İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim

Cumhuriyet’in ilk kuşak dünyaca tanınmış keman virtüözlerinden Ayla Erduran bu ay içinde 90. yaşını kutlamaya hazırlanıyor. 22 Ağustos’taki doğum günü öncesinde buluştuk, eski albümleri karıştırdık. Bugün hâlâ en az üç, dört saat çaldığı kemanla tam 87 yıl geçiren Erduran, “Alkış hiç güzel değil... Solistlik zordu. Hep yalnız bir hayat yaşamak zorunda kaldım ama müziği çok sevdim. İnsan bu hayatta neyi seviyorsa onu yapmalı” diyor.

Haberin Devamı

İstanbul’un Ayaspaşa semtinde, Sarayarkası Sokağı’ndayız. Burası, kültür-sanatın cumhurbaşkanı Doğan Hızlan’ın çok seferler köşesine taşıdığı özel bir yer; ‘yürürken Ayla Erduran’ın keman sesini duyacağınız sokak...’ Cumhuriyet’in ilk kuşak dünyaca tanınmış keman virtüözlerinden Ayla Erduran ile beraberiz... Günün üç, dört saatini halen keman çalmaya ayıran Erduran’ı balkonda düşüncelere dalmış bir şekilde buluyoruz. Bu ay içinde, 22 Ağustos’ta 90. yaşını kutlamaya hazırlanıyor! Bize Erduran’ın ‘manevi oğlu’ gibi olan, gurur duyduğumuz bir başka ünlü keman sanatçımız Cihat Aşkın eşlik ediyor. Aşkın, Ayla Hanım’a “8 Ocak’ta Süreyya Operası’nda sizin onurunuza bir konserimiz var” müjdesini veriyor. İlk konserine henüz 10 yaşında çıktığını düşünürsek neredeyse 80 yıldır iki bine yakın konser vermiş Erduran’ın gözleri sanki ilk konserini verecekmiş gibi parlıyor; “Derhal neler çalacağımızı çalışmalıyız” diyor. 

Haberin Devamı

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
“Türkiye’nin şimdi çok şansı var. Benim devrimden çok daha güzel ilerlemiş bir memleket oldu çünkü o zamanlar bu kadar çok şehirde konservatuvar yoktu.”

ANNEM MAALESEF GÜZEL ÇALAMAZDI

Hikâyesi 1934 yılında İstanbul’da başlıyor... Ayla Erduran, üroloji alanında Türkiye’nin öncü doktorlarından Behçet Sabit Erduran ile Kadriye Erduran’ın tek çocuğu olarak dünyaya geliyor. Kemanla tanışması o henüz üç yaşındayken oluyor. Ayla Hanım bu tanışmanın nasıl gerçekleştiğini gülerek anlatıyor: “Annem keman çalardı ama Allah affetsin öyle güzel çalmıyordu. Nasreddin Hoca gibi daha fazla ses çıksın diye banyoya giderdi (gülüyor.) Eğitim için Viyana’ya gidiyor. Ancak oradaki hocalar da annemin maalesef müthiş çalmadığını fark edince İstanbul’a dönüyor. Büyükada’da babamla tanışıp evleniyor ve ben doğuyorum; beni kemancı yapmaya karar veriyor.”

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim

Haberin Devamı

KEMAN SESİNE AŞIK OLDUM

Annesi onu üç yaşındayken Saray Sineması’nda büyük Fransız kemancısı Jacques Thibaud’un konserine götürüyor. İlk defa böyle bir keman konserinde bulunuyor. Konserden sonra kulise gidiyorlar. Thibaud, minik hayranını kucağına alıp yanağından öpüyor. Ayla önce keman sesine, sonra hayran olduğu Thibaud’nun kendisine de aşık oluyor! Onunla evlenmeye karar verip günlerce aşk mektupları yazıyor. Bu aşk tamamına ermiyor ama keman sevgisi Karl Berger’den aldığı derslerle büyüyor. Erduran: “Her şeyi ezberden çalıyordum. Nota okumasını bilmiyordum ama beş yaşında Mozart’ın Konçertosu’nu çalıyordum. Yetenek vardı.”

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1938 - Babası Behçet Sabit Erduran ile

Haberin Devamı

NEYİ SEVİYORSAN ONU YAP

“Müziği hep çok sevdim. Neyi seviyorsan onu yapmalısın. Sevmediğini yapmayacaksın. Bir de iyi ve akıllı insan olmak lazım; kitap okuyacaksınız, dürüst olacaksınız, çalışkan olacaksınız, kıskanç ve tembel olmayacaksınız.”

CUMHURİYET’İN İLK KUŞAK İCRACILARI

Ayla Erduran’ı ‘özel’ yapan nedir? Cevap için Cihat Aşkın’a dönüyoruz: “Muazzam yeteneğiyle karakterindeki yaşam, müzik ve insanlığa olan sevgisini kemanla dışa vurması... İşte bu dışavurumun verdiği ses rengi çok özgün. Cumhuriyet kurulduğunda İstanbul’da bir klasik müzik geleneği var ama Cumhuriyet klasik müziği ve sanatı topluma yaydı. İlk kuşak yorumcular Ayla Erduran, İdil Biret, Suna Kan ve Ayşegül Sarıca gibi önderler dünya çapında icracılarımız oldu. Büyük yarışmalarda, konser salonlarında kariyer yaparak Türkiye’nin bayrağını dalgalandırdılar.”

Haberin Devamı

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1950’ler - Ayla Erduran - İdil Biret

ZOR BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİM

Yetenek nereden geliyordu? Ayla Hanım, “Teyzemden” diye yanıtlıyor: “Öyle güzel çalardı ki geceleri piyanonun altında saklanıp teyzemin çalmasını dinlerdim.” Evde Yehudi Menuhin, Jacques Thibaud ve Fritz Kreisler gibi ünlü keman sanatçılarını dinliyor. Kemanın kendisinden çok klasik müziği seviyor. Ancak güç bir çocukluk geçiriyor: “Annem çok sertti. Beni mektebe yollamadılar. Hiç arkadaşım olmadı. Babamın ansiklopedilerini alıp onları okurdum.”

GÖZLERİ KAPALI İLK KONSER

İlk konserini henüz 10 yaşında Saray Sineması’nda veriyor; gözleri kapalı olarak! Erduran şöyle anlatıyor: “Annemin ısrarıyla oldu. Ben hiç mektebe gitmediğim, konuşmadığım için insanları görmeye korkuyordum. Ağlıyordum. Heyecandan gözlerimi kapattım. Ezberden çaldım. Çok güzel çalmışım, gözlerimi açtığımda izleyicilerin hepsi ağlıyordu...”

Haberin Devamı

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1930’lar - İlk keman hocası Karl Erberile

11 YAŞINDA PARİS’TE...

Erduran Ankara’da imtihana giriyor ve ‘Harika Çocuklar Yasası’ öncesinde, 11 yaşında Paris Ulusal Konservatuvarı’na gönderiliyor. Kendisiyle aynı dönemde orada olan diğer isimler İdil Biret, Suna Kan ve Ayşegül Sarıca. Erduran, “Türkiye II. Dünya Savaşı’na girmediği için Fransızların o dönem bize tepki gösterdiğini anımsıyorum” diye anlatıyor.

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1950’ler - ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower ile Behçet Sabit Erduran

MÜZİK EDEBİYATTIR... RESİMDİR, MATEMATİKTİR

Paris’te ünlü Rumen kemancı, besteci ve orkestra şefi George Enescu’nun bir konserine gidiyor. Bu konserle müziğin yalnızca nota ve seslerden ibaret olmadığını keşfediyor: “Hayatımda böyle bir ses görmemiştim. Görmedim diyorum çünkü benim için müzikte her şey vardır; renkler, resimler, edebiyat, matematik, mistisizm, inanç, sevgi... Paris’te Enescu’nun sesinin karşılığını aradım, aradım... Sonunda onu bir müzede, Rembrandt’ın yaptığı miğferli bir adam resminde buldum; ‘İşte Enescu’nun sesi bu!’ dedim. Sesleri resimlerle eşleştiriyordum.”

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1950’ler - Mithat Fenmen ile konservatuvar sınavında

KÖYLÜYE DE ÇALSAM KRALA DA ÇALSAM...

Erduran, 1951–1955 arasında ABD’de, 1957–1958 yıllarındaysa Moskova Konservatuvarı’nda 20. yüzyılın büyük virtüözü David Oistrakh ile çalışıyor. Konser kariyeri 24 yaşında başlamış. Bugüne kadar Afrika’dan Hindistan’a, Avrupa’dan Amerika’ya dünyanın yarısında iki bine yakın konser vermiş.  Onu izleyenler arasında ABD Başkanı Eisenhower, Dalay Lama, Belçika Kraliçesi var. Erduran, “Köyde de çalsam New York’taki Carnegie Hall’da da çalsam aynı derecede ve çok çalışırım. Benim için köylü insan ile kral eşittir. Ben müziğe ehemmiyet veririm” diyor.

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1960’lar

‘SENİN İÇİN GELDİM’ DİYEN HASTA ADAM

80 yıl boyunca sahnede gözyaşı ve alkışlarla karşılanmak... Buna rağmen Erduran, “Alkış hiç güzel değil” diyor: “Müziği çok seviyordum fakat solist olmak çok güç bir şey. Hep tek başımaydım. Otellere gidip dört, beş saat çalışıp sonra sahneye çıkıyordum. Ertesi gün başka konser için uçağa biniyordum. Çok yalnızdım. Bana sorsalar bir oda orkestrasında olmayı tercih ederdim. Konserleri sevmeye başlamam 50 yaşımdan sonra oldu; bir konserimde hasta bir adam arabayla önüme geldi. Adam evde en güzel plakları dinleyebilirdi ama ‘Senin için geldim” deyince bu bana çok tesir etti.”

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1950’lar - Ayla Erduran, Belçika Kraliçesi Elisabeth ile

UNUTULMAZ ANILAR...

TEPEDEN SALONA KEDİLER DÜŞTÜ

- Eskiden konserler köhne, hep sigara kokan Şan ve Saray Sinemaları’nda yapılırdı. Thibaud’nun bir konserinde önüne kocaman fareler gelmişti. Şan Sineması’nda Ekrem Zeki’nin orkestra şefliğinde ‘Patetik Senfoni’yi çalıyorduk. Yukarıda tavanda kediler oynuyordu. Birden bağrışmalar oldu; tavandaki boşluktan kediler ‘Miyav, miyav’ diye insanların üstüne düştü! Orkestra durdu, tek devam eden sağır olduğu için Ekrem Zeki’ydi (gülüyor).

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1960’lar - Henryk Szeryng ile

- Bakü’deki bir konserin arasında bir bardak su rica ettim. Bekledim, gelmedi. Israr etmedim. Aradan sonra sahneye çıktığımda bir de ne göreyim; piyanonun üstüne kocaman bir semaver duruyor. Şimdi olsa güler çayı içerdim. O zaman tabii bir şey yapamamıştım.  

- Kenya’da Verda Erman’la çalıyoruz. Afrikalılar bayıldı bizim çalışımıza. Bir alkış bir alkış... Konsolos sahneye çıkıp ‘konserin ortasında alkışlanmaz’ deyince çok alındılar. Alay etmeye başladılar, bize domates atacaklar diye çok korktum! Neyse ki sorunsuz bitti. Hayatımda bu kadar çabuk çaldığımı hatırlamıyorum!

İlk harika çocuklardan Ayla Erduran: Ben alkışı değil müziği sevdim
SENE 1973 - Yehudi Menuhin ile

GÜNEŞLİ GÜNDE CENAZE MARŞI DİNLENMEZ

En çok neleri dinlemeyi sever? Yanıtı: “Bunu Rostropoviç’ e sormuşlar; ‘Gününe bağlı; hava güneşliyse Chopin’in cenaze marşını dinlemek istemem!’ demiş. Yeri ve zamanına göre değişir. Hayatın tesiriyle hissettiğim şeyleri dinlerim. Ölüm veya aşk acısında Bach çalarım. Şimdilerde en sevdiğim isimler romantikler; Schubert, Brahms, Beethoven.”

Yazarın Tüm Yazıları