Zeynep Atikkan: Yasa fabrikasının defolu ürünü: AF

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Susurluk, devletin ayıbı olmaktan çoktan çıkmıştı.

Şimdi bir adım daha ileri gidiliyor.

Durup dururken ortaya atılan genel af tasarısıyla Susurluk çetesi'ne de büyük ölçüde af sağlanmış olacak.

Susurluk zaten siyasi sınıfın gündemine hiçbir zaman hak ettiği ölçülerde oturmamıştı.

Hatırlanacağı gibi ışık söndürme eylemleri toplumun Susurluk'a karşı tepkisini kısa bir süre için yansıttı.

Günlerce ışıklar yandı söndü. Sonra 28 Şubat'ın heyecanıyla kül oldu gitti.

Şimdi görülüyor ki Susurluk'un aktörleri ‘yasaların’ da güvencesi altına alınmak üzere.

İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, yasa fabrikası Ecevit hükümetinin genel af tasarısını önceki gün şöyle değerlendirmiş:

‘Tasarının ciddi, elle tutulur bir felsefesi, toplumsal barışı yaratma, uzlaşma sağlama amacı yok.

Af kavramı üç farlı felsefeye dayanır.

Birincisi, kutsal devletin ‘Ben tebamı affediyorum' anlayışıdır.

İkincisi, mahkemelerin verdiği mahkumiyet kararlarının kamuoyunda büyük bir rahatsızlık yaratarak tartışılır hale gelmesini önlemek içindir.

Ancak bu iki anlayış da hukuki ve siyasi bakımdan anlam taşımaz.

Üçüncü af anlayışı ise demokratik devlet yapısını kurmak için gündeme gelir. Hukuk devleti yerleştiriliyordur.

Bunun temeli hazırlanmıştır. Yasalar hazırlanmıştır. Bu amaçla toplumsal barışı sağlamak üzere bir konsensüs yaratmak için af çıkartılır.

Burada af genel aftır.

Tasarıyı hazırlayan Adalet Bakanlığı ise başka tellerden çalıyor:

Tasarıyla modern devleti tehdit eden Susurluk zihniyeti korunuyor.

Yani ‘kutsal devlet', kendince kutsal gördüğünü af kapsamına alıyor. Ama gene kendi tanımıyla kutsal devleti tehdit eden düşünceyi mahkûm ediyor.

Mantıksızlığın da bir sınırı olabilmeli!

Gündemden düşürülerek toplumsal hafızadan sildirilen Susurluk zevatı elini kolunu sallayarak dolaşacak. İsmail Beşikçi içerde yatacak. Muzaffer Erdost'un, Oral Çalışlar'ın mahkumiyetleri kesinleşecek. Ve de kutsal devlet, aydınlarına karşı kendisini koruyacak. Çünkü Anayasa böyle istiyor.

Tasarı da devlete karşı işlenmiş suçları af kapsamına almıyor.

Tabii bir ilginç nokta da şu: 21. yüzyıla girerken görüşlerini açıklayan aydınlar devlete karşı suç işlemiş sayılıyor.

Bu tasarı yasallaşırsa, yaptığı yolsuzluklarla günlerce gazete sayfalarını işgal eden Gülay Aslıtürk gibilerden de özür dilenecek.

Bu arada hapishaneler rahatlasın diye pekçok suçlu salınıverecek.

İlginç olan şu ki ‘Nereden buldun'a da karşı çıktı bu hükümet.

Modern devlet, şeffaf devlettir.

Modern devlet sosyal barışı sağlayan, hukuka güveni tesis eden devlettir.

Eğer Hükümet, Türkiye'de demokratik toplumun ve hukuk toplumunun koşullarını yaratmak istiyorsa af tasarısını devlete karşı işlenen suçlardan başlatır. Çünkü bu bir felsefi yaklaşımın işaretidir.

Türkiye'nin insan hakları sicilini karalayan Anayasa'daki çağ dışı maddeleri kaldırmanın yolunu arar.

Bütün bunlar istenirse yapılıyor. Öcalan duruşması için DGM'lerde değişiklik yapıldı.

Tahkim yasası için Anasaya'da değişiklik öngörülüyor.

Demek ki mümkün.

Tahkim için cesaret, ifade özgürlüğü için çekingenlik.

Demokratik toplum böyle yaratılmaz.

Ekonomik liberalizmin yolu böyle açılmaz.

Buna ancak ucube denir.



Yazarın Tüm Yazıları