili bilgiler veriyor.
Sene 2000(Sağdaki)
Söze gülerek, “Ben pek çok şapkası olan biriyim!” diye giriyor. Hikâyesi 1944 yılında Bebek’te Boğaz’a nazır, eski sultanların yakınlarının bir vakit oturduğu ahşap bir köşkte başlıyor. Kendilerini nasıl orada buluyorlar? Erk anlatıyor: “Anne ve babam, her ikisi de Trakyalı toprak ağalarının çocukları. 350 yıllık bir soyağacımız var; Tekirdağ’da ‘Gacal’lar denen, padişahların Trakya’ya yerleştirdikleri ilk İslam kökenli ailelerdeniz. Babam liseden sonra yüksek kimya mühendisliği okumak için Almanya’ya gitmiş ama İkinci Dünya Harbi çıkınca apar topar dönmüş. Eğitimini İstanbul Üniversitesi’nde tamamlayıp Türkiye’nin ilk kauçuk fabrikatörlerinden ve İstanbul Sanayi Odası’nın kurucularından olmuş.”
SENE 1966/Almanya’da kimya stajı
1950’LERİN BEBEK MUHİTİ
Erk, Etem Bey ile Muammer Hanım’ın üç çocuğundan ilki olarak dünyaya geliyor. Çocukluğu Bebek’te geçiyor. 1950’lerin, Bebek’ini bize nasıl tarif eder? Timur Bey, “Müstesna, çok kültürlü bir mahalleydi; Ermeni, Rum, Yahudi… Bütün azınlıklar mevcuttu” diye başlıyor: “Tam bir Boğaz çocuğuydum. Babam beni üç yaşındayken yüzme öğretmek için açıkta bir sandaldan denize atmış. Yaşım 80, bugün hâlâ denize dalıp balık avlıyorum. Annemin yemek çatalları kaybolurdu; ucuna sopa bağlayıp zıpkın haline getirirdim. Bol midye vardı, teneke üzerinde sadece tuz ve ekmekle midyeleri yerdik. Bebek Bahçesi’nde oyunlar oynardık. Her gün birinin kafası yarılırdı! Oyun ancak o zaman biterdi. Köşedeki esnaf, ‘Sizin adam olmanız lazım!’ diye bizi haşlardı.”
SENE 2020/Böbrek Dede ile okul eğitimi
2) SAPINA KADAR İNTİZAM, DİSİPLİN
Peki ‘adam olmak’ ne demekti? Erk, “O zamanlar mühendis, doktor veya asker olmaktı’ diye yanıtlıyor. Kendi içinse daha doğduğu günden kaderi belliydi; babasının izinden gidecek ve kimya yüksek mühendisi olacaktı. Bu eğitimin nerede, nasıl verileceği bile belliydi. Erk anlatıyor: “Babam kafaya koymuş! Beni kendi eğitim gördüğü Almanya’da kimya mühendisi yapacak. O yüzden Alman Lisesi’ne kaydoldum. Üniversiteyi Almanya’da okudum. 51 senedir de bir Almanla evliyim. Sapına kadar disiplin, intizam! Alman ekolünden en çok zamanı iyi kullanmayı öğrendim; randevulara vaktinde gitmek, başladığın işi bitirmek...”
SENE 1953/Kardeşi Gayyur, anne Muammer, üvey abla Güler Hanım, baba Etem ve Timur Erk
3) YA MALKARA’DA ÇİFTÇİLİK YA ALMANYA’DA İŞÇİLİK
Babası, oğlunun yaz tatillerinde aylaklık yapmasını istemiyordu. İki tercihi vardı; ya Malkara’da çiftlikte çalışmak ya da Almanya’da bir fabrikada staj. Erk, 15 yaşından itibaren her yaz üç ay Almanya’ya, Darmstadt şehrindeki bir fabrikada çalışmaya gidiyor. Burada meyve toplamaktan laborantlığa her işi yapıyor: “Tüp temizledim, deneylere yardımcı oldum, analiz yaptım… Kimyanın simyagerlik kısmını, kumdan altın yapmayı çok sevdim. Bir nevi sihirbazlık! Kazandığım ilk parayla Grundig teyp almıştım. Pazar günleri Fecri Ebcioğlu’nun programını dinlemek büyük zevkti.”
SENE 2000/Hizmet Hastanesi açılışı
4) BABAM TEK SEFERDE BİR TEPSİ BAKLAVA YERDİ
Üniversite eğitimi için Frankfurt yakınlarındaki Darmstadt Teknik Üniversitesi’ne gidiyor. 1963-1968 yıllarını Almanya’da geçiriyor. Doktoranın ikinci yılındaysa ülkeye dönmesi gerekiyor: “Babam diyabet hastasıydı. Annem evde muhteşem baklavalar yapıp babam yemesin diye saklardı. Babam tepsiyi bulup hepsini bir seferde yerdi. Sonunda felç geçirince apar topar Türkiye’ye döndüm. Yarım kalan işlerin başına geçtim, birkaç sene imalathaneyi idare ettim. Bu arada askerliğimi yaptım.”
5) KİMYAYI ALMANLARDAN TİCARETİ KAYSERİLİLERDEN ÖĞRENDİM
Sonra karşısına bir fırsat çıkıyor: “Babamın arkadaşı Prof. Nazım Terzioğlu bana ‘Okumamış, iki kere batmış Halit Neşter isimli Kayserili bir tüccar var. Fabrikası için yanına bir kimyacı lazım’ dedi. Sene 1972. Ben orada, Meltaş Kimya San. A.Ş.’de tam 38 sene sanayicilik yaptım. İkinci babam o Kayserili adam oldu. Bana sanayiciliğin yanında ticaretin bütün sırlarını öğretti. Kimyayı Almanlardan, ticareti Kayserililerden öğrendim!”
SENE 2001/Türk Böbrek Vakfı davetinde Türkan Şoray, Doğuş, Semra Özal, Alişan ve Esra Ceyhan ile
6) KIZIMIZI KAYAK KAZASINDA KAYBEDİNCE
‘Hayır işleri’ne girmesi 1980’lerde bir sosyalleşme girişimiyle başlamış: “Cemiyet hayatının bir gerekliliği olarak Lions’a üye olunca kucağımda Türk Kalp Vakfı, Türk Böbrek Vakfı ve Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı başkanlıklarını buldum. Bu arada tek kızımızı bir kayak kazasında kaybettik. Henüz 18 yaşındaydı. Eşim büyük bir depresyona girdi. Ben de kendimi hayır işlerine adadım.”
7) GENÇLİK FORMÜLÜ
Timur Erk, 80 yaşında son derece dinç; dalış yapıyor, yüzüyor, tenis oynuyor, bisiklete biniyor. Sağlık ve mutluluk için formülü: “Bir mutluluğu bulduğunuzda onu sürdürülebilir kılmanın süresi namütenahi değil. Onun için mutluluğa iki elle yapışacaksınız. İnsan hiçbir zaman negatif düşünceyle ileriye bakmamalı. Alternatifler arasında en pozitif olanı seçmeli. Beden sağlığı için; tatlı ve tuzludan uzak durmak, spor ve sağlıklı beslenmek...”
SENE 1968/Eşi İngrid Erk ile
HALAM BENİ BADEM EZMESİYLE BESLEMİŞ
“Beni üç kadın yetiştirmişti; annem, halam ve üvey halam. Üvey ablam Said-i Nursi’nin isyandan sonra Türkiye’ye dağıtılan torunlarından biriydi. Anneme yardımcı olmak için gelmiş. Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesi Parmaksız Köyü’ndeki Mustafa Başol Ağa’nın kızı olan Muammer Başol’un yanına vermişler. Halam annemin bakmadığı zamanlarda beni hep Bebek badem ezmesiyle beslermiş. Ben o yüzden tonton bir adammışım küçükken! Sporla kendime geldim ama 25 senedir bu tatlı alışkanlığından kurtulmaya çalışıyorum.” Timur Erk halen evli ve 35 yaşındaki Etem Emrah Erk’in babası.
SİVİL TOPLUM BEYİN ZEKÂTIDIR
Timur Erk, “Sivil toplum, demokrasinin kuvvetlenmesi demektir” diyor: “Ben bunu ‘beyin zekâtı’ diye nitelendiriyorum; bir insan para kazanıp onu zekât olarak dağıtırken birikim ve deneyimlerini de beyin zekâtı olarak paylaşabilir. Bu konuya zaman ve emek harcanmalı.”
KULAĞA KÜPE BABA VASİYETİ
“Babam ileri görüşlü bir adamdı. Derdi ki; kimsenin omzuna basarak yükselmeye çalışma. Mutlaka kendin, hazmederek yüksel. Sadece para kazanmayı değil, çınar ağacının gölgesi gibi insanlara gölge olmaya çalış.”
HEDEF TUZDA ALTI GRAM ŞEKERDE 50 GRAM
“Türk Böbrek Vakfı’nda en büyük hedefimiz iki beyaz; tuz ve şeker tüketim oranlarını Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği seviyelere düşürebilmek. Çocuk obezitesi de mücadele ettiğimiz bir başka konu.”
Paylaş