Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum

17 yaşında, günlerce kapısında bekledikten sonra figüran olarak girdiği Şehir Tiyatroları’nda tam 56 yıl geçirdi. Radyo tiyatrolarının, Yeşilçam filmlerinin değişmez seslendirme sanatçısıydı. İlk özel televizyonlar başladığında, bir jenerasyon onu 1990’lı yıllarda sunduğu ‘Seç Bakalım’ adlı programla tanıdı. Bugün hem sinemada hem tiyatroda oyunculuk yapıyor; “65 yaşında emeklilik olmaz, gittiği yere kadar’ diyor. Erhan Yazıcıoğlu ile beraberiz...

Haberin Devamı

1) Yazıcıoğlu, 1951 yılında Karadenizli bir baba ile ev hanımı bir annenin üç çocuğundan ortancası olarak İstanbul’da dünyaya geliyor. Çocukluğunun en mutlu yılları anneannesiyle geçen zamanlar…

Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum
Fotoğraf: Levent KULU

Hikâyesine onunla başlıyor: “Dedem Emin Bey tam bir İstanbul beyefendisiydi. Darphane’de memurdu. Anneannem Rum bir ailenin kızı. Dedem 14 yaşındaki anneannemi yolda görüp aşık oluyor ama Rum aile, kızını bir Türk’e vermek istemiyor. Anneannem, dedeme kaçıyor. Adı Güzide oluyor. Ailesi bu duruma küsüp Atina’ya gidiyor. Aralarında 10-12 yaş fark vardı. Birbirlerine beyefendi ve hanımefendi diye hitap ederlerdi. 10 yaşıma kadar Yedikule’de onunla yaşadım diyebilirim.”

Haberin Devamı

Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum
Sene 1954/Anne, baba ve ağabeyi ile/ “Babam benimle iki yıl küs kaldıktan sonra annemle kardeşlerimin iknasıyla özel bir tiyatroda beni izlemeye geldi. Çıkışta, ‘Sen ne ara, nasıl bu kadar iyi oyunculuk öğrendin! Bundan sonra yolun açık olsun’ diye bana sarıldı. Ölene kadar aynı oyuna her gece geldi.”

Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum
Sene 2015/Eşi Müge Hanım’la./“Eşimi Cüneyt Hoca’nın bana öğretisiyle tavlamış olabilirim; güzel Türkçe konuş, bak göreceksin sana meftun olacaklardır.”

TİYATROYA İLK GÖRÜŞTE AŞK

İlkokulu Samatya’da bitirdikten sonra Pertevniyal Lisesi’ne devam ediyor. En büyük tutkusu futbol. 15 yaşındayken bir gün… Erhan Bey’den dinleyelim: “Abim beni Fatih’teki Şehir Tiyatroları’na götürdü. Söylene söylene oturdum, ilk yarı bitiminde tiyatroya aşık oldum ve kararımı verdim: tiyatrocu olacaktım.” Okuldaki edebiyat öğretmeni de bir sunum sırasında, ‘Erhan sende öyle bir yetenek var ki… Sesin varyasyonlu, mutlaka tiyatrocu olmalısın” diyor. Bunun üstüne aile dostları meşhur tiyatrocu Şaziye Moral evlerine ziyarete gelince ona yazdırdığı ‘Torunumdur, ilgilenin’ yazılı bir ‘hamili yakinimdir’ kartını kaptığı gibi Tepebaşı’ndaki Şehir Tiyatroları’nın yolunu tutuyor.

Haberin Devamı

Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum
Sene 1969/‘Boğaç Han’ oyunu./Sene 2000

YEDİKULE’DE SERSERİ OLACAĞIMA…

Yazıcıoğlu, gülerek “Yedikule’de serseri olacağıma buraya kapağı atayım dedim ve kapıyı çaldım” diye anlatıyor. Onu karşılayan Saltuk Kaplanlı’ysa aynı fikirde değildi.

Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum
Sene 2018/50. Yıl kutlaması, torunu Defne’yle...

Onu ‘Önce liseyi bitir’ diyerek geri çeviriyor: “Ertesi gün yine gittim. Bana ‘Sen yapışkan mısın, git diyorum’ dedi. Günlerce kapıda bekledim. Adam ‘Çık dışarı’ diyor, çıkıyorum. Kapıyı açıyor ben oradayım! Sonunda ‘Gel’ dedi. Fatih Tiyatrosu’nda Steinbeck’in bir oyununda figüran rolü kaptım; ölü taşıyan bir Alman askeri. Bunu duyan babam harçlığımı kesti. Bana küstü. Ben her gün Yedikule-Tepebaşı gidip gelirken annem beni idare etti. Bu iş zaten tutkusuz olmazmış…”

Haberin Devamı

2) FİGÜRAN GİRDİM SANAT YÖNETMENİ OLARAK ÇIKTIM

Erhan Bey, “Öyle bir kulise düştüm ki...” diye anlatıyor: “Türkçe’nin kralları var. Nüvit Özdoğru, İbrahim Delideniz, Saime Arcüman... Kendimi sevdirmiştim. Ekip, ‘Yedikuleli, gel!’ diye bana yemek ısmarlardı. Liseyi bitiremedim. İki kere konservatuvar sınavına girip ikisini de kazanamadım ama çalıştığım insanlardan çok şey öğrendim. İki konservatuvar bitirmiş kadar oldum. 1973’te Muhsin Ertuğrul beni Şehir Tiyatroları kadrosuna aldı. Figüran olarak girdiğim tiyatroda yıllar sonra genel sanat yönetmeni oldum.”

3) BUGÜNKÜ GENÇLER HİÇ DİNLEMİYOR

Peki kuliste tiyatro ve oyunculuk nasıl öğrenilir? Şöyle yanıtlıyor: “Baş hocam Cüneyt Türel’di. Ben konuşurken nazikçe araya girer, ‘Erhan oğlum bu cümlede şu vurguyu yanlış yaptın, böyle söylemelisin’ diye beni düzeltirdi. Nüvit Özdoğru, güzel cümle kurduğumda çantasını açar bana bir çorap hediye ederdi. Beni sevdikleri için bana zaman ayırmaktan zevk alıyorlardı. Bugün ben bir genci uyarınca; ya dinlemiyor ya ‘Tamam hocam’ deyip bildiğini okuyor. Ben öyle değildim. Öğretinin hakkını verirdim çünkü konservatuvarlar beni almamıştı, tahsilim yoktu. Bütün tahsilim kulisteki babalardan öğrendiğim oyunculuk ve Türkçe’ydi. Türkçe’yi hâlâ, her yerde düzgün konuşmaya çalışırım.”

Haberin Devamı

4) SEÇ BAKALIM GÜNLERİ

Yazıcıoğlu, gülerek devam ediyor: “Dublajla öyle meşhur olmuştum ki otobüste bilet isteyince şoför, ‘Bu… Bu ses radyo tiyatrosundaki Doktor Orhan’ diye tanıyordu.” Ancak çok daha geniş kitlelerce tanınması 1990 yılında televizyonda sunduğu ‘Seç Bakalım’ yarışmasıyla oldu: “Seyirciyle öyle doğal bir iletişimimiz vardı ki programın sahibi Amerikalılar metin yazarımızı merak etmiş. Oysa yazar falan yoktu. O ara çok reklam filmi çektim. Üç kere vergi rekortmeni oldum. Benden çok daha fazla kazananlar benden çok daha aşağıdalardı, bunu da not edelim!

Şansım iyice parladı, sokakta yürüyemez hale geldim. Ta ki…” 

5) KANSER YİNE GELİRSE YİNE ATLATIRIM

Haberin Devamı

Yazıcıoğlu, “1995’e kadar çok çalıştım. Hiçbir işe ‘Hayır’ demedim’ diye devam ediyor: “Sonra Tanrı bana ‘Sen çok yoruldun, biraz dur’ dedi. Kanser sürecimi yeniden anlatmak istemiyorum. Tek söyleyeceğim; insanlara hep umut oldum. Kanserin korkulacak bir şey olmadığını, atlatılabileceğini gösterdim ki ben dört kez atlattım, yine gelirse yine atlatacağım. Bunu atlatmak için umudunuzu yitirmeyeceksiniz, tıbbın gereğini yapın, sonrası da biraz şans… Maddi kaygım yoktu. Kimseye muhtaç olmadan doğru adreslere gittim.”

Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum

TİYATRO BÜTÜN SANATLARIN ANASI

Tiyatro, radyo, televizyon, diziler, platformlar… Oyuncuların mecrası başladığı günden bu yana çok çeşitlendi. Erhan Bey, tiyatroyu hiçbirinin yıkamadığını söylüyor: “Çünkü tiyatro bütün güzel sanatların anasıdır. İyi oyuncu yine tiyatrodan çıkıyor. Yıllarca Yeşilçam’ı da sesleriyle, vurgularıyla, samimi duygularıyla tiyatrocular sırtlamıştır. Duygularını seslere yükleyerek Yeşilçam’a oyunculuğu öğretmiştir. Aynı ustalar sonra dizilere oyunculuklarıyla değer katmışlardır. Diziler sadece başroldeki oyuncularla değil alt kadro da kuvvetliyse tutuyor.”

HAYAT YOLUNDA BRÜTTEN NETE DÜŞTÜM

“Duygusallıktan çok çektim. Dünyada nankörlük, aldığını vermeyenler var. Kendime göre lafım; yol boyu brütten nete düştüm hocam! Uzun bir yol geldim, bu yola güzel şeyler sıkıştırdım, çok mutlu oldum, kırıldım, zor kararları verdim ama neticede çok güzel yaşadım.”

Öyle ustalarla çalıştım ki... Alaylıydım ama 2 okul bitirmiş kadar oldum
Sene 1994/‘Seç Bakalım’ programı...

OYUNCULUKTA EMEKLİLİK OLMAZ

Erhan Bey, tam 56 yıldır sahnede. En son kadim dostu Volkan Severcan ile ‘Cumhuriyet’e Doğru’ oyununun turnesindeydi. Son filmi ‘Haydi Tut Elimi‘ geçen hafta vizyona girdi. Diyor ki: “2016’da emekli oldum. Son yedi yıldır dört, beş oyunda oynadım. Çalışmaktan büyük keyif alıyorum. Kendimi zinde ve enerjik hissediyorum. Benim yaşımdaki birçok insan kenara çekildi. Bana göre yanlış. Oyuncunun yaş sınırı yoktur. 73 yaşındayım 80 sayfalık başrolü ezbere oynayabiliyorum. Özellikle devletten ricam olgun tiyatrocuları 65 yaşında emekli etmesinler.”

Yazarın Tüm Yazıları