Zeynep Atikkan: Şişmanlık suçu

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Eskiden şişmanlar, türbanlılar ve de varoş çocukları okumak istemedikleri için sorun çıkmıyordu.

Talep olmayan yerde kavga da olmuyordu. Ufak tefek sürtüşmeler çıksa da pek duyulmuyordu. O günden bugüne çok şey değişti.

Kentli kız-erkek çocuğun ve de ailenin kentli talepleri yükselmeye başladı.

Kilolu fakat sınav kazanacak kadar zeki yetim kız çocuğu parasız eğitim görme hakkını sonuna kadar kullanıyordu artık.

Karşısına kilo-boy orantısı yönetmeliği dikilse de sinmiyordu. Eşini kaybetmiş kentli anne, çocuğunun hakkını Yalçın Bayer'in köşesine başvurarak arıyordu. Konu Bayer'in köşesinden televizyonlara ulaşıyordu. Zihinsel kapasitesi yettiği halde vücut ölçüleri tutmayan Derya Kalaycıoğlu'nun Darüşşafaka'ya alınmaması artık Türkiye boyutuna taşınmıştı.

Bu olay, Türkiye'nin acılı sismik gündemine rağmen hakettiği ilgiyi gördü. Okulların açılıp da apar topar yeniden kapandığı şu belirsizlik günlerinde yoksul dünyaların eğitim sorunlarındaki çarpıklık bir tokat gibi iniyor.

Derya örneği, daha pekçok Deryalar'ı simgelediği için çok anlamlı.

Sekiz yaşındaki Derya Kalaycıoğlu, Darüşşafaka'nın sınavına girip kazanıyor. Dördüncü sınıfa başlıyor. Ancak kısa sürede vücut ölçülerinin okul standartlarına uygun olamadığı ortaya çıkıyor. Boyu 1.45, kilosu 67.5. Yani kilolu.

Derya'ya bir tür çürük belgesi çıkıyor. Okuldan ayrılmak zorunda bırakılıyor. Bir kuruluşta çaycı olarak çalışan annenin tepkisi ‘Manken mi alıyorsunuz yoksa öğrenci mi’ şeklinde. İstanbul gibi düzensiz bir metropolde çocuk okutma çabasındaki dul bir kadının en doğal tepkisi bu.

Okul yönetimi kendisini savunuyor. Yönetmeliğin uygulandığını söylüyor. Okula girmek için belli sağlık koşulları arandığını belirtiyor.

Burada sorgulanması gereken yönetmeliğin doğru uygulanıp uygulanmaması mı yoksa doğru uygulanmış bir yönetmeliğin sekiz yaşındaki bir kız çocuğu üzerinde yaratabileceği travmanın boyutları mı? O yönetmeliğin aksak yönleri mi?

Acaba yetenek sınavının ardından boy kilo ölçümü yapmak normal mi?

Başarı, fiziksel bir engel nedeniyle iptal edilebilir mi? Hele yetim bir kız çocuğu hayat boyu böyle bir psikolojik travmaya mahkum edilebilir mi? Gazetecilik, bu soruları sormak için yapılır.

Bu soruların yanıtı da dönüyor dolaşıyor kimilerinin duymaya tahammül edemediği ‘insan hakları’ denilen kavramlara kadar ulaşıyor. İnsan yerine konulma hakkı. Sekiz yaşındaki bir çocuğun sekiz yıllık mazisinin ve geleceğinin sırf insan olduğu için önemsenmesi.

Bir devlet kendi vatandaşına karşı müşfik değilse.

Bir devlet sekiz yaşında yetenekli fakat kilolu yetim kız çocuğunun hayatını karartabiliyorsa.

Kaldıki Türkiye genelinde endam-kilo orantılarını, sağlık taramalarını, diş, tırnak, kulak bakımı kontrollerinin ciddiyetini tartışmaya başlarsak eğer... Ve de alınan düzmece raporlarla yirmi gün devamsızlıkların nasıl örtbas edildiğini düşünürsek!

Bütün yönetmeliklerin paralı okulların çocukları için delinmesi doğal.

Deryalar ise titizlikle uygulanan komik yönetmeliklerin kurbanı olmak için varlar.

Yanıbaşımızda çadırların içinde binlerce umut proleteri yaşama mücadelesi veriyor. Birçoğunun yası, acısı çok derin. Diğer tarafta fazla kilo, röntgen filmindeki bir leke, gözdeki şehlalık Deryalar'ın geleceğini mühürlüyor.

Başarılı Derya kilosundan öğrenim hayatına devam edemezse...

Özel okulun Timberland botlu, yetenekleri vasat kızı, yirmi günlük devamsızlığını düzmece raporla kapatıp sınıfları tırmanırsa...

Gerisini siz düşünün!



Yazarın Tüm Yazıları