Paylaş
TEM'in iki kenarındaki filizli varoş konutlarının önünden geçerken Turgut Özal'ın ‘İşte kalkınma, işte vahşi kapitalizm’ dediğini anlatmışlardı.
Derme çatmalığı allayıp pullayıp pazarlamak üçüncü dünyalılığın özelliğidir. Deprem yönünden en riskli ülkenin yöneticilerinin varoş binaları karşısındaki tepkisi böyle. Sözde en reformcusunun ve çağı yakalamış olanının yaklaşımı!
İşte vahşi kapitalizm, işte becerikli vizyon büyücülerinin kalkınma, büyüme, gelişme, çağ atlama, böyüük Türkiye ve bilmem ne diye yutturdukları gerçekler.
Bilim adamlarının toplum önünde devalüe edildiği zaten bilimle uğraşmanın en itibarsız iş sayıldığı bir ülkede uzman uyarısı ‘beceriksiz adam’ damgasını yemekten ileri gider mi?
Çünkü beceriklilik çimento çalıp beton dökmektir.
Çünkü beceriklilik Dünya'nın en riskli deprem hattının üstüne en ehten püften ucubeleri yerleştirmektir. En ehten püften ucubeleri yerleştiren müteahhitin zaman içinde ahtapotlaşıp daha kodamanlara villa tipi konaklarda sözüm ona lüks yaşam pazarlamasıdır.
Yay gibi gerilmiş ölüm fayının üstüne diktiği çürük binaların dış cephesini iç çamaşırı pembesine ve fıstık yeşiline boyayıp lüks diye kazıklamasıdır.
Ve bütün bu tiplerin, sağdan sola her partiyi finanse edip en itibarlı adam statüsüyle toplum mühendisliği filan yapmalarıdır. Her konuda sözlerinin dinlenmesidir. Dinamik girişimci iltifatlarıyla pofpoflanmalarıdır.
Türkiye'deki genel ve yerel siyasetin finansmanında Marmara deprem kuşağının üstünü çarık çürük evlerle donatan girişimcinin helal parası olduğu unutulmamalı!
Helal olsun.
Sağcısına sağ söylemle, solcusuna sosyal demokrat yalakalıkla, her kalıba giren bir becerikliler ordusu. Ve de ‘başımı sokayım da ne olursa olsun, oyum da sana’ diyen çağ atlamacı oportünizmin ittifakı.
Önceki gün bir gazeteci ‘Acaba bilim adamları mı mesajlarını ulaştıramıyor yoksa devlet adamları mı kulaklarını tıkıyor’ şeklinde saf bir soru yöneltiyordu yetkililere.
Siyasetin ‘nereden geldiği belli olmayan parayla finanse edildiği, derme çatmalığın kalkınma sayıldığı, bilim adamının en itibarsız insan kategorisine yerleştirildiği ve üçkağıtçının becerikli rütbesine terfi ettirildiği bir ülkede yukarıdaki sorunun yanıtı çok açık değil mi?
Deprem öldürmüyor binalar öldürüyor’ diyen uzmanların sözleri birkaç gün içinde gene uçup gidecek. Binlerce insanın, çocuğun, bebeğin ölümü gene ‘kadere’ ihale edilecek. Bu arada rantçı zihniyetin arsız ve doyumsuzlarına yeni ihale kapıları aralanacak.
Kendimizi aldatmayalım.
Sermayesi, medyası ve siyasi elitleriyle kuralsızlığı teşvik edenlerin ülkesinde tektonik oluşumun en faal alanlarına en çürük bina yapılır. Ve de özellikle yapılır.
O özendirilen kuralsızlığın itici gücü kabadayıların ‘risk almacılığıdır’. ‘Bir şey olmaz’ umursamazlığıyla insan hayatını küçümseme mantığıdır bu.
Ben inanıyorum ki mali milatı erteleterek kimilerinin bağrına bastığı o pis paralarla finanse edilmişti çöken binaların büyük bölümü. Ve gene o paralarla finanse edilmişti pekçok yerel ve genel seçim kampanyası.
Yetkililer ‘Hazırlıksız yakalandık’ demekteler.
Binlerce ocağı söndürmek için her şey hazırdı.
Hem de nasıl!
Paylaş