Paylaş
TABİİ bu masalı kimse yutmaz.
İlkokul çocuğu, genç, orta yaş grubu, yaşlı, orta halli, yoksul, yani ülkenin büyük çoğunluğu hiç yutmaz.
Merkez sağın tarlasında serpilip azmanlaşmış yeni zengin güruhu bile yutmaz. Çünkü onlar da yurtdışına gide gele bir şeyler öğrendiler. Televizyon izliyorlar, internete bakıyorlar, başaramayan siyasetçinin usulca siyaset sahnesinden uzaklaştığını görüyorlar. Çıktıkları yurtdışı gezilerinde çocuklarına müzelerde tur attırıyorlar. Bu ayrıntı önemli; çünkü bu çocukların anaları, babaları, teyzeleri, amcaları, enişteleri, aile dostları, müteahhit, bankacı hısımları, dünürleri, kayınço vaziyetleri falan filan son günlerde ‘‘gevşemeye’’ karar veren ‘‘merkez sağ’’ın dünkü oy deposu, destekçisi, yalakası, goygoycusu, cahil teorisyeni vs. konumundaydılar. Onlar bile bu ‘‘gevşekliğin gerzekliğinin’’ pekálá farkındalar.
Geriye kim kalıyor? Bebekler ve de okul öncesi yaş grubu. Şimdi bu dört beş yaşındaki çocuklara ‘‘uykudan önce’’ ‘‘gevşek ve zevzek federasyon masalı’’ anlatılacak. Anlatılacak ki, on üç, on dört yıl sonra bu masalı dinleyen çocuklar ‘‘şartlı refleksle’’ ‘‘gevşek zevzek federasyonun’’ oy deposu haline gelsinler! Olayın özeti bu.
Pamuk Prenses'le ‘‘Öcü’’nün gevşek gece masalları!
* * *
Bilindiği gibi laiklik savunuculuğundan dindarlık bayraktarlığına, sonra sosyal demokratlığa ve de en sonunda hızlı demokratlığa koşan, koşarken Budapeşte'ye uğramayı ihmal etmeyen banka pazarlamacısı liderliğe hafta başında ‘‘federasyon’’ teklifi geldi.
Kimden? Ne yaptığı, ne dediği belli olmayan bir merkez sağ figüranından. Demirel'in ve kendisini siyaset dehası sanan ‘‘erkek güzeli’’ birtakım tiplerin, ‘‘Yavrum, sarışın kolejli kızım’’ diye bu ülkenin başına bela ettikleri liderlikten. Bu ‘‘gevşek ve zevzek federasyon’’ fikri de Türkiye'deki potansiyel istikrar arayışlarının komik bir bölüm başlığı işte.
Ortada yani ‘‘orta sağda’’ Yüce Divan'a gidecek iken aralarındaki ‘‘sıkı fıkı işbirliği’’ sayesinde paçayı kurtaran iki lider var. Şimdi ‘‘merkez sağdaki sıkı işbirliğinin’’ ‘‘gevşek beraberliğe’’ dönüşmesi bekleniyor. Bu ‘‘sıkı’’ stratejiye göre, boğazlarına kadar yolsuzluklara batmış ve de büyük bir olasılıkla barajın altındaki suların altında kalmış merkez sağın iki partisi böylece paçayı kurtaracak.
Siyasete ‘‘Batılı görünüm, giyim kuşam’’ kotasından giren bu iki liderin, Türkiye'nin yeni siyasi tasarımına katacakları hiçbir şey yok. Dün de yoktu, ama garip bir tutku ve bağımlılıkla bu iki lider koruma altına alındı. Oysa onlar ‘‘kuvözde’’ pışpışlanırken merkezdeki iki partinin ‘‘gerçek’’ liderleri Demirel ve Özal bile siyasi meşruiyetlerini yitiriyorlardı.
90'lar Özal vizyonlarının, çağ atlama masallarının balonunu söndürdü. Hele itici gücünü eğitimden alan bugünün ‘‘yeni ekonomi’’ ortamında, ‘‘eğitimi’’ bütünüyle ihmal eden Özal siyasetinin vizyonsuzluğu bir kez daha tescil edildi.
* * *
Demirel'in ise 90'ların başında siyasete dönüşü epey hızlı oldu. Ama Demirel'in yıllarca müteahhitliğini yaptığı merkez sağın modernleşmesine en ufak bir katkısı olmadı. ‘‘İstikrar bozulur’’ tehditlerine rağmen cumhurbaşkanlığından ayrılmak zorunda kaldı. Bazı sokaklardaki demode ‘‘partileşme’’ hazırlıklarından da artık bir sonuç beklenmemeli bugün! Çünkü Türkiye'deki arayışlar ve siyasi refleksler yavaş da olsa belli bir tasfiye sürecini işletiyor. Buradaki en büyük talihsizlik, bu süreçte topluma umut verecek kadroların olmayışı.
Ortada kadro yok, ama dünyada da yirmi otuz yıllık liderlik yok. Biraz geç oldu ama bunu da merkez sağı gözü gibi kollayan iş dünyası ve medya daha yeni anladı. Günaydın!
Paylaş