Paylaş
Çorum
Global değerler aslında bunlar.
Yaşadığı ortamı sahiplenmek. O ortamı dünya ile irtibatlandırmak. Yereli ulusala ve uluslararasına taşımak.
Ya da uluslararasını taşraya kadar uzatmak.
Küresel değerin, bazı metropol özentilerinin dünyalı olma safsataları ile hiç ilgisi yok.
Globallik bir yaklaşım, özgünlük durumu.
Galiba bu kadar da basit.
Ama basit olduğu kadar da güç.
Çorumlu emekli öğretmenin ‘Ben bu şehrin bekçiyim’ diye başlayan sözlerini dinleyinceye kadar ‘yerelin küreseli’ yakalamasının öncelikle bir talep meselesi olduğunu düşünmemiştim.
* * *
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin, Konrad Adenauer Vakfı'yla ortaklaşa düzenlediği yerel medya seminerleri bu kez Çorum'da yapıldı. Bu toplantılar İstanbul medyasını yerel medya ile buluşturan ve de farklı duyarlılıklara zum yapan bir birlikteliği sağlıyor.
İşte böyle bir ortamda bir öğleden sonra, Çorum Hakimiyet Gazetesi köşe yazarı Abdülkadir Ozulu'nun ‘Çorum’da ilk gazete' konulu konuşmasını dinledik.
Şöyle diyordu Ozulu:
‘Yerel medya yeterince ulusalı ve küreseli yansıtmadığı için başarısız. Ben Çorum’da oturuyorum diye sadece mahallemin çukurlarını, çamurlarını mı okumak zorundayım? Eğer bölge gazeteciliğinin amacı ille de yereli yansıtmaksa neden Amerika'daki ya da Avustralya'daki Çorumlular'ın ne yaptığı anlatılmıyor? Neden İstanbul ya da Ankara'daki Çorumlular'ın başarı öyküleri dile getirilmiyor? Bu bilgiler en az çukurlar ve çamurlar kadar önemli değil mi?
Çorumlu'yu kurulacak hükümet de ilgilendiriyor. Kosova'daki savaş da. Çünkü bu gelişmelerden herkes gibi onlar da etkileniyor'.
Eğer tarihe kadar uzanırsak Ozulu'nun sözlerinin sağlamasını yapmak çok kolaylaşıyor. Tarihi, gene Ozulu'nun özenli çalışmalarından aktaralım:
‘Çorum’da ilk gazete 1921 yılında çıkıyor. Adı Çorum. Bu haftalık gazete yayın hayatını kırk üç yıl kesintisiz sürdürüyor. Üç bininci sayısında yok oluyor. Altı sayfalık gazete tepe tepe haber dolu. Tek bir harf hatası yok. Çorum haberlerinin yanısıra İstanbul'a da açılıyor Dünya'ya da. İngiliz Başvekili ne demiş? Almanya'da ne oluyor? Ve en ilginç olanı, düzenli biçimde Paris Borsası'ndan haberler veriyor. ‘Türk ve Rus kağıtlarının Paris Borsası’ndaki değeri nedir'i kesinlikle ıskalamıyor.
O tarihte Çorum'un, Amerika'da finans okumuş yuppy'leri (parlak, bilmiş ve de para harmanlamada ustalaşmış kentli yöneticiler) yok ama dünya borsalarına endeksli bir okur kitlesi var. Sayısı iki yüz üç yüz ama kentin nüfusu da zaten on üç bin.
Çorum'daki seminerde, meslekdaşım Cafer Yarkent yerel medyaya sayfa düzeni anlatıyor. Tesadüfe bakın ki Yarkent'in bir Çorumlu meslekdaşı, 1927 yılında Kırşehir'de düzenlenen ‘Anadolu Gazeteciliği için sayfa düzeni’ kursunda sayfa estetiği dersi vermiş. Tam yetmiş yedi yıl önce!
Küresel borsasının çok değerli yerel bilgileri bunlar.
Kasım ayında Sivas'da düzenlenen seminerde ‘Sivas basınını’ araştıran bir Alman ile karşılaşmıştık. O da yerelden hareketle globalde kendisini ispata çalışıyordu.
Hitit uygarlığının coğrafyası burası. İnsan kendi kendine sormadan edemiyor, ‘Bu coğrafya, dünya çapında bir hititoloji merkezini hak etmiyor mu’ diye. Çorum'un böylesine bir mutlak üstünlüğü ve ayrıcalığı var.
Çorum'daki iki günümü, ‘yerelin global ile ayrılmaz beraberliğini’ düşünerek geçirdim.
* * *
Sınır tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün, Avrupa Konseyi'nin ellinci yılı dolayısıyla geçen hafta yayınladığı raporda 1997'de on altı, 1998'de ise dokuz gazetecinin gözaltında işkence gördüğü belirtildi. Gene 1998'de altmış gazeteciye yönelik çeşitli saldırılar oldu.
Bu da mesleğin üzerinde düşünülmesi gereken başka bir boyutu.
Paylaş