Paylaş
Washington
Bütün Amerika, Bill Gates'e inen hukuk darbesini konuşuyor demek bir abartı olmamalı.
Amerikan gazete ve televizyonlarının en çok yer verdiği konu bu. On beş yıl gibi kısa bir sürede dünyanın en zengin adamı payesini kazanan Bill Gates'in şirketi Microsoft'un bir tekel olduğuna karar verdi Federal Mahkeme.
Yargıç Jackson'un jürisiz aldığı karar Amerikan ekonomisini, sanayiini ve de politik dengelerini etkileyecek nitelikte.
Peki mesele nedir?
Bilindiği gibi Microsoft, yazılım teknolojisinin devi.
Microsoft'un özelliği, bilgisayarı kısa sürede her yerde, herkesin kullanabileceği bir araç haline getirmesi. Şirket şu sıralarda, mesafeleri sıfıra indiren internet ortamına da hákim olma çabasında. Bu da Bill Gates imparatorluğunun devrim niteliğindeki ikinci dev hamlesi.
Microsoft, pek çok küçük, orta, büyük hamleyle kendi dünyasıyla ilgili bütün alanlara balıklama dalıyor. Yırtıcı bir yatırım anlayışıyla pazarları kasıp kavuruyor. Büyüdükçe büyüyor, ejderhalaşıyor. Kimseye yaşam hakkı tanımıyor. İşte Amerikan hükümetinin kafasını bozan da bu.
Yönetim tekel yaratıp rekabeti yok ettiği gerekçesiyle Microsoft'a dava açıyor. Çünkü şirket, yazılım pazarının yüzde 90'ını kontrol ediyor. Ve de yargı, Microsoft'un tekel oluşturduğuna karar vermekte tereddüt etmiyor. Hukuk, kendi üstünlüğünü dünyanın en zengin adamına dayatıyor.
Bundan sonra Amerikan Hükümeti'yle Microsoft arasında yeni bir hukuk savaşı başlayacak tabii ki. Karar bir üst mahkemede yeniden görüşülecek. Zaman kazanılmaya çalışılacak. Eğer karar değişmezse, Microsoft imparatorluğunun parçalanmasının gündeme gelmesi bile söz konusu. 80'lerde telekomünikasyon devi AT&T'nin ve 1920'lerde Standart Oil'in bölünmesi gibi.
Microsoft imparatorluğunun yarattığı fırtınayı iktisatçılar, pazar ekonomisinin kendisini koruması diye yorumluyorlar. Onlara göre, pazar ekonomisinin sağlıklı işleyebilmesi için sistemin prensiplerinden ödün vermemek gerekiyor. Yüzde 90'lık piyasa payı yasalara göre bir tekel oluşturduğuna göre, bunun adı konmalı ve de gereken yapılmalı. Yani ortada bir tekel varsa bu regüle edilmeli. Ve de rekabetin kanalları açılmalı.
Kural böyle işliyor.
İktisat tarihine bakıldığında Avrupa, tekellerle mücadeleyi büyük çapta sosyalizmle gerçekleştirmiş. Amerikan sistemi ise tekelleri ancak denetleyerek yaşatıyor. Çünkü amaç tüketiciyi korumak, pazar ekonomisinin rekabetçiliğiyle yaratıcılığı teşvik etmek. Ve bundan ödün vermemek. Bill Gates'in başarı öyküsünün mantığı da bu gerçeğe dayanmıyor mu?
Bugün Federal Mahkeme'nin tekel yaratıp rekabeti yok ettiğine karar verdiği Bill Gates klasik anlamda ne bir ‘‘masum adam’’ ne de bir ‘‘üçkáğıtçı.’’ Zaten ilginç olan şu ki, yargıç Thomas Penfield Jackson'un kararına rağmen Bill Gates'in prestiji sarsılmıyor. Kararın hemen ardından yapılan kamuoyu yoklamaları, kimsenin Bill Gates'e kızmadığını ortaya koyuyor. Bill Gates'in büyük servetinin meşruiyetini tartışan yok. Çünkü on beş yılda geldiği nokta sadece dehasının sonucu. Aynı zaman kesitinde milyarlarca doların sahibi olan Rus zenginleriyle aynı ligde değil kuşkusuz ki. Teşviklerle ve devlet yardımıyla yaratılmamış. Ve kazandığı her doların vergisini de vermiş bir işadamı.
Ancak bu da yetmiyor.
Kurallı toplumlarda ölçüler, kuralların uygulanmasındaki titizlikte odaklanıyor. Kuralları bozan Bill Gates gibi bir altın çocuk dahi olsa buna göz yummak mümkün değil. Hukukun üstünlüğü her zaman son sözü söylüyor.
Zaten Bill Gates'i Bill Gates yapan da zekásının ve yaratıcılığının yanı sıra bu rekabet ortamının varlığı. Kuralların işlemesi. Sonuçta Microsoft, IBM gibi devlerle rekabet ederek bugünkü gücüne erişmedi mi?
Bugün görülüyor ki, Bill Gates elde ettiği başarının kurbanı olmak üzere. Son yıllardaki küstahça çıkışlarının ve de kuralların üstündeyim edasının bedelini ağır şekilde ödeyerek.
En büyük olmak, kuralları çiğneme hakkını beraberinde getirmiyor. Kurallı toplumları diğerlerinden ayırt eden en büyük özellik de bu.
Bakıyorum da bizde mali miladı erteletip vergi vermeme lobisinin başını çekenlere. Ve de kayıt dışıyı başarı ile sunanlara ve bunu kendi toplumuna layık görenlere.
İnsanın midesi bulanıyor.
Bill Gates başarısıyla tarihe geçti.
Yargıç Jackson ise dünyanın en zengin adamına kuralları öğrettiği için tarihe mal oldu. Ve de toplum ne Bill Gates'i, ne de yargıç Jackson'u suçluyor.
Toplum hem böyle bir zengini yaratmanın, hem de Jackson gibi cesur bir yargıcın varlığının tadını çıkarıyor.
Paylaş