Paylaş
1- Hikâyesi Burdur’un İbecik köyünde başlıyor… Nail Olpak, bu yörük köyünün yerlisi bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü olarak 1961 yılında dünyaya geliyor. Söze, “Yörük köyü ama yerleşik. Bunu 1830 yılında Osmanlı zamanında yapılan ilk nüfus sayımındaki kayıtlardan öğrenmiştim. Hem de bugünkü e-Devlet sisteminden değil, 40 yıl önce kendi araştırmamla!” diye başlıyor: “Dışarıdan göç almamış, kendine özgü geleneklerini tutmuş. Köyümden çok şey öğrendim; en çok da birlikte olmanın güzelliğini…” Köy yerleşik ama aile çok yer değiştirmiş: “Babam aslında ilkokul mezunu. Köyde biraz çiftçilik yaptıktan sonra Denizli’de bir devlet dairesinde işe başlayıp sonra da adliyede zabıt katibi olmuştu. İlkokul öncesinde bir süre Denizli’de yaşadık. Oradan Çameli’ne geçtik. Biraz da orada görev yaptıktan sonra memuriyetten ayrılıp kendi işlerini yaptı; kahve işletti, bakkal çalıştırdı, tarlalarımızı ekti biçti…”
Nail Olpak - Zeynep Bilgehan
BİRİNCİ SINIFTAN İKİYE...
Olpak’ın eğitim hayatı da hareketli olmuş: “İlkokula Çameli’nde başladım. Ailem oradan Dalaman’a gitti. Ben dedemle kalıp ikinci sınıfın yarısını ve üçüncü sınıfı köyde okudum, dördüncü ve beşinci sınıfı ise Dalaman’da... Sonra parasız yatılıyı kazanıp Nazilli’ye gittim. Liseyi de Aydın’da okudum. Ege bölgesinin bir çocuğu olmuşum. Okuma yazmayı komşulardan öğrenmiştim. Çameli’nde ilkokulun ilk günü öğlen müdür beni odasına çağırdı. Şafak attı ne oluyor diye tabii (gülüyor). Babam, kayıt yaptırırken ‘Benim oğlum biraz okuma yazma bilir’ demiş. Müdür bana birkaç soru sorduktan sonra ‘Alın bunu ikinci sınıfa’ dedi ve ben öğleden sonra ikinci sınıfa başladım. Bu aslında iyi bir şey değil. Çocuklar yaşıtlarıyla aynı şeyleri yaşayarak okumalı. Bir yıldır okuyan çocukların arasında siz yarım günlük okullusunuz hem de köyden gelmişsiniz.”
11 YAŞINDA KAZANILAN İTİBAR
İş hayatına da erken yaşta başlıyor. 11 yaşında, yaz dönemlerinde köyde babasının bakkal dükkânın hesap işleri ona kalıyor. Ticaretin altın kuralını bu dönemde öğreniyor: İtibar. Dinleyelim: “Denizli’ye toptancı Cevdet Amca’ya mal almaya giderdik. Bir gün koyduğu bazı malların parasını almayı unutmuş. Ben söylemesem haberi bile olmaz. Bir sonraki görüşmemizde ona bunu söyleyince çok mutlu oldu ve ondan sonra açık hesap sistemine geçtik. Bazı dönemler bizim mal alacak paramız olmadı. Mal aldık, paramız varsa verdik, yoksa sonra verdik. 11 yaşında bir çocuğa itibarı kazandırmak ailemin bana verdiği değerler sayesindedir. Parayı hızlı kazanırsınız hızlı kaybedersiniz ama itibarı hızlı kazanamazsınız. İtibar tırnaklarınızla kazandığınız bir şeydir.”
BUGÜN HÂLÂ KÖYDEN ÇIKIP PATRON OLUNUR MU
Peki bugünün koşullarında kendisininki gibi köyden çıkıp bir patron olma hikâyeleri hâlâ mümkün mü? Diyor ki: “Her zaman mümkün. Her dönemin şartları farklı. Tabii hiçbir şey bedava değil. Altı yıl boyunca haftada dört akşam yumurta yemeye kaç kişi razıdır? Birisi sinema gitmeyi tercih ederken siz dil kursunu tercih ediyorsunuz. Gençler bu sebata razıysa bugün bizim dönemden çok daha fazla fırsat da var. Harçlığımla aldığım hayat ansiklopedileri bugün sizin cebinizde. 1961’de İbecik köyünde doğan Nail’in o aile imkânları içinde gördüğü fırsattan çok daha fazlası bugünün gençlerinin önünde…”
SENE1970’ler - Aydın Lisesi yılları
2- YATILI OKUL DİSİPLİNİ ÖĞRETTİ
Başarılı bir öğrenci. İlkokulu dereceyle bitirdikten sonra kararını veriyor: “Ailemin imkânı sınırlıydı. İki alternatifim vardı; ya o işten bu işe sürükleneceğim ya da okuyacağım. Parasız yatılıyı kazanabilirsem aileme yük olmadan okuyabilecektim. Annem pek razı olmadı ama babam onu ikna etti. Böylece sınavla parasız yatılı olarak Nazilli Ortaokulu’na girdim. Yatılı okul size inanılmaz bir disiplin kazandırıyor. Küçük yaşta yatağınızı yapıyorsunuz, ayakkabınızı boyuyorsunuz, ilk seferde her şey rengarenk geldikten sonra çamaşırları ayrı ayrı yıkamak gerektiğini, bütçe yapmayı öğreniyorsunuz. Ayrıca sizi devlet okutunca herkesten daha başarılı ve terbiyeli olmak zorundasınız.”
SENE 1970’lerin sonu - Öğrencilik yıllarında bozulan kaloriferi tamir sırasında.
3- KÖYÜNÜN İLK MÜHENDİSİ
Liseyi de yine yatılı parasız olarak Aydın Lisesi’nde okudu. Sonrası için tek hayali vardı: İTÜ’de mühendislik. Olpak, “Aydın Lisesi o dönem kendi radyosu, tiyatrosu, piyano dahil tüm enstrümanları olan çok iyi bir okuldu. Öğretmenlerden çok iyi bir eğitim aldık” diye anlatıyor. Mühendislik istemesinin sebebi neydi? Yanıtı: “Analitik adamdan mühendis olur. Köyümün ilk mühendisiyim. Harçlıklarımla fasikül fasikül Hayat Ansiklopedisi alırdım. Tıp fakültesini de kazanabiliyordum ama kan görmeye dayanmadığımdan doktor olmayı hiç düşünmedim.”
SENE 1980’ler - Genç mühendis adayı
AFRİKA BİZİ NİYE SEVİYOR
Türk işinsanları uluslararası camiada nasıl bilinirler? Olpak: “Cesurdan ileri gözü karadır. Hızlıyız, kalitemiz iyi, fiyat rekabetinde iyiyiz. Eksik olduğumuz alan sermaye yetersizliği. Bir panelde Afrikalı bakanlar bizi neden sevdiklerini şöyle anlatmıştı: ‘Bir; hiç sömürgeci olmadınız. İki; avcı gibi değilsiniz. Avcı gelir, vurur, alır gider. Siz avı bizle paylaşıyorsunuz.’
4- ZORLU ANARŞİ YILLARI
Hayalinin okuluna girmek nasip oluyor ama sene 1977; zorlu yıllar. Nail Bey, “Allah kimseye bir daha o günleri yaşatmasın. Sınıf arkadaşlarımın güpegündüz yolda vurulduğu, kimin kimi niye vurduğunu bilmediğimiz, anne ve babamın her gün oğlum bugün de vurulmamış diye dua ettiği günlerdi” diye anlatıyor: “İTÜ’de Dev-Sol hâkimdi. Derste kapı ‘güm’ diye vurulur, içeri giren ‘Hocam ders bitti forum var, boykot var’ derdi. Farklı görüşteki arkadaşlarımın içerisinde, bu ülke için bir şey yapmak isteyenler de olayın başka taraflarında olanlar da vardı ama iyi niyetinin kurbanı olan bu ülkenin çok güzel evlatlarının maalesef hayatlarının sona erdiğini bilfiil gözlemlemiş birisiyim. O şartlara rağmen meslek derslerime girmeyi hiç bırakmadım.”
5- KRİZİ FIRSATA ÇEVİRDİM İNGİLİZCE ÖĞRENDİM
İlkokulda kazandığı bir yılı, anarşi sebebiyle okula ara verilmesiyle üniversitede kaybetmiş. Ancak bu kaybı kendine başka bir kazanıma çevirmiş: “Bize ‘Okul tatil, bir yıl gidin’ dediler. Nereye gidelim? Babam beni işgücü olarak köye bekliyordu ama dil eksikliğinin acısını çekmiş mühendis bir ağabeyim beni tabiri caizse zorla bir İngilizce kursuna yazdırdı. Okul başladıktan sonra da gece kurslarına devam ettim. Kurstan döndüğümde yurtta yemek bitmiş olurdu. Altı yıl boyunca akşamları tek yumurtayla karnımı doyurdum.” Olpak, bugün uluslararası toplantılarda akıcı konuştuğu İngilizcesini işte bu gayrete borçluymuş…
6- ÇOK EZİLİRSİN AMA ÇOK ÖĞRENİRSİN
Makine mühendisi olarak 1983’te mezun olduktan sonra gönlünden geçen kendi işini yapmak. Bir mühendis ağabeyi ona şu tavsiyede bulunuyor: ‘Atölye irisi bir yerde başla. Küçük yerde başlarsan her şeyi sen yaparsın, fotokopiyi de sen çekersin, malın siparişini de sen verirsin. Çok ezilirsin ama çok öğrenirsin.’ Olpak, bu tavsiyeyi dinliyor: “Üniversitede bir döküm fabrikasında staj yaptım. Çalışanlar gibi tulum giyip akşama kadar yağlanır paslanırdık. Son dört ayda tavsiyeye uygun atölye irisi bir işletmede iş öğrenmek için yarı zamanlı çalışıyordum. Mezuniyet sonrası orada başladım. Sonra uzun süre kurumsal şirketlerde de çalıştım. 17 sene sonunda kendi işimi kurdum.” Köyünün ilk mühendisi olan Olpak, bugün elektrik malzemeleri alanında faaliyet gösteren bir şirketle beraber diğer şirketleriyle de Türkiye’nin büyük projelerinden bazılarının yatırımcısı.
SENE 2023 - İkisi de mühendis olan oğulları Enes ve Esat ile
EKONOMİ YUMUŞAK GÜÇTÜR
Olpak, yaklaşık yedi yıldır DEİK Başkanı… İşi; kendi deyimiyle ‘ticari diplomasi’. Siyasetin yürüttüğü diplomasi kimi zaman ülkelerle ilişkilerde gerilime sebep olabiliyor. Ticari diplomasi bu durumda ne yapıyor? Bir örnekle yanıtlıyor: “ABD ile ilişkilerimizde zaman zaman gerilimler yaşanıyor ama şu anda 35-40 milyar dolar bandında bir ticaretimiz var. Zannedilir ki Yunanistan’la her gün savaşa hazırız, oysa altı milyar dolar ticaretimiz var. Ticaret devam ediyor. Siyasetle aramızdaki dengeyi sağlamak için kamu kaynağı kullanmıyoruz. Ekonomi bir yumuşak güçtür. Ekonomik ilişkiler ne kadar kuvvetliyse diplomatik ve siyasi anlaşmazlıklar o kadar zor bozulur. Ancak aylardır tüm dünyanın gözü önünde Gazze’de devam eden insani dramı sona erdirmek üzere uluslararası hukuk çerçevesinde İsrail’le ilgili alınan her kararda devletimizin yanındayız. Ticari kısıtlama kararının sürece olumlu katkısını bekliyoruz.”
Paylaş