Paylaş
Meclis'teki yemin töreniyle ilgili gelen faksları taradım dün.
İlginçtir, Fazilet Partisi'nden çok, seçimlerde un ufak olmuş merkez sağ partilere tepki yağıyor.
ANAP'lı bir seçmen, Yaşar Okuyan'a gönderdiği faksı Hürriyet'e de geçmiş. Şöyle diyor:
‘Seçimlerde size (ANAP’a) oy verdim. Bana seçim propagandası sırasında biz böyle yapacağız, TBMM Genel Kurulu'na türbanla milletvekili girerse sesimizi çıkarmayacağız ve tepki gösterenleri de kınayacağız diye söylemediniz. Ben böyle yapasınız diye size oy vermedim. Şimdi size vermiş olduğum oyu geri istiyorum. Çünkü sizin artık o oyu hak edeceğinize inanmıyorum'.
Herkesin birleştiği bir nokta var, bugün seçim yapılsa ANAP ve DYP barajın altına düşer. Ve de pazar gününü izleyen tartışmalar dikkate alınırsa Merve Kavakçı krizi, merkez sağdaki iki partinin yönetim kadrolarını sorguluyor. Kısaca merkez sağın yanar dönerliğini, ilkesizliğini ve de kimlik bunalımını.
Bu bağlamda seçmenin oyunu geri istemesi bu iki partinin yönetim kadrolarına yönelik bir mesaj.
Sandıktaki uyarıyı anlamayanlara yeniden sesleniyor sessiz çoğunluk.
Son olay gösteriyor ki Mesut Yılmaz ve Çiller sessiz çoğunluğu hiç dinlememişler.
Meydanlarda parazit mi vardı?
Geleneksel oportünizm mi merkez sağdaki liderlerin kulak zarını kireçlendirdi?
Eğer sessiz çoğunluğu dinlemiş olsalardı, başörtüsü ile siyasi türban arasındaki kalın çizgiyi, küçük politik hesaplar uğruna da olsa böylesine görmezlikten gelemezlerdi.
Çünkü o sessiz çoğunluk pazar günü yaşananları, birey hakkının kısıtlanması değil, bir grubun devlet yönetimi kasıtlı olarak kendi tekeline alma provası olarak algıladı.
Elime ulaşan tepkilerin özeti bu.
* * *
Merve Kavakçı krizi, artık dönüşü olmayacak biçimde merkez sağın jeopolitiği sorununu gündeme taşıdı.
Bugüne kadar özellikle Cumhuriyet değerleri noktasında konjonktüre göre kendisini konumlayan merkez sağ artık kimliğini belirlemek durumunda.
‘Merve Kavakçı Meclis’e gelince arazi olurum. Ama türban mücadelesini de açıkça sahiplenmem'. Böyle bir siyaset olur mu?
Merkez sağ, Cumhuriyet, laiklik, demokrasi, insan hakları, Türkiye'nin Avrupa rotası yani bir bağlamda bazı egemenlik haklarından feragat gibi konularda ne düşünüyor?
Bu soruların net biçimde yanıtını bilen var mı?
Metin Göktepe olayında demokratlığını unutup Merve Kavakçı demokratlığında saf tutarak nasıl siyasi meşruiyet kazanılır?
Görülüyor ki banka satmada jeopolitiğini çok iyi tayin eden merkez sağ ‘din’ meselesi gündeme gelince alabora oluyor.
Bu yüzden sekiz yılı içine sindiremedi Mesut Yılmaz.
Mutlaka ‘Bu kazığı nasıl yedim’ diye düşünüyordu pazar günü Meclis'de.
* * *
Fransız merkez sağı da tarih boyunca Cumhuriyet ilkelerini ne oranda sahipleneceğine bir türlü karar veremedi. Bu nedenle hep siyasi meşruiyet arayışında oldu. Cumhuriyetçiliği'nden utanmayan Fransız solunun bugün Avrupa Birliği'nin gerçekleşmesinde çok önemli bir rol oynaması da bir rastlantı değil? Çünkü Fransız solunun, rejimin temel ilkeleri konusunda bir gizli gündemi yok.
Kıvırtanlar, ülkelerin geleceğini şekillendiremezler.
Paylaş