Paylaş
Rusya uzmanı Marie Mendras ‘‘Bulanıklık tercihi’’ başlıklı makalesini şöyle bitiriyordu:
‘‘Görevi Yeltsin'den devralacak lider, yönetilemez bir siyasi sistemin idaresini üstlenecek. Çünkü bugünün Rusyası'nı bir hükümet makinasından çok karmaşık ilişkiler, kaynak ve güçlerin paylaşımı ve de bölgelerarası derin farklılıkların yarattığı gerilim hakim.’’
Yönetilmesi çok zor olan bu yapının ipleri Vladimir Putin'in elinde artık. Tabii böylesine karanlık bir yapının ipi, sicimi varsa eğer.
İpler, sicimler belli olmadığı için Boris Yeltsin'in yılbaşı şovu dünya basınının bir bölümü tarafından ‘‘darbe’’ diye niteleniyor. Yani bulanık sistemdeki yönetim değişikliği pek çok soru işaretini de beraberinde getiriyor.
Rusya'daki son gelişmeler bazı çevrelerce darbe diye nitelense de nedense batının gözünde Rus darbesine yaklaşım epey temkinli oluyor. Bunda Rusya'nın hatırı sayılır bir nükleer güç olmasının payı çok büyük. 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana uluslararası ilişkilere hakim olan bir gerçek bu.
Çeçenya'daki Rus saldırılarının batı tarafından sadece birkaç uyarı ile geçiştirilmesi başka türlü izah edilemez. Ayrıca batılılar Kızılordu'nun ölüsünün bile hiç de azımsanmayacak bir güç olduğunu bildikleri için bu temkinli tavırlarını sürdürüyorlar. Dolayısıyla soğuk savaş sonrasında batının rusya ile ilişkilerini soğuk savaşın belirleyici kalıntıları damgalarını vuruyor.
Bu arada Yeltsin'in Putin'e verdiği yılbaşı armağanının Rusya'da hangi klikler tarafından desteklendiği ya da desteklenmediği açık olmadığı için tereddütler artıyor.
* * *
Rusya'daki son gelişmelerden sonra şu sorular anlam kazanıyor:
Radikalliği ile tanınan Putin'in karşısına acaba başka radikaller mi çıkacak?
KGB'nin eski başkanı 46 yaşındaki Putin çizmelerini mi giyecek, yoksa potinleriyle mi yetinecek?
Rusya'nın noksan demokrasisi bu sorulara sağlıklı yanıtlar vermeyi engelliyor. Ancak boğazına kadar pisliğe batmış bir düzende Putin hem güçlü, hem de temiz bir figür olarak kamuoyuna pazarlanıyor. Ve de halkın gözündeki ‘‘reformistler hırsızdır’’ imajına bir rötuş yapılmaya çalışılıyor.
Tabii Putin'in kısa başbakanlığı süresince Yeltsin'in çevresindeki hırsızlık, yolsuzluk, cephesine karşı oynatmamış olması, dürüstlüğü konusunda ciddi soru işaretleri uyandırsa da Rusya'nın noksan demokrasisi bu tür aldatmacalara son derece elveerişli bir ortam yaratabiliyor.
Putin, Rusya'nın Çeçenya politikasının en şahin figürü. Bazı siyasi gözlemciler Kremlin'in sırf Putin'e iktidar yolunu açmak için Çeçenya'ya karşı ikinci saldırıyı başlattığını öne sürüyorlar.
Yeltsin'in aksine çok az konuşan Putin basına olan mesafesiyle tanınıyor. Kendisine yöneltilen soruları genelde yazılı olarak yanıtlıyor. Böylece kendisini rahatsız eden sorulardan kaçınıyor. Ve de basın için ‘‘Eski görevimin bana verdiği tecrübeye dayanarak gazetecilerin hayal mahsulü yazılarına ve makalelerine hiç bir zaman güvenmem. Çünkü gazetecilerin olayları saptırmaktaki akıl almaz hayal güçlerini yakından tanırım’’ diyor. (Le Figaro 2 Kasım 1999)
Putin kendisinden sorulan Rusya'nın Çeçenya politikası hakkında da ‘‘Çeçenya hiçbirzaman Vietnam olmayacaktır. Batı, Rusya'yı Kafkasya'da desteklemektedir. Çünkü Rus askerleri Çeçenya'da uluslararası bir misyonu gerçekleştirmektedirler. Terör bütün dünya için büyük bir tehdittir’’ diyor.
Bulanık alanların Rusya'sında bulanık, belirsiz bir dönem açılıyor. Türk diplomasisi için son derece önemli bir süreç bu.
Paylaş