Zeynep Atikkan: Mıstık için

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

‘Ben’ değil ‘biz’in bir anlam taşıdığı günlerdi.

Bir sabah ‘bizim servisten’ içeri hep ‘biz’den olacak birisi girdi. ‘Günaydın arkadaşlar’ deyip masasına oturdu.

O masada çizdi, getirdi gösterdi, anlattı, didindi, didikledi, güldü ama hiçbir gün şikayet etmedi.

Sonra ‘bizim’le birlikte Güneş Gazetesi serüvenlerine, o gelip geçiciliğe dayanma mücadelesi verdi. Bilmem kaç patron, bilmem kaç genel yayın yönetmeni. Gelenler gidenler. Birbirini yiyenler. Arkadan vuranlar. Üçüncü dünyanın aktörlerinin birinci dünyanın tüketim kalıplarıyla kafa bulma seansları. 80'ler arsızlığının mikro laboratuvarı. Batan, çıkan bir gazete. Bir keşmekeş.

Güneş Gazetesi'nin ne kurumsal tarihi yazıldı, ne de bünyesinin sosyolojisi irdelendi bugüne kadar.

Ben yazacak olsam belki de Mıstık'tan başlardım. ‘Bizim’ ekonomi sayfasının karikatürlerini çizen sevgili Mustafa Eremektar'dan. Hayatı gösterişe endekslemişlerin o garip evreninde Mıstık yaşamın özünü kavramış en renkli ‘emektardı’ bence.

O çelişkiyle ilginçti, komikti ve de unutulmazdı.

Mıstık'ın ‘bizimle’ çalışmaktan zevk aldığını biliyorum. Gazeteciliğin paydosu yoktur, ama sayfa hazırlanıp gittikten sonraki o rahatlama anında hislerini paylaşırdı bizimle. ‘Çocuklar ben de ekonomiyi öğreniyorum’. Sonra ‘öğreniyorum’ dediklerini kağıda dökerdi hemen.

Aslında o yıllarda hepimiz ekonomiyi değil bir avuç arsızın bugünlere kadar uzanan bir talan düzenini nasıl hazırladıklarına tanık oluyorduk.

Biz de öğreniyorduk Mıstık'la birlikte.

O dalga geçiyor, biz ise kızıyor köpürüyorduk.

Meslek hayatı boyunca karikatürleriyle çocukların dünyasını ışınlayan Mıstık artık enflasyonu, hayali ihracatı, talancıları, gelir dağılımı bozukluğunu, çağ atlama safsatasını çiziyordu. Çizgilerine çok sevdiği çocukların enerjisini taşımayı hiç ihmal etmeden.

Günün birinde, kızımı dünyaya getirdiğimde elime dünya güzeli bir bebek karikatürü sıkıştıverdi Mıstık. Işıl ışıl bakan, dudağının kenarıyla gülümseyen. ‘Bebeği görmedim, ama hepsinin gülüşü böyle muziptir’ dedi.

Çok sevdiği oğlu Uygar'ın ıngalarının, kikirdemelerinin Mıstık'ın duygu dünyasını nasıl renklendirdiğini biliyorduk. Onu büyütmek için verdiği emekleri de.

Zaten o avuç kadar mekánda ‘bizim’ ekonomi servisinde, birbirimizi çok iyi tanıyor biliyorduk. Bilmek istiyorduk. Bu konuda da hiç cimri değildik.

Geçtiğimiz perşembe günü ılık ve ışıklı bir bahar havasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin önüne bir masa kondu. İçerde TGC'nin genel kurulu yapılıyordu. Arkadaşlar ‘Mıstık geliyor’ dediler.

Bayrağa sarılı tabutu masanın üzerine yerleştirildi.

Hep ‘bizim’ kalacak olan ‘bizim Mıstık’ı uğurluyorduk. Bu meslekte yitirilen değerlerle beraber.

Kendisiyle çalışmış olmanın onurunu her zaman taşıyacağım.

Sevgili eşine, meslekdaşım oğlu Uygar Eremektar'a ve de bütün sevenlerine başsağlığı dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları