Paylaş
Altan Öymen – Gazeteci, yazar
BİR GÜN ATATÜRK’Ü UZAKTAN GÖRDÜM...
“Çocukluğumda Ulus’a yakın oturuyor ve her gün Atatürk heykelinin yanından geçiyorduk. Bir gün babam bana Atatürk’ün kendisini gösterdi. Kalabalık içinde hangisi olduğunu bir türlü anlayamadım çünkü heykellerdeki gibi üniformalı ve ötekilerden büyük olmalıydı! Sonra babam “Atatürk’ün büyüklüğü yaptıklarındandır” diye anlatınca ikna olmuştum.”
Prof. Naci Görür -Jeoloji mühendisi
ATILIM YILLARINI BİZZAT YAŞADIM
“Elazığ’da, 1947’de doğdum. Çevremde ilkokulu bitirmemiş çok kişi vardı ama okumuş insana sevgi ve saygı ileri boyuttaydı. İkinci Dünya Savaşı henüz bitmişti ve yokluk vardı. O yıllar Cumhuriyet’in atılım dönemleriydi. Ülkeyi kalkındırmak, yol, köprü, baraj, fabrika yapabilmek için mühendislere büyük ihtiyaç vardı. O nedenle hepimizin ideali mühendislikti. Devamlı İTÜ’ye çalışırdık…”
Prof. Hüsamettin Koçan - Sanatçı, akademisyen
MİNNETLE ANIYORUZ
“Köyden Bayburt’a, Bayburt’tan İstanbul’a gelip ve bütün bu işleri yapabilmemin hikmeti Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşa açtığı geniş ufuktur. Bu ufuk giderek kayboluyor çünkü sistem imkânları olanlara göre kendisini örgütlüyor. O yüzden biz Cumhuriyet kuşağını minnetle anmak zorundayız. O olmasa, hiçbirimiz yoktuk… İstanbul’a ilk geldiğimde Galata’da Sedat Hakkı Eldem’in binalarındaki detaylardan etkilenmiştim. Bu, taze bir gözün başka bir toplumsal kesite geldiğinde dikkatle kayıt mekanizmalarını işletiyor olmasıdır. Bizim derdimiz kazanmak değil, hayat karşısında kendimize yön çizebilmekti… Bir işi iyi yapmaya gayret eden insan güvenilir kişidir.”
Doğan Tekeli -Mimar
10. YILI DA COŞKUYLA KUTLAMIŞTIK
“Ben, 1929’da Isparta’da doğmuşum. Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamalarında, Kocamustafapaşa’daki evimizin dışına boydan boya yağ kandilleri astığımızı, sonra sokağın pırıl pırıl ışıklarına coşku ile baktığımızı hatırlıyorum. Cumhuriyet’in idealist öğretmenlerinin verdiği eğitimle İTÜ’ye girdim. Yüce Atatürk, ülkeyi çağdaş mimarlık eserleri ile inşa etmek istiyor, bu eğitimi verecek hocaları yetiştirmek üzere yurtdışına gönderiyordu. Ben onlardan birinin, Anıtkabir’i de inşa eden Emin Onat’ın yetiştirdiği yüzlerce öğrenciden biri olarak mimar oldum.”
Gürer Aykal - Orkestra şefi, Devlet sanatçısı
ATAM, AÇTIĞIN OKULU BİTİRDİM
“Eskişehir’deki Çifteler Köy Enstitüsü’nde 1942’de doğdum. Babam müzik öğretmeniydi. 5’inci sınıftayken müzik müfettişlerinin teşvikiyle Ankara Konservatuvarı’na girdim. Yurtdışındayken hocam Adnan Saygun bana yazdı; ‘Bunu Ata’nla paylaş.’ Anıtkabir’de Ata’mın huzuruna çıktım ve dedim ki; ‘Atam, ben sizin ilk Türk operası yazdırdığınız Ahmet Adnan Saygun’un öğrencisiyim. Açtığınız konservatuvardan mezun oldum. Şimdi Avrupa’da en iyi okullardan birindeyim.’ Sene 1971’di. O günden beri her büyük başarımdan sonra Anıtkabir’e giderim.”
Gülsin Onay – Piyanist, Devlet sanatçısı
‘HARİKA ÇOCUKLAR’IN IŞIĞIYLA YETİŞTİM
“Sekiz yaşında konservatuvara başlamıştım. Dayım bir gün radyoda İdil Biret ve Suna Kan’ın devlet bursu ile yurtdışında yetiştirilmeleri için çıkarılan ‘Harika Çocuklar Yasası’ndan haberdar olmuş. Ulvi Cemal Erkin’in teşvikiyle sınava girdim ve kazandım. Ben Cumhuriyet devrimlerinin yetiştirdiği bir kadın sanatçıyım. Bugünlerimi Atatürk’e ve Cumhuriyet’e borçluyum. Şimdi, ben de öğretmenlerim gibi, Cumhuriyet ilkeleri ışığında öğrenciler yetiştiriyorum.”
Göksel Arsoy – Yeşilçam oyuncusu, sanatçı
ATAMIZIN EMANETİ GÜVENDE
“Hayatım boyunca kalpten sevdiğim, isminden heyecan duyduğum bu büyük insan, Atatürk, sanatın ve sanatçının kıymetini her zaman dile getirmiştir. Savaş yüzünden yerinden olan dedemin babama vasiyeti şuydu: “Çocuklar! Savaş da görseniz, aç açık da kalsanız, Türkiye’de kalacaksınız. Göç etmek, bırakıp gitmek yok.”
Prof. Zeliha Berksoy - Tiyatro sanatçısı
ANNEM ATATÜRK ŞEREFİNE DAVET VERİRDİ
“Atatürk genç Cumhuriyet’te sanat konusunun da bilimsel olması gerektiğini düşündüğü için konservatuvar kurmak istiyordu. Bu hareketi, ilk opera ‘Özsoy’la başlatıyor. Bizim evde Atatürk her zaman başta gelirdi. İlk opera temsilinin tarihi 19 Haziran 1934. Orada sahne alan annem Semiha Berksoy, her sene 19 Haziran’da evde Atatürk şerefine davet verirdi; tuvalet giyer ve aryalar söylerdi. Ben de geleneği devam ettiriyorum.”
Muazzez İlmiye Çığ – Sümerolog
AH O İLK CUMHURİYET BALOLARI
“Cumhuriyet’in 10. yılında bozkırın ortasındaki Eskişehir’de son derece heyecanlı kutlamalar, balolar, çaylar yapıldı .Biz de kız ve erkek gençler bunlara katıldık. Tahmin edemeyeceğiniz kadar duygu yüklü günlerdi. Atatürk’ün arzusu doğrultusunda öğrendiğim ve 40 sene çalıştığım Sümeroloji ve Hititoloji bilgilerini, halkın anlayacağı şekilde kitaplaştırmak beni Muazzez İlmiye Çığ yaptı.”
Hüsamettin Cindoruk - Hukukçu, siyasetçi
ÇOCUKLUĞUM İNKILAPLAR ŞEHRİ ANKARA’DA GEÇTİ
“Biz Kavaklıdere’de otururduk. Az bina ve aile olduğundan herkes arkadaştı. Dar bir çevre içerisinde yetiştik. Ankara o dönemler tam bir inkılap şehriydi. Atatürk’ten sonra İsmet Paşa Cumhurbaşkanı olarak bu ruhu devam ettiriyordu. Buna mukabil bugün bazılarının söylediği gibi din yasak edilmemişti. Dindar bir aileydik. Ben namaz surelerini ezbere bilirdim. Selçuklular’dan kalma camiler vardı. Bayram namazlarına giderdik… Ankara’da şehiriçi ulaşım koyu yeşil renkli Rus otobüsleriyle sağlanırdı. Bazen bindiğiniz otobüste Adnan Menderes gibi simaları görürdünüz. Biz çocuklara yer verirlerdi…”
Prof. Nermin Abadan Unat - Akademisyen, yazar
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE VE ONUN MİMARI...
“Sene 1930’lar… Budapeşte’de, Almanca ve Fransızca dergi ve gazetelerde çağdaş Türkiye ve onun mimarı Atatürk hakkında yazılar çıkıyordu; okullar herkes için parasız, kadınlara yeni haklar tanınmış, demiryolları, fabrikalar yapılmış… 1936’da Türkiye’ye geldim. Ülkemizi, Atatürk ve İsmet Paşa’yı düşünüyorum. Kötümser olsalardı nasıl olacaktı? Cumhuriyet’i kurdukları dönemde erkeklerin yüzde 99’unun ayağında çarık vardı! Tüm yaşadıklarından sonra bugünkü gibi bir Türkiye olabileceğini kim düşünebilirdi?”
Cemil Çiçek – Hukukçu, siyasetçi
BİR KÖYLÜ ÇOCUĞU TBMM BAŞKANI OLDU
“Benim hikâyem bir Cumhuriyet başarısı. Filmlerdeki gibi köyümüzden çıkıp Yozgat’ta belediye başkanı olan ilk kişi bendim... Cumhuriyet olmasa köyde 40 dönüm arazisi olan, yedi çocuklu fakir fukara bir aile çocuğu TBMM Başkanı olamazdı. Bize demokrasiyi ve Cumhuriyet’i kazandıran başta Aziz Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anmak lazım. Bu ülkenin son yüzyılda birçok kazanımı var ama en önemli üç kazanımı; Milli Mücadele, Cumhuriyet ve demokrasi.”
Prof. Fahri Işık - Arkeolog
ATATÜRK’ÜN ‘KIVILCIM’ GENÇLERİ
“1944’te Malatya’da doğdum. Yüksek eğitim için 1962’de Bonn Arkeoloji Enstitüsü’ne giderken aklımda şu vardı; 1930’lu yıllar… Para yok pul yok… Atatürk arkeoloji öğrencilerine diyor ki; ‘Yurtdışında bu ilmin yöntemini öğrenecek ve gelip kendi toprağınızda arkeolojiyi geliştireceksiniz.’ Ekrem Akurgal, Jale İnan, Halet Çambel’ı devlet parasıyla gönderiyor. Onlara ‘Sizi kıvılcım gibi gönderiyorum. Bir ateş olarak geri döneceksiniz…’ diyor. Ben de Almanya’ya kıvılcım gibi gidip volkan gibi gelecektim! 1973’te Türkiye’ye döndüm ve Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne girdim.”
Doğan Hızlan – Gazeteci, yazar
CUMHURİYET BİR KÜLTÜRLER TOPLAMI
“Cumhuriyet benim için bir kültürler toplamıdır. Bireysel özgürlükten toplumsal yenilenmeye giden yoldur. Cumhuriyet’i anlamak için onun felsefesini mutlaka okumak gerekir. Nutuk bu açıdan tarihi bir belgedir; Cumhuriyet felsefesinin ana ögelerini içerir. Dilde, sanattaki yenilenmeler Cumhuriyet’in temelinde kültürün olduğunu kanıtlar. Dil devrimi toplantılarında Atatürk’ün bulunması, bu konuya verdiği önemin derecesini belirler. Yurtdışına gönderilenler yurtlarına döndüklerinde yeni bilgileriyle yeni bir kültür yarattılar. Genç kuşak şimdi Cumhuriyet’i daha ileriye götürmek için çalışmalıdır.”
Paylaş