Zeynep Atikkan: Lidersiz devrim

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Savaşlarda askerlerin değil sivillerin öldüğü bir dünyada devrimlerin devrimcileri de ‘‘gönülsüz’’ ‘‘ılımlı’’ ve ‘‘kadife’’ gibi. Devrim rüzgarları ise ılık esiyor.

Bireysel fedakarlığı iptal eden‘‘tüketim toplumlarında’’ devrimlerin ve savaşların özelliği bu.

Havel, 1989'da Çekoslovakya'nın devlet başkanlığına seçildiğinde bu değişimin adı ‘‘kadife devrimdi’’ Kadife diye anılsa da o yıllarda devrimlerin hálá ‘‘karizmatik’’ liderlere ihtiyacı vardı. Komünizme karşı mücadele veren edebiyatçı Havel, sırtını Duvar'a dönen ‘‘öteki Avrupa’’nın simgesi oldu bir bakıma.

Kadife devrimin liderliği hiç kuşkusuz ki karizmatikti. Havel, imajı ve popülerliğiyle sergilediği siyasi oyunun hem aktörü hem de seyircisi oldu.

1989'dan 2000'e uzanan süreçte devrimin kadifesi epey aktı. Kumaş limeleşti. Karizmadan geriye pek birşey kalmadı.

Çek Cumhuriyeti ‘‘demokrasiye’’ ve ‘‘serbest piyasa ekonomisine’’ en kolay uyum sağlayabilecek ülke görünümündeydi. Devrimi şirindi ve ihraç edilebilirdi. Ama beklenen pek gerçekleşmedi.

Siyaset jargonuyla nikah kıymış tekstil dilini kullanırsak, bugün görülüyor ki ‘‘öteki Avrupa’’da ‘‘kadife devrim’’ miyadını doldurmuş bir kavram değil. Yugoslavya'da da ‘‘ılımlı’’, ‘‘yumuşak’’, hazır giyim tarzında, fast food hızında ‘‘kadifemsi’’ bir küçük Fransız İhtilali oluverdi geçen hafta. Yugoslavlar, lidersiz bir devrimle yüzbinlerin hayatına kıyan diktatörü attılar başlarından.

Bu kez kadife devrim ‘‘lidersiz’’ gerçekleşti. Yugoslavlarla beraber dünyanın da yeni tanıdığı Başkan Kostunica'ya ‘‘gönülsüz devrimci’’ denmesi bu devrimin ilginç bir özelliği galiba.

Kostunica, son derece sade bir hayat süren bir anayasa hukukçusu.

Mütevaziliği, dürüstlüğü ve sedeliği ile tanınıyor. Hukukçu olan eşiyle ‘‘erişilebilir bir orta sınıf ailesi’’ portresi çiziyor. Oturduğu küçük apartman dairesini bugün de bırakmak niyetinde olmadığını söylüyor.

Miloseviç'e mesafeli duran bir milliyetçi olduğu biliniyor. Anti komünistliği dışında siyasi kimliği hakkında çok fazla ayrıntı yok.

Nedense hakkında yazılan bütün portreler ‘‘siyasi kimliğinden’’ çok ‘‘sadeliğini’’ ve ‘‘dürüstlüğünü’’ ön plana çıkartıyor.

Karizma değil aksine sadelik. Belki iç karartacak kadar ‘‘siliklik’’.

Çok farklı siyasi eğilimdeki liderler, Miloseviç'e karşı adaylığını koyması için kendisine teklif götürdüklerinde kendi kendisine ‘‘acaba neden ben’’ diye soruyor. Tereddüt ediyor. Sonra görevden kaçmayacağına karar veriyor. Ve paçaları sıvıyor.

Sahiden acaba neden o? Neden o bilinmeyen?

Gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi diktatörlerden kurtulmaya çalışan toplumlar bile artık meydan meddahlarına, popülizm üstatlarına ve de karizma pazarlamacılarına papuç bırakmıyorlar.

Tabii bir de işin yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık boyutu var! Toplumlar böyle bir düzene mahkum edilemeyeceklerini tebliğ ediyorlar. Bunun adı orada ‘‘kadife devrim’’ başka bir yerde ‘‘toplumsal homurdanma’’ ya da ‘‘ışıkları söndürme’’ oluyor.

Bu dalga, gözle kaş arasında ‘‘sadeliği’’ ve ‘‘dürüstlüğü’’ bir yerlere taşıyıveriyor.

Karizma bezirganlığının, ‘‘siyaset biliyor’’ safsatasının ve de dayatılan istikrar aldatmacasının sonu mu? Keşke!

Yazarın Tüm Yazıları