Seçimler ve gazetecilik

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Türk basını demokrasinin gelişmesi için ne yapıyor?

Ne yapabilir?

Bir doktor, mimar ya da diğer pekçok meslek için bu soruyu sormanın doğrudan bir anlamı olmayabilir. Ama gazetecilik için durum çok farklı. Çünkü gazetecinin asli görevlerinden birisi de ülkedeki demokratik ortamın yeşermesine katkıda bulunmaktır.

O zaman yukarıdaki birinci soruya olumlu yanıt verebilir miyiz?

Pek sanmıyorum.

Çok belirgin istisnalar dışında, bugüne kadar gazetecilik adına yapılanlar genelde siyasi kadrolarla yalama olmuş ilişkilerin dışavurumu oldu.

Mesafeler kayboldu.

Doğru sorular hasır altı edildi.

İşin ciddiyetsizliği, kurulmamış bir hükümetin başarısını anlatmaya kadar vardı.

Oysa bizim mesleğin alfesi belli, yolu yordamı açık.

Gazetecinin demokrasiye yapacağı katkı yurttaşı doğru bilgilendirmektir. Yurttaş ne kadar doğru bilgilenirse siyaseten o kadar katılımcı olur.

Yurttaş ne kadar katılımcı olursa ülkenin demokrasi standartları o kadar yükselir.

Seçimler, Türk basını açısından önemli bir sınav niteliği taşıyor.

Çünkü siyasi partilerin mevcut atıl yapısı ortada. Lider şakşakçılığı partilerin birer demokratik forum olmasını engelliyor. Bu koşullarda, toplumun bütün baskısına rağmen bugünkü siyasi sınıfın değiştirilemeyeceği açık biçimde görülüyor.

Bu durumda basın ve medyanın rolü çok önemli.

Türkiye'de toplum hızla değişiyor. Değişimin yarattığı ihtiyaçlar partilere iki kadın, üç genç alarak çözülecek kadar basit değil kesinlikle.

Sanırım bu noktada gazetecinin en önemli işlevi toplumsal değişimi yakalamak olmalı. Bunun da yolu, beş yıldızlı otelleri mekan tutmuş liderlerle al takke ver külah olmak değil.

O zaman nedir?

İleri demokrasilerdeki doğru soruları ortaya koymaktır...Kısaca, partilere ‘kampanyanın kaynağı nedir’ sorusunu sormaktan başlar bunun alfabesi. Çünkü demokrasiye giden yol şeffaflıktan geçer. Maddi kaynaklarını açıklayamayan hiçbir parti demokrasi koşusunda yerini alamaz.

Her parti kampanyasını nasıl finanse ettiğini açıklamakla yükümlü aksi halde işbaşına gelen her başbakan daha görevinin ilk gününde yara almış olur.

İkinci doğru soru da yolsuzluktan düşürülmüş iktidarlara ‘İşin arkasında kimbilir daha neler var’ sorusunu yöneltmektir. Bunu ‘Ekonomi krize nasıl yakalandı’ sorusuyla tamamlayarak.

Toplumun doğal evrimi akıp gidiyor. Bu akışa set çekmek mümkün değil. Liderlik kadroları akıntıya su çekseler de gazetecinin görevi bu evrimi yakalamak ve ülkenin demokrasi standartlarının yükselmesine katkıda bulunmaktır.

Kısaca bizim meslek, toplum mühendisliği diye tanımlanan o garip ve rüküş iş değil. O zaman mesleğin hakkını verelim!



Yazarın Tüm Yazıları