Zaynep Atikkan: Bombaların sahibi kim?

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Washington

Başkan Clinton'un tedirginliği ekrana her çıkışında belli oluyor. Göreve geldiği günden bu yana pek de başarılı bir icraat sergilemeyen Amerika'nın dışişleri Bakanı Albright ortada görünmüyor.

Avrupalı liderler söz birliği etmişcesine suskunluklarını koruyorlar. Oysa NATO'nun hava harekatını meşru kılmak için yapılan bütün açıklamalar Avrupa'ya endeksli.

Amerikan halkına sürekli İkinci Dünya Savaşı'nın trajik sonuçları hatırlatılıyor. Nazi kamplarıyla Miloseviç'inkiler karşılaştırılıyor. Kiminle konuşsam ‘Miloseviç, Avrupa’nın kurallarını değiştirmeye çalışıyor. Buna izin verilemez' diyorlar. Kısaca Amerikan diplomasisi Kosova faciasını Avrupalaştırmak istiyor.

Avrupa ise pek üstlenmiyor.

Hatta yan çiziyor.

Ve harekatın ilk günlerinde, NATO uçaklarının teknolojik üstünlüğünü anlatan Amerikan basını dünden itibaren operasyonun başarısız olduğu yolundaki yorumlara yer veriyor.

Çünkü harekatın amacı güç kullanarak Miloseviç'i dize getirmek ve Kosova'da huzuru sağlamaktı.

Ne oldu?

Sırplar, Miloseviç'in etrafında kenetlendiler.

Milliyetçisi daha milliyetçi, kindarı daha kindar, gaddarı ise daha gaddar oldu. Kasaplaştı. Bitti denen soykırım geleneğine sahip çıktı.

Ve de on binler Kosova'yı terk ederek sefalet içinde sonu belirsiz bir yürüyüşü başlattılar.

Görülüyor ki NATO'nun başlattığı operasyonun politik çerçevesi pek kesin değil.

Hatta askeri çerçeve de tartışılır nitelikte. Çünkü bazı uzmanlar, ‘Belki de daha sert vurmak gerekirdi’ diyerek askeri çerçeveyi eleştiriyorlar Amerika'da. Oysa daha sert vurmak için de politik çerçeve gerekiyor. Böylesine bir fasit daire içinde Amerika ve NATO.

Kosova'daki gelişmelerin, NATO için ciddi bir sınav niteliğinde olduğu görülüyor. Bir savunma örgütü olan NATO, tarihinde ilk kez kendi sınırlarını aşan bir operasyona girişiyor ve de örgüt için yeni bir süreç başlatıyor.

Ve bu gelişme, Avrupa Birliği'nin kendi savunma örgütünü kurma yolunda ciddi hazırlıklar yapmaya başladığı bir döneme rast geliyor. Bu, son derece önemli bir nokta çünkü Amerika'nın her zaman dümen suyunda giden İngiltere bile Avrupa'da oluşan bu fikre artık yanaştığının işaretlerini veriyor.

Bir tarafta, ortak parası ve ortak savunmasıyla yeniden tanımlanan bir Avrupa Birliği. Diğer tarafta, Yugoslavya'ya karşı girişilen harekatla profili yeniden şekillenen bir NATO.

Pekçok verinin satranç tahtasına döküldüğü ancak hamlelerin öngörülemediği çok özel bir dönem açılıyor.

Demek ki ‘tarihin sonu’ gelmedi.

Tersine tarih yeniden başlıyor. Hem çok fazla bilinmeyenle...



Yazarın Tüm Yazıları