Paylaş
Sıradan bir trafik kazası bile esrarengiz artık. Herkes kendi çapında bir Susurluk arıyor her taşın altında.
Pislik en tepeye dayanmış.
En tepeye dayandığına göre ‘kimbilir diğerleri ne kadar götürmüştür’ü düşünmek çok doğal. Televizyon kanallarının mikrofonuna konuşanlar, ‘herkesi araştırsınlar, herkesin kirli çamaşırlarını çıkartsınlar’ demekteler.
Siyasi sınıfın kamu vicdanında yargılandığı çok özel günler yaşıyoruz.
Beş kuruş on kuruş, bir yerlerden tırtıklamak işi değil bu.
Mesele gelip, ‘Türkiye koca bir çürümüşlüğü sorgulayabilecek mi’ sorusuna dayanıyor.
Kalemli olayının özelliği de bu galiba.
Çünkü görülüyor ki her yerde, her kurumda kendinden menkul kastlar kurulmuş. Kimsenin denetleyemediği, üzerine gidemediği kastlar. Bu düzen içinde koltuk ihalesi, avize temizliği, büyük voli, küçük voli, şırıngalı pislik, şırıngasız hırsızlık akıp gidiyor.
Kalemli bir simge olay artık. En yüce makamın en içler acısı hale gelişinin simgesi. Çürümüşlüğün sembolü.
Zavallı bir kişiliği en yüce makama kadar yükseltebilen bir sistemin de zaafını ortaya çıkarıyor bu olay.
Bu noktada, ‘Mesut Yılmaz, muhtemel bir başbakan adayını harcıyor’ şeklindeki senaryolara itibar etmemek lazım.
Maskeler çabuk düşüyor. Kimilerinin örtbas çabası sökmüyor.
Kalemli olayı, doğrudan ANAP'ı, bir siyasi partiyi ilgilendiriyor ama ANAP'lılar bile partizanca yaklaşamıyorlar.
Çünkü Türkiye'nin geldiği ‘doygunluk’ ve de ‘yeter deme’ noktası zirvelerde. Toplumdaki bıkkınlığın yaptırım gücü hissediliyor. En kalın enseli siyasetçinin bile bunu algılamaması mümkün değil.
Bakın, sadece duyarlı birkaç gazetecinin takipçiliği nedeniyle Metin Göktepe olayı örtbas edilemedi.
Susurluk dosyasının içinden önemli ve tanınmış insanlar çıkacakmış.
Önemleri ve ünleri kendilerinden menkul kişilerin tabusunu da kaldırıyor, her taşın altından çıkan bu pislikler. ‘Susurluk’u çözmezsem başbakanlık bana haram olsun' diyen Mesut Yılmaz ne yaparsa yapsa, o dosya artık Türkiye'nin modernleşme mücadelesinin bir temel taşı.
Kalemli olayındaki tepkiyi de Türkiye'nin yeni standartlar yaratma arayışının bir sembolü olarak yorumlamak gereli.
Türk siyasi sınıfı, toplumun bu talebini anlayıp harekete geçebildiği oranda meşru olabilir artık.
Bu ciddi bir sorumluluk işi. Ekranlara yansıyan korkunç Meclis görüntüleri, sorumsuz milletvekilleri, üç beş kuruş için kendisini bu kadar zavallı hale getiren 12 eylül ürünü politikacılarla, siyasetin ufkunun bu denli daraltılmasına göz yumulamaz.
Toplum, 12 eylülün yarattığı o sorgulanamayan opak yapıyı sona erdirmeye çalışıyor. Çok cılız da olsa eğilim bu yönde.
Gün, büyük temizlik günü. Gün büyük hesaplaşma günü.
Çünkü ne ekonomi ne de siyaset artık bu pisliği kaldırabiliyor.
Paylaş