Paylaş
Bir tanesine dokunsam daha binlercesiyle uğraşmam gerektiğini biliyorum. Bu nedenle Soğuk Savaş kurgusu, beşinci sınıf bir polisiye romanda rastlanabilecek iğrenç ilişkileri ve aktörleri bu sütuna aktarmamak benim tercihim.
Bugün yakalananlar, yakalanması gerekenler, yakalananlarla yakın ilişkisi olanlar, aynı sofraya oturanlar, telefonda ‘abi’ sohbeti yapanlar, partisini finanse ettirenler, işadamının uçağıyla birader, akraba, hısım hep beraber iş takibi için dünya turuna çıkan liderler, durmadan villa satın alan bazı eski bürokratlar vs. daha uzayıp giden bir liste bu.
Masalar kurulmuş. Otel rezervasyonları yapılmış. Uçaklar kalkmış, New York'ta katlar satın alınmış, yenmiş içilmiş, bir türlü doyulamamış (doyulamayacak da) ve de bol bol siyaset yapılmış. İktidarlar belirlenmiş. Vali, emniyet müdürü, ekonomi bürokratı atanmış. Soğuk Savaş dünyasının bu dehlizlerinin aktörleri aşağı yukarı belli.
Her biri kendi çapında bir Susurluk. Orta boy, minik boy, ama bir tarafında mutlaka bir Susurluk zihniyeti ve ruhu var. Yakaladıkları iktidarı ve hortumladıkları düzeni bırakmama mücadelesindeler.
Türkiye öyle bir ülke durumuna geldi ki ‘‘Haber için gazeteci herkesle konuşur’’ düşüncesine de katılamıyor insan.
Hayır, Türkiye'de gazeteci herkesle konuşamaz.
Konuşmamalı. Bu anlamlı ‘‘ret’’, kurallı Türkiye'nin mimarisine yapılabilecek en basit ve önemli katkıdır.
Dikkatli bir gözün kara parayı, kara parayla kurulan ittifakları, kara parayı kullananların görüntüsünü, giyimini kuşamını, kullandığı otomobili, pervasızlığını, küstahlığını, oturduğu villayı, (her biri bir mimari ucube olan villarda enseleniyorlar) o çok bilmiş edayı, düzgün ve dürüst insanlar karşısındaki rahatsızlıklarını tespit etmesi hiç de zor olmadığına göre... Ayrım da zor olmamalı!
Günlerdir yazılıyor, televizyon ekranlarından tekrarlanıyor, ‘‘Bilmem kim yakalanmış. Konuşursa Türkiye sarsılacakmış.’’
Sarsılırsa sarsılsın.
Bilmem kim konuştu diye bu ülkede, hiç sarsılmayacak, tam aksine dimdik ayakta duracak milyonlarca insan var.
Kara parayla oynamamış, ittifak kurmamış, göz yummamış, felekten bir gün çalmamış insanlar. Onlar neden titreşsinler ki?
* * *
Bursa'da yakalanan bilmem kimin ve daha başka yerlerde yakalanacak olan bilmem kimlerin öyküsünün ayrıntıları, önümüzdeki günlerin gündemini oluşturması gerekir. ‘‘Dürüst’’ denen hükümetin ‘‘dürüstlüğünü’’ bundan daha iyi sınayacak bir test görünmüyor şimdilik! Bu, işin bir yönü.
Olaya bir de başka bir pencereden bakmak gerekir. Yani Bursa'da yakalanan zatın bülbül gibi ötmesi sonucu sarsılmayacak olanların cephesinden. O zaman şu soruların yanıtları çok önemli:
Bütün bu pisliğe nasıl izin verilmiş?
Bu düzeni nasıl içimize sindirmişiz?
Pislik tasfiye edilir mi?
Pisliğin tasfiye edilebilmesi için ben ne yapabilirim?
İğrenç çıkar ilişkilerine karışmamış olmak yeterli değil bugünkü aşamada. Kurallı Türkiye'yi talep etmek gerekiyor. Kurallı Türkiye'nin mimarisiyle yeterince uğraşmamak da bu karanlık dünyaların ekmeğine yağ sürmektir.
Avrupa Birliği'ne giden yolu aydınlatacak olan kesim belli. AB entegrasyonunu, yani kurallı toplumu isteyenler, ‘‘Bilmem kim konuşunca sarsılmayacak olanlardır’’. Yani o dünyanın değil başaktörlerini, figüranlarını bile tanımayanlardır.
Çünkü bir zamanlar bu zevata verilmiş bir selam bile zangır zangır sarsar insanı. Hem de ne biçim!
Paylaş