Zeynep Atikkan: MGK'nın Avrupa raporu

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Bülent Ecevit, ‘‘AB üyeliği 2004 yılında tamam’’ diyor.

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği hazırladığı beş sayfalık raporda, AB'nin ‘‘aşırı istek ve taleplerinin’’ Türkiye'nin gerçeklerine uymadığı için karşılanamayacağını ilan ediyor!

Ve kestirip atıyor.

Başbakan'ın MGK üyesi olduğu düşünülürse bu iki ifade arasındaki muhteşem uyum nasıl izah edilir?

MGK'nın kısaca, ‘‘benim demokrasim çok özeldir’’ demeye getirdiği rapor hakkında hiçbir siyasi parti görüş belirtmiyor. Tek bir siyaset adamı ağzını açıp konuşmuyor. Koşa koşa gidip Dünya Bankası Başkanı'nı ziyaret eden sivil toplum kuruluşlarından, MGK'nın ‘‘kısıtlı demokrasi’’ projesine tepki gelmiyor. Hazırlattığı ‘‘demokrasi raporlarıyla’’ Türkiye'deki demokrat çevrenin beğenisini ve sevgisini kazanan büyük sermaye, ‘‘kısıtlı demokrasi raporu’’ karşısında sessizliğini koruyor.

* * *

Cumhuriyet'te Aydın Engin ‘‘MGK Ses Verdi; AB'ye I-ıh’’ başlıklı yazıdan başka elle tutulur bir değerlendirme yok ortada.

Ağca, Ağar, aklama paklama, Susurluk'u kapatma seanslarının hızı ve düzeyine bakılırsa siyasi sınıf için Avrupa projesinin ‘‘I-ıh’’ olduğu ortada. Galatasaray ‘‘Avrupalılığı'yla’’ sınırlanan ve bu boyutuyla sadece bir süper ego tatminine dönüşen şu Avrupa işi giderek Türkiye'nin gündeminden düşüyor.

MGK Genel Sekreterliği'ne göre ‘‘Türkiye'nin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularındaki eksikliklerinin dile getirildiği AB raporlarının çoğu ülkemize karşı önyargılı kurumların taraflı ve sübjektif görüşlerine istinaden hazırlanıyor. Bu nedenle Türkiye'nin milli bütünlüğüne, üniter devlet yapısına ve kendine özgü gerçeklerine uymayan aşırı ve haksız AB taleplerinin yerine getirilmesi uygun değil’’.

Bu noktada Kürtçe televizyona izin verilmesinin ayrılıkçılığı teşvik edeceği, MGK'nın varlığının ise demokrasiyle pekálá bağdaşabileceği vurgulanıyor. İdam cezasının ve DGM'lerin kaldırılmasına ise yeşil ışık yakılıyor. Ve daha bir dizi ‘‘olabilir’’ ve ‘‘olamazların’’ sıralandığı AB'ye tam üyelik için bir seyir defteri.

Avrupa dosyasını yakından izleyenler çok iyi bilirler ki, AB'yle bütünleşmek ayrıntı, sürekli müzakere, ince politika ve yaratıcılık gerektiren bir süreç. Üye olmak isteyen ülkenin, ‘‘ben bu bütüne ne gibi katkılarda bulunacağım’’ sorusunu kendisine sorup yanıtlayabilmesi önemli bu aşamada. AB her şeyden önce ortak değerler ekseninde ortak geleceği şekillendirmek demektir! Acaba biz bunun farkında mıyız?

AB'ye üyelik, her şeyden önce bir stratejik karar meselesi; tıpkı Mustafa Kemal'in genç cumhuriyete sunduğu çağdaş dünyayı yakalama hedefi gibi. Zaten AB'ye katılma talebi de bu hedefin bir uzantısı değil mi?

* * *

Nedense Türkiye'de Avrupa'yı tartışmak sadece ‘‘bütün iyilikler de, kötülükler de Avrupa'den gelir sığlığına’’ indirgeniyor. MGK raporu da bir şeyleri radikal biçimde kestirip atarken ‘‘kötülük AB'den gelir’’ psikolojisinin ağır bastığı izlenimini yaratıyor.

AB'den ne kötülük gelir, ne de iyilik. Avrupa sadece bir uygarlık projesi. Sadece bir proje olduğu için de her gün yeni fikirlerle gelişiyor.

Türkiye kendi modernite çözümlerini AB'ye taşıyabildiği sürece AB üyeliğinin bir anlamı olabilir. Bu anlam ise ‘‘Benim koşullarım farklı’’ zihniyetiyle şekillenemez.

Biz istesek de istemesek de dünya, ileri değerlere doğru yol alıyor.

AB bu sürecin bir parçası. Bu nedenle de dört sayfalık raporlara sığmayacak kadar önemli ve hayati bir mesele bu!

* * *

Senelik iznimi kullanacağımdan yazılarıma on gün ara veriyorum.

Yazarın Tüm Yazıları