Paylaş
1- Sene 1953… Günlerden 10 Kasım. Başkent Ankara’da açık, güneşli bir gökyüzü var. Ancak hava kurşun gibi ağır. Ulus, 10 Kasım 1938’deki vefatından 15 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ikinci kez uğurlayacak. Atatürk’ün naaşı, geçici kabri Etnografya Müzesi’nden ebedi istirahat yeri Anıtkabir’e taşınacak. 4 Kasım 1953 tarihinde tabut çıkarılıyor. Anıtkabir’e taşınmadan Etnografya Müzesi’nde altı gün boyunca saygı ziyareti için halka açılıyor. Bu süreçte katafalkın başında nöbet tutanlardan biri de 21 yaşında bir genç… Türk gençliğini temsil etmek üzere burada bulunuyor. Altıncı günün sonunda yapılan devlet töreninde cenaze kortejinin içinde yer alıyor, Anıtkabir’e yerleştirilmesine eşlik ediyor, Atatürk’ü son kez görüyor, gözyaşları içinde üzerine toprak serpiyor.
Zeynep Bilgehan / Yekta Güngör Özden
Fotoğraf: Mert Gökhan KOÇ
GAZETECİ VE SİYASETÇİLERİN AVUKATI
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencisi bu genç daha sonraki yıllarda tüm Türkiye’nin tanıdığı bir isim oluyor; Yekta Güngör Özden. 1956 yılında stajyer olarak katıldığı Ankara Barosu’nda 1972-1974 arasında Başkanlık yapıyor. Ulus Gazetesi, Ankara Gazeteciler Cemiyeti gibi kuruluşlarla beraber İsmet İnönü, Bülent Ecevit gibi isimlerin avukatlığını üstleniyor. 1979’da Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine seçiliyor. 1991-1997 yılları arasında AYM Başkanlığı’nı yürütüyor. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanlığı yapıyor. Bugün 91 yaşında hâlâ çok aktif olarak yazıyor, çiziyor, toplantılarda konuşmalar yapıyor… Yekta Bey’i Ankara’da ziyaret ediyoruz. Bizi elinde albümlerle karşılıyor. Beraber 70 yıl önceye, Atatürk’ün ikinci cenaze törenine gideceğiz. Ancak önce hikâyeyi biraz daha başa saralım…
ATATÜRK DESTANLARIYLA BÜYÜDÜM
Yekta Güngör Özden, 1932 senesinde Tokat’ın Niksar ilçesinde başöğretmen bir baba ile ev hanımı bir annenin üç çocuğundan ilki olarak doğuyor. Özden, “Çocukluğum Atatürk destanları dinleyerek geçti” diye başlıyor: “Annemin dedesi İstiklal Savaşı sırasında ilk defa Amerika’ya bağımsızlık telgrafı çeken adam; Hacı Mahir Turhan. Cumhuriyet bayramlarında babamın kürsüye çıkıp konuşmalar yaptığını hatırlarım. Okumaya çok meraklıydım. Ortaokul birinci sınıfta ilk Atatürk şiirimi yazdım. Sonra şiir hastalık oldu. Bugüne kadar 73 şiir kitabım yayınlandı.”
2- OKULUN FAAL GENÇLİĞİ
Yüksek öğrenim için hem ailesinin hem kendi isteği ‘tıp’tı. 1951 senesinde tıbbiye talebesi olmak üzere Ankara’ya geldi. Ancak... Özden, “Kore Savaşı çıkınca tıbbiyede altı sene okumak gözümde büyüdü” diye devam ediyor: “Ailedeki hâkimlerin etkisiyle kaydımı hukuk bölümüne aldırdım. Faal bir öğrenciydim. Talebe Birliği Yönetim Kurulu üyesi, Türkiye Milli Talebe Federasyonu Ankara temsilcisi ve Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı ikinci başkanı oldum. Ben, Atilla Sav, Erdoğan Bağlum ve Turgut Özakman, 10 yıldır değişmeyen yönetimi değiştirdik. Ülke çapında ağırlığımız vardı. 10 Kasım’larda da çok güzel çalışmalarımız oluyordu.”
SENE 1953 - Türkiye Milli Talebe Federasyonu çalışmaları
3- YENİDEN CENAZE NAMAZI KILINDI
İşte bu sırada... Atatürk’ün ebedi istirahat yeri Anıtkabir’in inşası tamamlanmıştı. 10 Kasım 1953’te naaşı Etnografya Müzesi’nden alınıp Anıtkabir’e nakledilecekti. Protokol Umum Müdürlüğü’nden 21 yaşındaki Yekta Güngör Özden’e, ‘merasimde vazifeli’ olduğu bildirildi. Özden, “Gençlerin temsilcisi olmak gurur vericiydi” diye anlatıyor: “4 Kasım günü Atatürk’ün naaşı halkın saygı geçişi için katafalka kondu. Ben ilk günkü nöbeti tuttum. Halk büyük ciddiyetle akın etti. 9 Kasım akşamı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Profesörü Kamile Şevki Mutlu geldi. Atatürk’ün naaşı çıkarılıp yıkandı. Yeniden tabuta konuldu. Cenaze namazı kılındı.”
SENE 4 Kasım 1953: Etnografya Müzesi’nde katafalkın hazırlanmasıSENE 4 Kasım 1953: Tabutun çıkarılışıSENE 4 Kasım 1953: Etnografya Müzesi’nde Gençlik Nöbeti’nin ilk günüSENE 10 Kasım 1953: Atatürk’ün tabutunun Etnoğrafya Müzesi’nden çıkarılışı...
4- BAYAR: SENİ SEVMEK MİLLİ İBADETTİR
Ve 10 Kasım 1953. Genç Yekta Güngör Özden takımını giydi. Kravatını taktı. Devamı:“Tabut önde, arkasında solda İnönü, ortada Koraltan, sağda Menderes, Bakanlar Kurulu korteji ve kâbus gibi bir sessizlik vardı. Kuşların kanat sesi, askerlerin ayak sesi, bando sesi ve hıçkırıklar... Atatürk’ü böyle bir matem müziği içinde götürdük. Bugün bile duygulanıyorum (ağlıyor). Anıtkabir’de Cumhurbaşkanı Bayar’ın unutamadığım tümcesi, ‘Seni sevmek milli bir ibadettir’ oldu.”
SENE 10 Kasım 1953: Anıtkabir’de ilk tören
HİÇ BATMAYAN BİR GÜNEŞ
“Atatürk sevgisiyle büyümüş bir gencim. 91 yaşıma geldim, benim için Atatürk hiç batmayan bir güneş. Anıtkabir’e hâlâ çok düşkünüm. En hayran olduğum şey Atatürk ve İsmet Paşa’nın bir ay gibi onun yanında bulunması.”
5- VATAN TOPRAĞI VE GENÇLİĞİN KANI...
Anıtkabir’de yaşananları şöyle anlatıyor: “Tabutu aşağı indirdiler. Aşağıda Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, TBMM Başkanı, İçişleri Bakanı, Ankara Valisi, Belediye Reisi, Atatürk’ün manevi evladı Abdurrahim Tuncak, kızkardeşi Makbule Atadan ve ben vardık. Tabut açıldı. Atatürk bir gün önce tıraş olmuş gibiydi. Gözünün açık mı kapalı mı olduğu anlaşılmayacak şekilde sıcak duruşu ve asaleti vardı. Kefeniyle yerine koydular. Üzerine Selanik, Kıbrıs ve ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen topraklar serpildi. Türk gençliğinin asil kanı Ata’yla buluşsun diye bir gün önce kız ve erkek öğrenci yurtlarından kanlar aldırmıştım. Onları mezarın toprağına döktük. Resmi işlemlerden sonra İnönü ve Köprülü Paşalar içeri girdi. Bu sırada Makbule Hanım hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Hemen onun koluna girip dışarı çıkardım.”
SENE 6 Haziran 1953: 12 MARŞ YAZDI
Yekta Güngör’ün yazdığı 12 marş var… Cumhuriyet’in 100’üncü yılı için yazılmış marşları nasıl bulmuş? Cevabı: “Mısraları güzel ama marşlarda coşkuyu yaratacak, heyecan verecek tat yok. Benim en sevdiğim marş ‘Onuncu Yıl Marşı’ ve ‘Dağ başını duman almış’tır. Biz onlarla yetiştik. Sabahları güne İstiklal Marşı’yla başlardık; Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak… Şu lafa bak! Bayrağımız dünyanın en güzeli, ay ve yıldız gibi dalgalananı, insanı heyecanlandıranı başka yok.”
Dışişleri Bakanlığı’ndan ‘vazife’ yazısı
6- YAPTIKLARI BUGÜN DAHA İYİ ANLAŞILIYOR
Özden, sonrasında kaldığı yurtta kendi de hıçkırıklara boğulmuş: “Atatürk’ün geri gelmeyeceğini anladım. Arkadaşlarım, ‘Merak etme o hiç ölmeyecek’ diye beni telkin ettiler.” Nitekim, 70 yıl sonra Anıtkabir ziyaretçi akınına uğruyor. Özden, bu ilgiyi nasıl değerlendiriyor? Yanıtı: “Olanaksızlıklar içerisinde Türkiye’yi kurması, düşmanın Polatlı’ya kadar geldiği, İtalyanların, Fransızların saldırdığı bir dönemde ülkeyi karanlıktan kurtarması, Cumhuriyet’i benimsetmesi... Kolay mı? Atatürk ve İnönü’nün yaptıklarını tarih hiçbir zaman unutamaz. Bu gitgide daha iyi anlaşılıyor. Daha çok özleniyorlar.”
SENE 10 Kasım 1953: Türkiye Milli Talebe Birliği hatırası
ATATÜRK GENCİ KİMDİR
Peki Atatürk nasıl yaşatılmalı? Diyor ki: “Atatürk’ün ‘Ey Türk Gençliği’ diye başlayan hitabesine yaraşır kıvanç ve güçle ideal amaçta olarak... 90 yaşında da Atatürk genci vardır, 15 yaşında da...Yeter ki o coşkuyu duysun. Atatürk’ün emanetini nesillere aktarmak da eğitimle olur. Eğitim olmadan insanın ne terbiyesi olur ne akıl aydınlığı ne de vicdan süzgeci… ”
YÜREKLERDE YAŞIYOR
“Gençliğin yüreğinde Atatürk aydınlığı var. 10 Kasım’da Atatürk’ün önünde selam vermek içtenlikli olmanın belirtisi değildir. Atatürk’e bağlı olmanın içtenlikli belirtisi onun ilkelerini güçlendirerek gençlere benimseterek anlatmaktır. Siyaset her zaman çalkantılı olmuştur ama Türkiye’nin asıl siyaseti Atatürk’ün izinde yürümek olmalıdır.”
Paylaş