Hayatım film olsa mutlu sonla biterdi

Sahneye ilk adım attığında henüz beş yaşında… Resmen tiyatroda büyüyor! 14 yaşında sinema oyunculuğuna başlıyor. Bundan 48 yıl önce, 17 yaşındayken ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülü aldığı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bu yıl ‘Onur Ödülü’ne layık görüldü… Türkiye’nin en zarif sanatçılarından Perihan Savaş ile hem sinema tarihinde yolculuğa çıktık hem bugünü konuştuk.

Haberin Devamı

1) Önce en taze haberler! Sinemamızın en zarif, en çalışkan oyuncularından Perihan Savaş, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Onur Ödülü’ne layık görüldü! Duygularını alıyoruz; “Altın Portakal’ı 1974 yılında, 17 yaşında aldım. O heyecanı size anlatamam; ödülü nasıl tutacağımı bilemedim. Ellerim titriyordu. Daha sinema yapmaya başlayalı iki yıl olmuştu ve Türkiye’nin en kıymetli oyunculuk ödülünü elimde tutuyordum. 48 yıl sonra Altın Portakal sahnesine bu kez Onur Ödülü almak için çıktım. Ve inanın yine aynı heyecanı yaşıyorum. Bu mesleği bu kadar uzun soluklu, kalıcı, doğru projelere imza atarak yaptığım için şanslıyım ve gururluyum. Antalya Altın Portakal Film Festivali ekibine bir kez de buradan teşekkür ediyorum…”

Hayatım film olsa mutlu sonla biterdi
Fotoğraf: Levent KULU/

Haberin Devamı

SUNA PEKUYSAL ONU BEŞ YAŞINDA KEŞFETTİ

O kuşkusuz, Türk sinemasının en zarif, en sevilen, en çalışkan oyuncularından… Hikayesi 1957 yılında İstanbul’un Laleli ilçesinde başlıyor. Savaş, Sürmeneli diş hekimi bir baba ve ev hanımı bir annenin tek çocuğu olarak evde doğumla dünyaya geliyor. Bu babasının ikinci evliliği... Önceki evliliğinden beş ablası, bir de ağabeyi var. Laleli’de sıcak bir mahalle ortamında yaşıyorlar. Annesinin ahbaplarından, usta oyuncu Suna Pekuysal bir gün arkadaşının ufak kızına bakıyor ve “Bu kızda bir cevher var, ben bunu bir tiyatroya götüreceğim” diyor. Beş yaşındaki Perihan Savaş’ı elinden tutup Şehir Tiyatrosu’na götürüyor. Böylece Savaş’ın 60 yıllık sahne kariyeri başlıyor!

TİYATRO BENİM İÇİN OYUN PARKI GİBİYDİ

İlk rolü bir tarladaki pamuk… Savaş, “İki satırlık bir cümlem vardı” diye gülerek başlıyor anlatmaya: “Tiyatronun içinde büyüdüm. Yedi yaşımdan itibaren hem okula hem tiyatroya gidiyordum. Okuma yazma öğrendikten sonra Radyo Çocuk Saati’ne gidiyor, 11-12 yaşlarımda dublaj yapıyordum. Hep bir koşturmaca vardı ama memnundum çünkü tiyatroyu çok seviyordum. İlk dönemler oyun gibi geliyordu. Yaşıtım çocuklarla fuayede koşmaca, saklambaç oynardık. Ortaokuldan sonra tek okulum Şehir Tiyatroları oldu. Eskrim, bale ve şan dersi alıyorduk. Vasfi Rıza Zobu, Bedia Muayyık, Jeyhan Tözüm gibi isimlerle sahneye çıkıyorduk. Bize sanatın ne olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini anlatırlardı. Usta-çırak ilişkisiyle yetiştim. Konservatuvar önemli ama daha önemlisi yetenek. Suna Abla bende cevher görmüş…”

Haberin Devamı

Hayatım film olsa mutlu sonla biterdi
Yeşilçam yılları.../SENE 1974 17 yaşında Altın Portakal ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülüyle

2) SİNEMAYA BİR BAŞLADIM Kİ

İkinci etap; sinema! Savaş, 1971 yılında bir film için dublaj yaparken yönetmen Muharrem Gürses de çekeceği bir film için 14 yaşında bir kız oyuncu arıyordu… Gözüne Perihan’ı kestirmişti. Ancak… Devamını Perihan Hanım’dan dinleyelim: “Babam ‘Sinema yok, sadece tiyatro!’ diye önce itiraz etti. Ben ‘Baba ne olur, çok merak ediyorum, sadece bir film!’ dedim. O bir filmle bir başladık ki! (gülüyor) Şehzade Sinbad Kafdağı’nda diye bir filmdi. O dönem filmlerin Beyoğlu’nda galaları yapılırdı. Bu ilk gösterim babamın çok hoşuna gitti. Bütün oyuncular oradaydı; Fikret Hakan, Eva Bender, Erol Taş… Ondan sonra gelen tekliflere hiç ‘Hayır’ demedi. Ben de oyunculuğu çok sevdim. Sinema ortamı çok güzeldi.”

Haberin Devamı

İLK FİLMDE KENDİMİ HİÇ SEVMEDİM

Oyunculuğu sevmişti ama kendini ilk filmde hiç beğenmemiş! Burada da devreye yönetmen Memduh Ün girmiş ve ona ikinci bir okul olmuş. Perihan Hanım anlatıyor: “Tiyatroda arkadaki seyirci de sizi görsün diye hep büyük mimiklerle oynarsınız. Sinemada öyle değilmiş… Ben kamerayı bilmediğimden yakın çekimde öyle bir oynamışım ki ağzım bir tarafta, burnum bir yerde! Kendimden nefret etmiştim! Malkoçoğlu, Kurtbey gibi birkaç filmden sonra Tarık Akan’la ‘Para’yı çekerken rahmetli Memduh Ün beni öyle görünce kameramana ‘Perihan’a objektifleri, neyin nasıl çektiğini anlat ki görsün, ona göre oynasın’ demiş. Hakikaten onları öğrendikten sonra ‘Şimdi tamam!” dedim.

Haberin Devamı

Hayatım film olsa mutlu sonla biterdi
SENE 1960’lar 5-6 yaşlarında.../Hüseyin Karadayı, Perihan Savaş, Yonca Şahinbaş 

3) İLK ÖDÜLÜ 17 YAŞINDA ALDI: SÜREYYA DURU ‘BEDRANA SENİN GİT ÇALIŞ’ DEDİ

1972’den sonra teklifler arka arkaya gelince tiyatroyu bırakıp tamamen sinemaya yöneldi. Savaş, “O dönem bir senede 300-400 film çekiliyordu” diye anlatıyor. Hayatının dönüm noktasınınsa 1974 senesinde oynadığı ‘Bedrana’ filmi oluyor: “Hikayeyi ilk okuduğumda bundan çok güzel sinema filmi olur demiştim. Sonra bir gün gazetede sinemaya çekileceğini, başrolde de Türkan Şoray’ın oynayacağını okudum. Bir kıskandım ki! Aradan bir hafta geçti. Filmin yapımcısı Süreyya Duru beni çağırdı. Ben başka rol teklif edeceğini zannederken bana senaryoyu fırlattı; ‘Git, çalış, Bedrana senin’ dedi. Elimde senaryoyla eve oynaya zıplaya gittiğimi hatırlıyorum! O filme o kadar inanmışım, role o kadar adapte olmuşum ki bana o sene Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü getirdi.” Savaş, ödülü aldığında 17 yaşındaydı… Bu ödülü daha niceleri takip edecekti!

Haberin Devamı

4) TİYATROYU SANATÇILAR YÖNETMELİ

Sinema 1977’ye kadar devam ediyor. Sonra ekrana ara veriyor ama sahne maratonu hiç bitmiyor: “Sinemada seks furyası başlayınca biraz geri adım attık. Bu dönem araya sahne girdi. İyi para veriyorlardı ama gazinoda şarkı söylemeyi sevemedim. Bu arada türkülü filmler çok iş yapmaya başladı. Bir müddet Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur filmlerinde oldum. Özel televizyonlar açılınca dizilerle devam ettim. 2000 yılında Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni Kenan Işık’tan ‘Gel Perihan, gel, gel’ diye davet edince ‘Tamam, geliyorum!’ deyip ilk yuvam tiyatroya döndüm! 2018’e kadar kaldım. Sonra ayrıldım çünkü istediğiniz şeyi yapamamak, baskı görmek bizler için değil... Belediyenin bazı baskıları söz konusuydu; şu oyunlar oynanmasın, bunlar yapılmasın gibi… Tiyatroyu sanatçılar yönetir, sanatçılar bilir. Mutsuz olunca tiyatrodan emekli oldum.” 

5) ŞARKILI-TÜRKÜLÜ FİLMLERİ SEVMEDİM

Perihan Savaş beş yaşında başladığı kariyerinde, bugüne kadar yaklaşık 125 sinema filminde, 30 kadar dizide rol aldı… Geçen 60 senede en çok hangi mecrayı sevmiş? Yanıtı: “Şarkıcı türkücü filmlerinde çok mutlu olmuyorsunuz tabii… Filmin yarısı şarkı, türkü ve bakışmayla geçiyor. Eski Türk filmleri bizi bugünlere hazırladı. Eğer Yeşilçam olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı şimdi. Biz çok zor şartlar altında çalıştık. Kendi kıyafetimizi kendimiz götürürdük, makyajımızı, saçımızı kendimiz yapardık. Tek çekimde bütün işi halletmeye çalışırdık. Şimdi aynısını çekmeye çalışıyorlar olmuyor. Neden? Çünkü sevgi yok, saygı yok, o özveri yok…”

EN DRAMATİK SAHNELERİM...

Perihan Savaş’ın hayatı bir film olsaydı, bu nasıl bir film olurdu? Yanıtı: “İyi bir ders filmi olurdu! Finalinde… Hiçbir zaman ‘keşkem’ olmadı. Ben istedim, ben yaptım. Sonunda da ben başardım! Mutlu son!” Peki filmin en dramatik sahnesi hangi kesiti olurdu? Anlatıyor: “Eşim Yılmaz Zafer’in rahatsızlık dönemi… Hastane için para lazımdı. Gündüz Flash TV’de ‘Gerçek Kesit’ programını yapıp, Kanal D’de başka bir programa yetişip, sonra sabaha kadar bar işletiyordum. Oysa devletin sanatçılarına sahip çıkması lazımdı. Türkiye’de sanatçıların önü kapatılıyor.  Sanatçı her zaman muhalif olmalıdır ki yapılan haksızlıkları da anlatabilsin. Yanlışlar durmadığı sürece biz de konuşacağız.”

MAKYÖZÜ KENDİSİ

Söyleşiye yanında köpeği Tarçın ile gelen Perihan Savaş, ‘Yeşilçam’ günlerinden kalma alışkanlıkla saçını ve makyajını kendinin yaptığını söylüyor! Güzellik sırrı şu; “Pozitif bir insanım. Negatif ortamda da hiç durmam. Çocuklarla, torunlarla vakit geçiriyorum. Çalışma temposu da çok yoğun. Şu anki projem ‘İyilik’ dizinden çok memnunum. Orada da güçlü bir kadın var.”

Hayatım film olsa mutlu sonla biterdi

HEM ANNE HEM BABA OLDUM

Perihan Savaş, 1987’de oyuncu Yılmaz Zafer’le evlendi. 1994’te oğulları Savaş’ı kucaklarına aldılar. Yılmaz Zafer, aynı yıl kalp krizi geçirdi. Beyninde oluşan hasar nedeniyle 1.5 yıl bakıma muhtaç şekilde yaşamını sürdürdükten sonra 1995 yılında hayatını kaybetti. Savaş, “Tek başına çocuk büyütmek, ona hem anne hem baba olmak zordu” diyor.

Hayatım film olsa mutlu sonla biterdi

SİNEMA HALEN ÇOK ‘ERKEK’

Sinema sektörü o başladığından bu yana nasıl değişti? Savaş, “Halen çok erkek bir sektör” diye yanıtlıyor: “Başladığım zamanla şimdi arasında hiçbir fark yok. Yine erkek hikayeler çekiliyor. Şimdi çok güzel diziler yapılıyor, biz de anne, babaanne rolünü filan oynuyoruz ama 60 yaş üzerinde kimse aşık olmuyor mu? Oluyor! Hiç böyle hikayeler anlatılmıyor. Babaanne olup, sürekli estetik yaptırıp arkadaş değiştiren çılgın bir kadın hikayesinde oynamayı çok isterdim! Gençlere tavsiyem; egolu olmayın, yaptığınız işi sevin! Şimdilerde sosyal medyada kimin takipçisi çoksa dizilerde o oynatılıyor. Yetenek varsa tamam ama yoksa, sadece takipçi sayısı fazla diye oynatıldığında o kişi sanatçı olmuyor. Bana bu kadar yıl sonunda dizideki isimlerimle değil ‘Perihan’ diye hitap ediliyorsa bu sanatçı olmanın başarısıdır. Sana dizideki isminle hitap ediliyorsa unutulur gidersin…”

KADINLAR SUSMASIN

“Hayatım boyunca baskıya asla boyun eğmedim, hep dik durdum. Peki baskı gören kadınlar ne yapacaklar? Kendi ilkelerinden, doğrularından vazgeçmeyecekler! Ekonomik özgürlüklerini kazanacaklar. Kadınlar şiddeti saklamayacak, yüzlerine vuracak, konuşacaklar! Ben bunları aştığımı düşünüyorum. Özel hayatım kariyerimin üstünde gölge gibi durmuyor. Yılmaz’la (Zafer) evlendikten sonra bazı şeyleri birlikte aştık”

Hayatım film olsa mutlu sonla biterdi
Perihan Savaş Kemal Sunal ile.../Perihan Savaş Aytaç Arman ile ‘Bedrana’ filminde...

KARAKTERLERİME ‘MÜGE ANLI’ İLE ÇALIŞIYORUM

İşini ilk andan itibaren çok sevmiş, sevdiği işi yaptığı için de 60 yıldır hiç durmamış… Peki oyunculuğun en çok nesini sevmiş? Şöyle yanıtlıyor: “Başka birini canlandırmayı… Karakterinizi iyi canlandırabilmek için gözlem yapmak, izlemek, okumak, bolca seyretmek gerekiyor. En çok Müge Anlı’yı izlerim çünkü oradaki kişiler hem konuşmaları hem yüz ifadeleriyle bizim ileride yapacağımız karakterlere çok güzel örnekler oluyor. Zoru ve zorlayıcı karakterleri canlandırmayı severim.” İzleyicisi de onu çok sevdi… Perihan Hanım, “Samimi olmamdan dolayı herhalde” diyor: “Özel hayatımda da ne yaşadıysam hep çok açık yaşadım. Gizli saklı bir şey yapmadım. Egom hiç yoktur. Özellikle de sette. Ters ışıktan korkmuyorum. Kamera yakın çekime geleceği zaman ayna istemem. Benim için aslolan oyunculuk. Bazen dışarıda ‘Meğer ne kadar gençmişsiniz’ diyorlar. Dizide dört koca adamın annesini oynuyorsam pırıl pırıl gözükemem!”

Yazarın Tüm Yazıları