Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık

İşinsanı, girişimci, fotoğrafçı, sanatsever, filantropist… Bülent Eczacıbaşı, pek çok şapkaya sahip bir isim. İkinci kitabı ‘Aklımızda Bulunsun’ vesilesiyle kapısını çaldık; hem eski albümlerini karıştırdık hem 50 yıla yakın iş hayatından çıkardığı dersleri dinledik. Eczacıbaşı, espriyle “Darwin çalışmaya pek az vakit ayırırmış, Einstein’ın okuldaki başarısızlığı tarihe geçmiş… Muhtemelen bizde işe alınmazlardı!” diyor, başarının sırrını şöyle veriyor: “Başarılı insanları birleştiren bir tek özellik var, o da azim.”

Haberin Devamı

1- Türkiye’nin en köklü sanayi kuruluşlarından birinin adını, soyadı olarak taşıyor; Eczacıbaşı… Önce bunun hikâyesiyle başlayalım. Sene 1903… İstanbul Tıp Fakültesi’ne bağlı Eczacılık Yüksek Mektebi’ni bitirip ‘Eczacı’ diplomasını alan Süleyman Ferit Bey, memleketi İzmir’e dönüyor. Genç yaşta ilaç yapımı denemelerini gerçekleştirdiği laboratuvarındaki başarıları nedeniyle İzmir Vilayeti Genel Meclisi kendisine ‘Eczacıbaşı’ unvanını veriyor. 1934 yılında çıkan kanunla bu unvan ailenin soyadı oluyor. Süleyman Ferit Bey’in altı çocuğu oluyor. En büyükleri Nejat Eczacıbaşı, yüksek öğrenimini Almanya ve ABD’de tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşiyor. Sanayi alanındaki ilk girişimini 1952 yılında İstanbul’da kurulan Türkiye’nin ilk modern ilaç fabrikasıyla gerçekleştiriyor. Balıkyağı ve çocuk mamasını üçüncü girişimi kahve fincanı üretimi izliyor. 1942 yılında temelini attığı Eczacıbaşı Topluluğu 2023’te biri yabancı ortaklı olmak üzere 50 kuruluşu ve 13 bin 500’ün üzerinde çalışanıyla yapı, tüketim ürünleri ve sağlık alanlarında ulusal ve uluslararası pazarlarda faaliyet gösteriyor.

Haberin Devamı

Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık


1960’LARIN GÜZEL İSTANBUL’U…

Bugün bu köklü aile şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olan Bülent Eczacıbaşı, 1949 yılında, o zamanlar işlerini yeni kurmakta olan genç bir iş insanı, Nejat Eczacıbaşı ve eşi Beyhan Eczacıbaşı’nın oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geliyor. Bülent Bey, söze “Mutlu bir aile yuvasında dünyaya gelmiş olmak benim ve kardeşim Faruk’un hayatımızdaki en büyük şanslarımızdan biri” diye başlıyor: “Ortaokul ve lise dönemimin rastladığı 1960’lı yılların İstanbul’unda yaşamla ilgili çok güzel anılarımız var; geniş aileyle uzun yaz tatilleri, Suadiye-Erenköy sahilinin pırıl pırıl sularında yüzerek ve yelken yarışları yaparak geçirilen günler, ahşap evlerin çamlı bahçelerinde oynanan oyunlar… Aradan geçen zaman içinde İstanbul büyüdü ama bazı istisnalar dışında yeni şeylerde tarihi yapılardaki kaliteyi bulamıyorum.”

Haberin Devamı

Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık

2- HAMMADDE DEPOSUNDA ÖĞRENDİKLERİM

Mahalledeki Şişli 19 Mayıs İlkokulu’nu bitirdikten sonra Alman Lisesi’ne giriyor. Okulda çalışkan bir öğrenci. En sevdiği dersler de fen ve matematik. İş hayatına da çok erken giriyor. Ortaokuldan itibaren yazları babası Nejat Bey’in isteğiyle aile şirketi Eczacıbaşı İlaç Fabrikası’na staj yapmaya gidiyor. İlk görevi hammadde deposunda kayıt tutmak! Bülent Bey, “Babam bu stajlarla iş öğrenmekten ziyade çalışanların arasına katılmamı, onlarla vakit geçirmemi, kurum kültürünü almamı istiyordu. Bir yaz muhasebe bölümünde ‘çalışırken’ pek bir şey öğrenemediğimden şikâyet edecek gibi oldum. Babam bana, ‘Sen neler öğrendiğinin farkında değilsin’ dedi. Gerçekten de bu stajların bana büyük etkisi ve yararı oldu. Hem babamın iş disiplinini, kalite arayışını yakından tanıdım, hem de onun ve ailemizin nasıl algılandığına dair bir bakış açısı kazandım. Çalışanlar arasında, onların sohbetlerine dahil olarak yatırımlar yapan, iş olanakları yaratan bir insanın nasıl sevildiğini ve saygı gördüğünü anladım. Bunun sonucunda ‘Ben de büyüyünce babam gibi işinsanı olacağım’ idealine sahip oldum.”

Haberin Devamı

Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık

SENE 1967: Beyhan-Nejat-Faruk-Bülent Eczacıbaşı

3- SOLCULARIN ARASINDA BİR İŞADAMININ OĞLU…

Bir yandan da ‘68 Hareketi’nin solculuk eğilimleri etkiliydi… Bülent Bey, “Dünyanın gençlik hareketleriyle sarsıldığı 1968 yılında üniversite için Londra’ya gittim. Arkadaşlarım arasında sol eğilimli birçok genç vardı. O dönemde iş dünyasına karşı önyargı vardı. İşinsanlarının itibarı pek yüksek değildi.” ‘İnsanları sömürerek kendini zenginleştiren ‘kötü kişi’lerdi” diyerek devam ediyor: “Ben solcu değildim, Nejat Bey’in oğlu olarak solcu olmam mümkün mü? Babamın ‘kapitalist bir canavar’ olmadığını bildiğim için işinsanı olmak idealinde bir yanlışlık görmüyordum. Anlıyordum ki solcu arkadaşlarımla ülkemiz için istediklerimiz aslında benzerdi; hepimiz çağdaş uygarlıklar düzeyinde bir Türkiye özlüyorduk. Sadece yol ve yöntemlerimiz farklıydı.”

Haberin Devamı

Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık

GENÇLER BENCİL FİLAN DEĞİLLER

Eczacıbaşı, ‘zamane gençleri’ni nasıl buluyor? Yanıtı:

“Teknoloji etkisiyle gelişen yeni girişimcilik ekonomisini bizim gençler kadar anlamamız zor. Genel kanının aksine bencil falan da değiller, yaptıkları işte anlam arıyorlar. Onlara anlamlı hedefler verebilirsek, sorumluluk vermekte hasis davranmazsak hem daha mutlu olacaklar hem de daha verimli çalışacaklar. Ayrıca uzaktan veya hibrit çalışma gibi yöntemlerden korkmayacağız. Gençler, parlak fikirlerini kendi girişimleriyle hayata geçirmenin yollarını arıyorlar. Şu söz anlamlı; “İnsanlara ne yapılacağını söyleyin, nasıl yapılacağını söylemeyin, bırakın yaratıcılıklarıyla kendileri bulsunlar!”

Haberin Devamı

Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık

SENE 1960'LAR: Bülent-Nejat-Faruk Eczacıbaşı

KITLIKTA DOĞAN MARKA

Eczacıbaşı: “İkinci Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük kıtlık vardı. Babam, ‘Türk kahvesiyle meşhur bir ülkeyiz’ diyerek kahve fincanı üretmek için seramik girişimlerini başlatıyor. Kartal’da satın aldığı arsada başlattığı iş büyüdü ve bugünkü VitrA ortaya çıktı.”

4- İŞE HİÇBİR ŞEY BİLMEDEN BAŞLADIM

Eczacıbaşı, Londra’daki Imperial College’da Kimya Bölümü’nü bitirdikten sonra MIT’de kimya mühendisliğinde yüksek lisansını tamamlıyor. Mezuniyeti sonrasında da aile şirketinde çalışmaya başlıyor. Bülent Bey, “Kimyanın nesini sevdiniz?” sorusunu gülerek “Bir gençlik tutkusunun sürüklediği maceraydı!” diye yanıtlıyor: “Doğrusu iş yaşamında herhangi bir yararını gördüğümü söyleyemem. Mezuniyet sonrası Eczacıbaşı Holding’in stratejik planlama bölümünde ‘uzman’ olarak işe başladım. Burası daha yüksek düzeylerde yöneticilik görevlerine hazırlanan gençler için bir ‘ilk durak’tı. Mühendislik eğitimi almıştım; pazarlama, finans, ekonomi gibi konularda bilgim hemen hemen hiç yoktu. Bu zorluğu aşmak için yöneticilikle ilgili konuları öğrenmeye yıllarca çok vakit harcadım; kurslara, seminerlere gittim, kitaplar okudum; emek verdim.” Bülent Bey, ‘finansla ilgili hiçbir şey bilmeden’ girdiği iş hayatında bugün 50 yılı geride bırakmış! Öğrendiklerini bu yılın başında yayınlanan ikinci kitabı ‘Aklımızda Bulunsun’da kısa denemeler halinde paylaştı. Esin kaynağının lise yıllarından beri başucunun değişmeyen kitabı Montaigne olduğunu söylüyor.

Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık

SENE 1966: Suadiye-Erenköy sahilinde yelken yarışları

TEKNEDEN ÇIKAN HAYAT DERSİ

Bülent Bey’den bir gençlik anısı ve bir ders:

“Babam beni Bağdat Caddesi sosyetesinden uzak tutmak için, genç yaşta yelkene merak sarmamı istedi. Spor arabalar yarıştıran hızlı gençlerin arasına karışmamı önlemek için bana bir yelkenli aldı. Ben de yelkene çok merak sardım ama… İyi bir yarışçı olamadım. Sebebi, bütün iyi yelkenciler usta dümencilerin yardımcılığını yaparak ve kulüp teknelerinde yarışarak yetişir. Baban sana yelkenli alırsa, sen ‘kendi teknem’ diye gider dümenin başına oturursun. Çok da hoşlanırsın, belki yelkenciliği öğrenirsin ama yarışçılığı öğrenemezsin. Bütün tekneleri yarışlarda en arkadan seyredersin, arka manzaralarını ezberlersin! Bana da öyle oldu. Bundan aile şirketlerinin yönetimleri açısından çıkarılacak sonuçlar var; ‘Benim teknem’ deyip pat diye dümenin başına oturursan olmuyor! Bunu genç yaşta öğrendim.”

Darwin ve Einstein bize başvursa işe almazdık

“Ailem ve babalık benim için her şeyin önündedir. Uğraş alanı olarak da tabii önce işinsanı ve girişimciyim. Lise yıllarında merak sardığım fotoğrafçılık ise benim için yazarlıktan daha önemli… ‘Koskoca bir ay geçti, yüzüne bakılır bir fotoğraf çekemedim’ diye, ‘Nerelerde, neyin fotoğrafını çekeyim‘ diye planlar yaparım; sürekli kitap okurum, ustalardan öğrenmeye çalışırım, internette kurslar izlerim.“

BAŞARININ SIRRI: AZİM

Eczacıbaşı, ‘Aklımızda Bulunsun’da tarihe geçmiş Darwin ve Einstein gibi isimlerin pek de çalışkan olmadıklarına ilişkin bilgilere dikkat çekiyor. Peki hem kurumsal hem gündelik hayatta bir insanın başarılı olması için nelere ihtiyaç var? Eczacıbaşı’nın reçetesi şöyle:

“Çalışkanlık ve zekâ gibi özelliklerin iş yaşamında başarıyla ilişkileri çok açık değil. Darwin, en azından görünürde, çalışmaya pek az vakit ayırırken Einstein’ın ise okuldaki başarısızlığı tarihe geçmiş. Eczacıbaşı’na başvursalardı kabul edilme şansları pek olmazdı! (gülüyor) Başarılı insanları birleştiren bir tek özellik var, o da azim. Hiçbir engel karşısında yolundan dönmemek başarılı insanların ortak özelliği. Azimle peşinden gideceğiniz tutkunun ne olduğunu keşfetmek için de meraklı insan olmak gerekiyor. Yani her şey aslında merakla başlıyor.”

HATALARIN ORTAK NOKTASI

Başarısızlıkların da bir ortak noktası olduğuna dikkat çekiyor:

“Bir hatanın nedenlerini analiz ettiğiniz zaman mutlaka bir sorumluluk noktasında yer almaması gereken bir insanın bulunduğunu görürsünüz; yanlış bir atama yapılmıştır, hatalarına gereğinden fazla göz yumulmuştur, değiştirilmesi gerekirken değiştirilmemiştir. Pek çok hatanın kökünde ayrıca danışmadan, fikir almadan, tartışmadan, aceleyle karar almak vardır. Kendi aklımıza fazla güveniriz. Açık tartışma ortamı ile insan seçiminde özen birleşirse hatalar en alt düzeye iner.”

Yazarın Tüm Yazıları