Paylaş
Hayranlarının hiçbirini kırmadan, hepsiyle tek tek fotoğraf çektirerek yanımıza geliyor. Arap turistlerle Arapça konuşuyor… Esprileri de eksik etmiyor. Nihayet ilgiden biraz rahatlayınca söyleşiye “Mısır’da, Dubai’de, Lübnan’da yolda yürüyemiyorum! Sel-ami Şahiiin, Sel-ami Şahin, resim!’ diyorlar. Evet, gelsin sodamız, başlasın odamız!” diye giriş yapıyor. Hikâyesi, az önce akıcı şekilde konuştuğu Arapçasının sırrıyla başlıyor. Selami Şahin, Hatay’ın Yayladağı ilçesinde, Suriye sınırına yakın Yoncakaya Köyü’nde Mısır kökenli bir çiftin altı çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geliyor. Büyük dedesi, aileyi Osmanlı İmparatorluğu zamanında İskenderiye’den önce Lübnan’a, oradan da Suriye’ye ve en son Hatay’a getiriyor. Babası Arapça, Türkçe ve Fransızca konuşuyor. Annesi hiç Türkçe bilmediğinden Şahin’in öğrendiği ilk dil de Mısır Arapçası oluyor. İlkokula kadar duyduğu en güzel Türkçe, evdeki radyodan gelen Zeki Müren’in billur sesli şarkıları oluyor…
İlk 45’liği: ‘Dön Artık Bana / Zeynebim’, 1966
‘GİTME OĞUL ÇOK KÜÇÜKSÜN’
Sınır köyünde hayat zor… Ne elektrik var, ne yol ne telefon… Şahin Ailesi de yoksulluk içinde yaşıyor. Baba Mehmet Bey köyde evler inşa ediyor. Anne Hatice Hanım domates yetiştiriyor, tavuk besliyor. Selami Bey, ilkokula başlayınca önce Türkçe’yi öğreniyor. Sonra da sesiyle öğretmenleri büyülüyor. Bayramlarda tüm şarkıları o söylüyor. Şahin, “Nota nedir, şarkı nasıl söylenir bilmiyordum. Sadece ‘dilli kaval’ öğrendim, köyde çalıyordum” diyor... Ancak öğretmenlerinin ona ‘Senin sesin çok güzel. Günün birinde büyük şarkıcı olacaksın…’ demesiyle cesaretleniyor ve bir karar veriyor: “Anne ve babama ‘Beni okutacak durumda değilsiniz. Gideceğim şarkıcı olacağım’ dedim. 16 yaşıma girince tek başıma çıktım köyden. Anne ve babamın bana sarılıp ‘Gitme oğlum, bu yaşta olmaz’ diye ağlayışını hiç unutmam…”
Sene 1960'lar... “17 yaşına girerken ünlüydüm, olacak iş değil! O zamanlar ne kaset ne longplay vardı. Benim de bıyıklarım bile yoktu!”
İSTİKAMET ‘BEYOĞLU PİLİÇLERİ’
Peki nereye gidecekti? Şahin, elinde tahta bavuluyla önce bir buçuk saat uzaklıktaki Şen Köyü’ne yürüdü. Buradan üstü kapalı bir kamyonla Antakya’ya geçti. Bir lokantada iş buldu. İki ay komilik yaptı. Şarkıcılık hayaline kavuşamayınca otobüse atladı, İskenderun’a gitti, ütücülük yaptı. Ardından istikametini önce Adana’ya, sonra Ankara’ya çevirdi. Otellerde çalıştı ama hayalindeki işe bir türlü kavuşamıyordu. Sonunda, “Bu iş İstanbul’da olur” dedi ve yine atladı otobüse… Selami Bey, bu yolculuğu şöyle anlatıyor: “Kabataş’ta indim. Zamanında ‘Beyoğlu Piliçleri’ diye bir film izlemiştim. Herhalde Beyoğlu çok meşhur bir yer diye dolmuşa binip şoföre ‘Amca Beyoğlu’na!’ dedim. Şişhane’ye varınca şoför ‘Beyoğlu burası yavrum’ dedi. İndim.”
Selami ‘Baba’ ile Babalar Günü için buluştuk...
‘AMCALARIM BABALARIM NOLUR BANA PLAK YAPIN’
Artık İstanbul’daydı! Karşısına çıkan Ağa Camisi’ne girdi, “Allah’ım şarkıcı olayım, anne, babama bakayım” diye duasını etti ve... Selami Bey devam ediyor: “Önce restorana girdim, sordum; İşçi lazım mı? Hayır. Tostçuya girdim; Hayır. Sonunda Şato Oteli’nde işe girdim. Başka işlerde de çalıştım. Parkta yattığım oldu. Biriktirdiğim parayı köy külotuma diktiğim cepte saklıyordum” diyor. Ancak geri dönmeyi hiç düşünmemiş: “Yürüyeceğin arkadaşları ve yolunu iyi seçersen problem yok. Köyden ayrılışımdan bir yıl sonra öğrendim ki bu plakçılık işleri Sirkeci’deki iş hanında yapılıyormuş. Recep Dengin’in sahibi olduğu plakçıda işe girdim. Bir gün ‘Amcalarım, babalarım, ben şarkıcı olmaya geldim. Bana plak yapar mısınız?’ diye sordum. Önce ‘Oğlum sen daha 16 yaşındasın’ dediler. Sesimi duyunca ‘Hemen bu çocuğa 45’lik yapın!’ dediler.”
Sene 2019... Eşi ve çocuklarıyla... Diyor ki: “Bana bir tebessümleri yeter. Her şeyi oturup dostça sohbet ederek konuşuruz. Okuldan önce anne, baba terbiyesi çok önemli. Ben onlara gereken dersleri arkadaş gibi tatlı tatlı anlattım.”
3’ÜNCÜ PLAKTA MEŞHURDUM
Ve böylece Selami Şahin köyden ayrıldıktan bir yıl sonra hayalindeki stüdyoya girdi. İlk 45’liği ‘Zeynebim’ ilgi görünce hemen ikincisi yayınlandı. Üçüncü plakta artık meşhurdu! Ünlendiğini nasıl anlamıştı? Şahin ilk hayran anısıyla yanıtlıyor: “Taksim’de bir teyze beni çevirdi, ‘Seni tanıyorum! ’ diye bana hamburger ısmarladı. Radyodan sesimi bilip plaktaki resimden beni tanımış…” Henüz 17 yaşındaydı. Şöhret sonrası önce kendine ev tuttu. Paranın gerisini de ailesine gönderdi. Sonra yeniden işe koyuldu: “İlkokul mezunuyum. Nasıl Amerika’da yaşasam İngilizce öğrenmem gerekecekse, müzisyensem de nota bilmem lazımdı. Kitapların yardımıyla notayı kendi kendime öğrendim.”
Sene 1980'ler...
HER ŞARKIYA SLOGAN ŞART
İlk bestesi ‘Sen Mevsimler Gibisin’i 1969 yılında yaptı… Hikayesini şöyle anlatıyor: “Bir kız arkadaşım beni bırakınca onu değişken mevsimlere benzettim. İlham geldi ve şarkı çıktı. 1969 yılında bu şarkıyla ‘Altın Kelebek Yılın Birincilik Ödülü’nü aldım. Ağlamaktan teşekkür edemedim. O zamandan beri de hiç durmuyorum! Bugüne kadar 150 civarında hit parça yaptım.” Şarkılarını okumayan sanatçı olmadığını söylüyor. Aralarından en çok kimin icrasını sevdiğini “Bahçedeki bütün çiçekler güzeldir! Her sanatçının sesine göre eser seçip veriyorum. İbrahim Tatlıses’e başka, Zeki Müren’e başka… İyi bir rejisör oyuncuyu daha güzel oynatır” diye yanıtlıyor. Peki Selami Şahin’e neler ilham verir? Yanıtı: “İşlenmemiş konu, değişik müzik olmadan adımı o şarkıya yazmam. Bekarken güzel hanımlardan ilham alırdım… Şimdilerde arkadaşlarım anlatıyor; ‘Ben onu çok seviyorum, o bana bakmıyor. Unutmaya çalışıyorum, unutamıyorum’ diyor. Kendimi onun yerine koyuyorum ve ‘Tanrım aşk çemberi sarmış dört bir yanımı’ şarkısını yapıyorum. Slogan şart. Çoğunluğu ilgilendiren konuyu bulacaksın.”
Sene 2016... 50. Sanat Yılı Konseri- Harbiye Açık Hava.
SELAMİ BABA’DAN BABA TAVSİYELERİ
“Bizde bağırmak çağırmak yoktur. Onlara, ‘Hazıra dağ dayanmaz. Çalışacaksınız’ dedim. Ot gibi yaşamayacaksınız ama kendinizi garantiye alın. Size yapılmasını istemediğiniz şeyi karşınızdakine yapmayın.”
‘TAPILACAK KADIN’I ANNEME YAZDIM
“Müzik aşkı aileden gelen bir miras... Annemden güzel sesi almışım. Babamın da espri yönü kuvvetliydi. Her şeye hemen bir dörtlükle teşekkür ederdi. ‘Sen Tanrı’dan sonra tapılacak kadınsın’ şarkısını anneme yazdım. Arapça’da bir laf vardır; Tanrı’dan sonra anneye ve babaya tapılır. Değerlerini hayattayken bileceksin…”
SENE1970’ler... Annesiyle...
EŞİMLE KULİSTE TANIŞTIM
Selami Şahin, 1970’li yılların sonunda Aksaray’daki Gar Gazinosu’nun kadınlar matinesinde eşi Didem Hanım’la tanışmış: “Kulis kapısında imzalı resim istedi. İlk buluşmadan sonra babasından istedim. Kalbimden bir ses geldi ve evlendik. Yalnızlık Allah’a mahsus. Bana dünyanın en güzel üç ödülünü verdi; Lider, Emirhan ve Meryem İrem. ‘Özledim’ şarkısını eşime yazmışımdır.”
Şahin kurduğu ‘Lider Müzik’ şirketiyle Müren’in yapımcılığını da yaptı. Tanışmalarını şöyle anlatıyor: “Sıraselviler’de bir kafeye girdim. O da oradaymış. ‘Paşam elinizi öpeyim’ deyince ‘Estağfurullah yavrum... Biliyorum sen notayı kendin öğrenmişsin. Bana beste ver’ dedi. Benden 50 şarkı okudu. Müzikte bir okuldu. Şarkıları onun taklidini yaparak dinletirdim. Bana ‘Helal olsun, aynı benim gibi okuyorsun’ derdi.”
EN ÇOK İSTEK ALAN ŞARKILARI
Ayda 6-7 konser verdiğini söylüyor: “Allah bu gücü veriyor vallahi. Kendine iyi bakacaksın. Sofradan doymadan kalkacaksın. Biraz yürüyüş yapacaksın. İzleyiciler en çok kendi bestelerimi istiyor; ‘Ben sevdalı sen belalı’, ‘Özledim teninin kokusunu özledim’, ‘Alışmak sevmekten zor.’ 9-10 yaşındaki çocuklar, gençler, 1970’li yıllarda yaptığım şarkıları marş gibi seslendiriyorlar. Ne ekersen onu biçersin. Ben güzel besteler ektim. Hayranlarım bana ‘Selami Baba’ diye bakar. Onların sevgi ve saygısıyla varım. Hiçbir zaman havalara girmedim.”
SENE 1970’ler...
‘YOK ARTIK BU DA MI SENİN ŞARKIN’
“Bir gün sahnede ‘Ayrılmayalım ayrılmayalım’ şarkısını söylerken izleyicilerden biri ‘Coşkun Sabah’ın bu şarkısı ne zamandır sizin?’ diye laf attı. Ben de mikrofondan ‘Albümü alın bakın, söz müzik Selami Şahin’dir’ dedim. Şaşırdı, ‘Bundan sonra adınız ‘Selami Şahin değil, Selami Bu Da Mı Senin!’ olsun diye çiçek yolladı…”
Paylaş