Paylaş
BBC'nin yorumları çoğu zaman işaret vericidir.
İngiliz radyosu, dünkü yorumunda, silahlı bir örgüt olan PKK'nın politik bir örgüte dönüşme ihtimalinden söz ediyor, buna karşılık da Türkiye'nin taviz vermeme konusundaki kararlılığını vurguluyordu.
Yani, belirsizler dizboyu. Kurulmakta olan çok sayıda tezgâh var. İşin içine, mafyadan uyuşturucu ticaretine, Türkiye'yi Batı'dan koparma senaryolarına kadar çok fazla bilinmeyen karışmış. Gelişmelerin bir ayağı politik ise diğer ayağı çok karanlık.
Bu karanlığın acısını en iyi bilen ülke de İtalya... Ellerini kısa bir süre önce temizlemiş olan ve de temizlik modelini dünyaya ihraç edebilecek konuma gelen İtalya.
Bugünkü durumda su bulanık, kafalar karışık.
Soğuk Savaş sonrası belirsizliklerin tümü birer denklem olup bu soruna monte ediliyor.
Pazar günkü yazımızda vurguladığımız gibi bu süreçte soğukkanlılığı korumak, Türkiye'nin kararlılığının en açık kanıtı olacak. Çünkü yıllardır hükümetlerin ciddi yanlışlarına rağmen bu topraklarda yaşayan insanlar birbiriyle boğaz boğaza gelmemek için ciddi bir irade ortaya koydular.
Bugünkü belirsizlik ortamında en belirgin unsur da bu coğrafyada yaşayanların beraberliği sahiplenme iradeleri.
Türk'ün, Kürt'ün İtalyan'ın ve de diğer Avrupalılar'ın aklı başındaki insanlarının ciddiyetle ve özenle üzerinde düşünmesi gereken bir olgu bu.
Sorunun, İtalya sınırlarını aşıp Avrupalaştığı çok açık.
İlginçtir AB'nin temelini oluşturan Roma Andlaşması'nın imzalandığı topraklar, Avrupa değerlerinin sınandığı bir olayla karşıya bugün.
Gazeteciler dövülüyor, bu ilkelliğe seyirci kalacak kadar önyargıların tutsağı olabiliyorlar.
Otuz bin kişinin katili bir örgütün liderini terörist saymama planları yapılıyor.
İtalyan Adalet Bakanlığı Müsteşarı çıkıp, bir teröristi kahraman ilân edebiliyor.
Bu konuda İtalya'nın üs seçilmesi bir rastlantı değil. Türkiye-AB ilişkilerini yakından izleyenler, AB'deki işbölümünde Türkiye, Kürt sorunu, mafya, kara para dosyasının İtalya'ya ihale edildiğini bilirler.
Bu nedenle son bir yıl içinde, İtalya'daki gelişmelere şaşmamak gerekir.
Şimdi sorulması gereken doğru sorular şunlar:
AB, İtalya'nın tutumuna sahip mi çıkıyor?
AB Komisyonu'nun hazırladığı ve sözümona Türkiye'yi onikinci aday gibi gösteren raporda Kürt sorununun dış politika meselesi olarak gündeme gelmesi bir rastlantı mı? Yani raporun hemen ardından bu gelişmelerin yaşanması tüyler ürpertici bir şüphe ihtimalini gündeme getirmiyor mu?
Bu köşeyi izleyenler, Türkiye'deki demokratik yetersizlikler, insan hakları ihlalleri konusunda ne kadar duyarlı, eleştirilerde de ne kadar tavizsiz olduğumuzu bilirler. Ve gene bu köşede, Türkiye-AB ilişkilerinin öneminin ne kadar çok vurgulandığını anımsarlar.
Kürt sorunu bu ülkenin bütün enerjisini, yaratıcılığını rehin alıyor. Demokrasinin önündeki engeller yüzünden Türkiye, Soğuk Savaş sonrasındaki dünayayı algılamakta zorlanıyor.
Bütün bu özeleştirilere rağmen kendi kendime sormadan edemiyorum.
Benim yanımda bir gazeteci dövülse, seyirci kalır mıydım? Acaba hangi meslekdaşım ‘Oh oldu’ derdi?
Otuz bin kişiyi öldürtmüş bir militanı Türkiye bağrına basar mıydı?
‘Müttefikim’ dediği bir ülkeye bu oyunu oynar mıydı?
Avrupa, kendi değerlerini bilmem hangi hesapla iptal ederek birliğini oluşturamaz. Bir uygarlık projesi geliştiremez.
Tek bir hata yeter yapıyı sallamaya. İtalya'da bugün sergilenen tarihi hata, temeli Roma'da atılan AB'yi gene Roma'da çökertecek nitelikte.
Çünkü Avrupa'yı Avrupa yapan bizim de ulaşmak istediğimiz değerlerdir.
Yoksa Avrupa'yı ciddiye almayanların dedikleri doğrulanacak. Yani ‘Avrupa ne ki. Neden büyütüyorsunuz ki’?
Paylaş