Paylaş
Türk siyasi hayatının ilginç bir özelliği var.
Merkez sağa demir atanlar için ömür boyu siyaset, saltanat, dalkavukluk ve de transfer yolu açık. Merkez sağ denilen yapının borsasında yüksek reytingli, siyaset bilgesi görünümlü, seçim öncesi piyasaya düşüp kapışılan bir takım tipler dolaşıyor.
Merkez sağ adına ne kadar parti değiştirirsen o kadar okkalı siyasetçi oluyorsun. Kıvrak, pragmatik ve de en önemlisi ‘Türkiye’nin şartlarını' iyi bilen.
Artık anlaşıldı, ‘Türkiye’nin şartları' diye bir standartlar seti bulunuyor. Tanımını yalakaların, rant dağıtıcıları ve rant toplayıcılarının yaptığı. Hiçbir fikri altyapıya oturmayan merkez sağın yani avantacı merkezin en başarılıları da ‘Türkiye şartlarını’ yakından bilenler.
Yani, idealler yerine günlük avantaların peşini kovalayanlar.
Buyük temaların ve de yüksek standartların takipçiliği yerine kıytırık iş takipçiliği yapanlar.
Parti içinde Türkiye'nin temel sorunlarını tartışmak yerine merkezi rant dağıtım işlerini yürütenler.
Bakın ‘Türkiye’nin şartlarını' çok iyi bilenleri hemen tanırsınız. Çocuklarının, yaz aylarına denk getirilmiş otel, kulüp düğünlerinde arz-ı endam ederler. (Aslında pek endam da yok ya, neyse.) Ya da seçim öncesinde bıyıklı bıyıksız bir iki vesikalıkla gazetelerin tek sütununa yerleşirler. Altına birkaç satır serpiştirilir, ‘Bilmem kim DTP’den, ANAP'a geçmiş, başka bir bilmem kim ANAP'tan DYP'ye geçmiş, diye. Ve de aynı haber, başka bir müjdeli haberi daha içerir, ‘Bilmem ne partisine daha gelecek olanlar var’...
Bu müjdeli haberlerin epey müşterisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü hükümetin yolsuzluk gerekçesiyle gensoruyla düşürülmesinden sonra toplumda ilginç bir ruh hali başladı. Bütün bu beceriksizlikler, kepazelikler, sahtekarlıklar olmamış gibi ‘ANAP’la DYP biraraya gelsin, ANAYOL'la yolumuzu bulalım' havası hakim toplumun önemli bir kesimine. Bu nedenle de Türkiye'nin koşullarını çok iyi bilenler, Türkiye'nin koşullarını çok iyi bildikleri için gazetelerin haber sayfalarına vesikalık resimlerini koydurup ANAYOL'un bir yerlerine yamanıyorlar.
ANAYOL diye özetlenebilecek merkez sağın, ‘Türkiye’nin koşullarını çok iyi bildiği kesin.
Nedeni ise açık.
Fazla geriye gitmeye gerek yok. Son on yıldan beri bu ülkeyi ANAP ve DYP ağırlıklı merkez sağ yönetiyor. Yani Türkiye'nin şartlarını çok iyi bilenler, yönetimde.
Bu merkez sağ denilen garip ‘şey’in sözüm ona en iyi bildiği işin ekonomi olduğu söyleniyor. Ve de ekonomide tablo ortada. Bugün, dürüst gazetecilik, dürüst siyasetçilik ve de dürüst vatandaşlık salt iktisat alanında on yılın bilançosunu çıkartmaktır. Yani Tansu Çiller'in ve Güneş Taner'in ağırlıklı olarak ekonomi bakanı oldukları dönemi iyice irdelemektir.
‘Dünya’ya ekonomiyi ben öğretirim, kriz, bizi etkilemez' diyen zihniyet ekonomiyi kararaya oturttu. Türkiye'de her kesim krizi konuşuyor. Ama ‘Türkiye’nin şartlarını çok iyi bilen merkez sağa' hiçbir zaman sorumluluğu hatırlatılmıyor, hesap sorulmuyor. Bilanço çıkartılmıyor. Bunun da adı ‘Türkiye’nin şartlarını iyi bilmek' oluyor.
Bu kepazeliklerin hesabını sormayanlar, aslında statükonun korunması için işbirliği yapanlar değil mi?
Çeteleşmiş bir ekonomide, iktisadi başarı filan sağlanmaz.
Hangi ülkede, mafya ile fiskoslaşmış bir başbakan ve de ekonomi bakanı gensoruyla düşürüldükten sonra hiçbir şey olmamış gibi hükümet pazarlıkları içinde cici ve uygar çocuk pozunda ortada dolaşır? Doğru, ‘Türkiye’nin koşullarını iyi bilmektir bu'. İşimize geldiği zaman o ucuz bağışlayıcılığımızla. ‘Fazla kurcalama’ kolaycılığıyla. ‘Çeteyle konuşmuş, çeteye banka al demiş, sonra yakalanmış ama gene iyi çocuk’...Dünya'ya iktisat kursu açmış. Kurs arasında çetelere banka satmaya kalkışmış ama gene ortalıklarda.
Ben, ANAYOL rüyası gören merkez sağ fanatiklerinin şu günlerde çok faal olduklarını biliyorum. Onlara göre Türkiye'nin şartlarının optimali bu.
Yani çete-mafyayla al tekke ver külah olmuş bir siyaset, ülkeyi krize sürüklenmiş bir ekonomi yönetimi, Türkiye'yi dünyadan soyutlanmış dar bir zihniyet, terörü siyasallaştırma başarısını göstermiş bir siyasi yetenek ve de bu bilançoyla hesaplaşmayan aklayıcı paklayıcı bir toplum.
Görüldüğü gibi çocuklarımızın geleceği, Türkiye'nin şartlarını iyi bilenlere emanet edildiği sürece korkulacak birşey yok.
Aman transferleriniz durmasın!
Paylaş