Paylaş
‘Bosna’da yaşanan facia Avrupa için suçtur' diyen Fransız sosyolog Egdar Morin'in ses tonundaki isyan hâlâ kulaklarımda.
Morin, ‘işin en korkunç yönü ise bu facianın boyutlarının anlaşılmamış olması’ diyordu. O'na göre Avrupa ve Balkanlar'daki aşırı milliyetçiliğin ittifakı Bosna'daki 20. yüzyıl vahşetini doğurmuştu.
Yüksek sesle telaffuz edilmiyor ama Balkanlar'ın bugüne gelmesinde büyük sorumluluk Almanya'nın. Bosna'daki kültürel osmosa ve de beraber yaşama geleneğine indirelen tarihi darbede Alman mühürü var...Ve de Avrupa'nın ‘aman benim başım ağrımasın’ kolaycılığı.
21. yüzyılın tarih kitapları yazacak. Yugoslovya'nın dağılması, Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki tek dış politika girişimiydi. Bu girişim, hiçbir dış politikası olmayan Avrupa'nın, olayları tribünlerden sorumsuzca izlemesi sonucunda bugünlere geldi dayandı.
Avrupa'nın sıfır maliyetle uluslararası sorunlara yaklaşma alışkanlığının sonuçları dünya ve bölge barışı açısından çok tehlikeli olabiliyor.
Vahşet karşısındaki sessizlik ve vurdumduymazlığın dünyayı getirdiği noktaya bakın.
Artık etnik temizlik kimsenin yadırgamadığı bir dış politika jargonu haline gelebiliyor. Parçalanma fikri kimseyi ürkütmüyor. Şoven liderlerin cinayetleri sadece birkaç kınamayla geçiştirilebiliyor.
Şoven sapkınlık bugün Kosova'da dehşet saçıyor.
Kosovalı milletvekili Edita Tahiri'nin dün Miliyet Gazetesi'nde yayınlanan söyleşisi çok ciddi bir uyarı niteliğindeydi.
‘Güvenlik Konseyi Kosova sorununu ele alması gerekiyor. Balkanlar’da yeni bir savaşın çıkmaması barış güçlerinin bölgeye yerleşmesi lazım.
Kosova'daki savaş, Bosna gibi sadece bir ülkenin sınırları içinde kalamaz; Arnavutluk var...Makedonya'da Arnavutlar var. Savaş zincirleme devam eder. Yunanistan da karışır böyle bir savaşa.
Türkiye de etkilenir,' diyor Tahiri.
Türkiye de etkilenir, Avrupa da.
Dinsel ayırımcılık yaparak Türkiye'yi Avrupa'dan dışlayan Avrupa bugün rahat bir nefes almış olabilir. Ama bölgedeki gelişmeler, ‘sadece keyfime bakarım, sorumluluktan kaçarım kolaycılığıyla’ siyaset yapılamayacağını açıkça gösteriyor.
Hele Yunanistan'ın hezeyanlarının peşine takılıp Türkiye'ye yönelik politika geliştirmenin vahim hataları tek tek ortaya çıkıyor.
Evet, Avrupa'nın bir Balkan politikası yok...Eğer böyle bir politika oluşacak ise bu, Türkiye'yi dışlayarak gerçekleşemez.
Amerikan dış politikası sanki bu gerçeği daha iyi kavramış gibi.
Amerikan Dışişleri Bakanı'nın Kosova olaylarının başladığı sırada çıkıp ‘Türkiye Avrupa Birliği’nden dışlanmamalıdır. Türkiye'nin Avrupa'dan dışlanması sadece insan haklarıyla açıklanamaz' demesi kesinlikle bir rastlantı olamaz.
Bosna vahşetinin boyutlarını ve de uzantılarını kavrayamayan Avrupa'nın bugün daha sağduyulu davranacağını düşünebilir miyiz?
Umutlanabilir miyiz?
Sanmıyorum.
Ancak, bölgenin en güçlü ülkesi olan Türkiye'ye bu aşamada tarihi bir görev düşüyor.
Almanya'ya veya sağa sola küfür etmek yerine, Balkanlar'ın daha fazla balkanlaşmasını önlemek için diplomatik yaratıcılığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Özellikle de yaşlı Avrupa'nın çözüm üretme refleslerinin dumura uğradığı şu günlerde.
Paylaş