Paylaş
Görünen o ki, ilerleyen günlerde sabit hiçbir şey bulamayacağız. Amerika, İngiltere ve Kanada’dan dünyaya yayılan pop-up konseptinin amacı kısa bir süreliğine bir yerde hizmet verip sonra ortadan kaybolmak. Bu süre bir gün de olabiliyor, bir ay da... Akım ilk başlarda ‘pop-up dükkanlar’ olarak yayıldı. Hatta bunun örneklerini Türkiye’de de görüyoruz; Akmerkez’de 5 Aralık’ta açılan ve 5 Şubat’a kadar devam edecek FashioNew Year ve 2 Ocak’a kadar İstinyePark’taki Hillside’da açık kalan Hemoglobin mağazası gibi...
Ancak pop-up, artık mağazalarla sınırlı kalmıyor. İngiltere’de pop-up kafeler ve barlar da yaygınlaşıyor. Bir mahalleyi hareketlendirmek için açılıyor; üç, dört ay sonra sırra kadem basarak yok oluyorlar. Havalı tasarımları ve kısa ömürleriyle ilgi çekiyorlar. Tabii bunların ne kadarı gerçekten ‘pop-up’ konseptli olduğundan, ne kadarıysa iş yapmadığından kapanıyor bilinmez. Bu gözle baktığımızda Türkiye’de de bolca pop-up kafe-bar olduğunu söyleyebiliriz. Her hafta sokak değiştiren seyyar köfteci ve kokoreççileri de sayarsak pop-up kafe kavramına çok yabancı sayılmayız. Hatta belki buna İzzet Çapa’nın birkaç ayda bir ismini ve konseptini yenilediği kulüpleri bile eklenebilir belki.
Amerikalılarsa daha da ileri giderek pop-up konseptini akıllarına gelen her şeye uyarlamaya başladı. Örneğin Haziran’da Central Park’da bir pop-up kilise açılmıştı. Eşcinsel evliliğin New York’ta yasal hale gelmesini kutlamak için bir günlüğüne açılan kilisede 24 çift evlendirilmişti. Pop-up berberler, SPA’lar, terziler, plakçılar ve dövmeciler de cabası. Bu konsept de aslında bize çok yabancı değil; yine bir nevi popüler seyyar satıcılık. Bu aralarsa New Yorker’lar Nolita mahallesindeki OpenHouse Galerisi’nde açılan ‘pop-up park’a akın ediyor. Galeri, üç salonunu içinde tahteravalli, kuş sesleri, sahte kayalar, çimler, banklar ve hatta küçük bir göl olan kapalı bir parka dönüştürdü. İşin ilginç yanı, kent sakinleri, yeşil alan veya gerçek parklara hasret olmamalarına rağmen yapma bu parka büyük ilgi gösteriyor. Ay sonuna kadar açık kalacak park kapandıktan sonra, mecburen gerçek parklarla yetinecekler...
Dakikalar geçmek bilmiyorsa
Bir saatin en temel işlevi nedir? Şekil meraklısı değilseniz bu sorunun cevabı zamanı göstermek olmalı. Ama Einstein gibi zamanı göreceli olarak yaşayanlardansız ve rakamlara tahammül edemiyorsanız tam size göre bir şey var; Ziiiro!
Ziiiro, uzaktan herhangi bir kol saati gibi görünüyor. Kadranı ve renkli, şık bir kayışı var. Tek eksiği akrep, yelkovan ve rakamlar! Bu özel saat, zamanın ne kadar geçtiğini sürekli değişen şekillerle gösteriyor. İç tarafındaki siyah gösterge saat, etrafında tur atan renkli desenlerse dakikaların yerine geçiyor. Konsepti minimalizm. Mottosu; “Zamanınız dolmaktan henüz çok uzakta. Hikayeniz devam ediyor. Üstelik sürekli değişiyor....” Bu nedenle tasarımları basit. Üzerinde dikkat dağıtıcı hiçbir detay yok. Başta alışmakta zorlanıyorsunuz ama sonra zamanın ne kadar geçtiğine rakamlara muhtaç olmadan hakim olabiliyorsunuz.
Tasarım meraklılarına duyurulur, eksik kalınmasın.
FETİŞ
Masaya bir Harry Potter veya Simyacı
havası katmak isteyen şarapseverler için;
‘Potion Magique (Büyü İksiri)’ karaf
Fiyatı: 62.50 Euro
www.pieddepoule.com
Paylaş