Paylaş
DOĞRU ve şık başlık dün ‘‘Radikal’’deydi; ‘‘Afalladılar’’.
‘‘Öneren karşı, hazırlayan karşı, kim istiyor’’ üst başlığıyla!
Öneren, ‘‘Bunu istememiştim’’ diyor. Taslağı yapana göre ‘‘yanlış çok’’. Kırcı'ya af isteyen Bahçeli'nin yorumu ise ‘‘Belli kişiler için af yanlış’’ şeklinde. Bilindiği gibi Rahşan Hanım ‘‘Bu benim istediğim af değil. Kadın, çocuk ve kader kurbanlarını aştı’’ diyor.
Dünkü haberlere göre Adalet Bakanı kendisini ‘‘Affın mucidi ben miyim’’ diye savunmuş! Arkadaşımız Muharrem Sarıkaya'ya göre ise hortumcuların affını Türk'ten ANAP lideri Mesut Yılmaz istemiş. İstemesi gayet doğal!
Yönü olmayan ancak ‘‘başarılı olan’’ hükümetin şu anda kamuoyunun en çok ilgilendiği konudaki kafa karışıklığının krokisi bu.
Kafalar karışık çünkü ilişkiler sanıldığından çok daha karmaşık. Siyasetin nasıl ve kimler tarafından finanse edildiğine kadar varıyor işin ucu. O ‘‘uç’’ ise bir yerlerden Susurluk'la buluşuyor. Tablo bu kadar açık!
‘‘Ne kadar ilkesizlik olursa o kadar huzur bulanların’’ bugünkü polisiye olaylar karşısındaki tepkileri giderek bir orta oyununa dönüşüyor!
Bir şeyler ortaya döküldü. Belli bir mesafe alındı. Şimdi önemli olan nereye kadar gidileceği, gidilebileceği. ‘‘Ne kadar’’ sorusunun yanıtı ise iş dünyası kadar siyasetin en öndeki aktörleriyle de ilgili!
İlgili ‘‘şahısların’’ ödü de bu noktada patlıyor. Çünkü üçgenin kenarları belli; işadamı, siyasetçi, bürokrat!
Ortada dinamik bir özel sektör var. Bunları bir bölümü ‘‘Şeffaflık olsun ama bizimkiler hariç’’ demeye getiriyor. Diğer bir bölümü nedense ‘‘anlamlı bir suskunluk’’ içinde! Sözde çok iyi işleyen ‘‘serbest piyasa ekonomisinin’’ tehlikede olduğu yaygarası yapılıyor. Yani ‘‘serbest hırsızlık tehlikeye düştükçe’’ hırçınlaşıyorlar.
Bu arada Ankara'yı etkileme, yönlendirme, yönetme konusunda iddialı olan İstanbul'dan ‘‘paralar kaçar’’, ‘‘kaçıyor’’ diye haberler uçuruluyor. İlkel bir ‘‘kriz tellallığı’’ ile hükümet baskı altına alınmaya çalışılıyor. Hükümetin ‘‘pislik temizleme’’ konusunda ‘‘birliği’’ ve birkaç ay önce Dünya Bankası Başkanı'na bile doğrulatılan ‘‘başarısı’’ bir anda ‘‘sarsılmaya’’ başlıyor.
Belli ki ‘‘rant dağıtma partisi’’ ANAP ‘‘ileri gidiyoruz’’ paniği içinde. İleri gidilirse banka satarken yakalanan liderinin geleceğinin ne olacağı belli değil.
Temiz parti imajıyla iktidara gelmiş DSP'nin bakanlarını, kayınvalidelerini, teyzelerini falan filanı da içine alan bir tezgáh bu. Doğru, bu işler nereye varacak? Ortada kim kalacak?
Bu nedenle temizlik işlerinde ‘‘mola’’ istiyorlar. Mola vermek için ‘‘af tezgáhı’’ içindeler. Ama bir kere ‘‘çömlek patladı’’ artık.
Kamuoyunun tepkisi ortada! Öylesine hassas bir noktada Türkiye!
* * *
Açıklama: 2 Kasım 2000 tarihli ‘‘Çömlek Patladı’’ başlıklı yazıma Türkiye Halk Bankası'nın hukuk müşavirleri Sema Ünal ve Rıza Sayıner imzalarıyla bir açıklama geldi. Okurlarımın bilgisine sunuyorum.
‘‘HALK BANKASINCA ETİBANK A.Ş'YE KREDİ KULLANDIRILMAMIŞTIR
Bankamızca Etibank A.Ş'ye kullandırılan bir kredi yoktur.
Sabah Grubu, bankamızın 1994 yılından bu yana ticari kredi müşterisi olup, gruba bağlı şirketlere bankacılık ilke ve teamülleri çerçevesinde, yeterli teminatlar alınmak suretiyle, 1994-2000 yılları arasında kullandırılan kredilerin geri dönüşünde hiçbir problem yaşanmamıştır. Ancak bu krediler hiçbir zaman gazetenizde belirtilen rakamlara ulaşmamıştır.
Bankamızca, müşterilere ait sırların kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklanması, 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 22. maddesinin 7. fıkrasına göre suç teşkil etmektedir.
Bu nedenle gazetenize daha fazla açıklama yapılması da mümkün değildir. Bilgilerinize arz ederiz.’’
Paylaş