Paylaş
Tayyip Erdoğan ile ilgili kararın yarattığı tartışma, kararın kendisi kadar önemli. Pekçok temel konuda olduğu gibi.
Nedense hiçbir temel konuda standartlar ve ilkeler tartışılmıyor. Ortadaki ağız dalaşları da bir süre sonra unutulup gidiyor.
Tayyip Erdoğan'a verilen karar çerçevesinde günlerdir süren karşılıklı küfürleşme bu ülkede standart yaratamanının önemli bir göstergesi bence.
Ancak görülüyor ki bu standartsızlık, cihana demokrasi dersi verenleri de fena halde tutsak almış. Amerika'nın İstanbul Başkonsolosu hanım, Tayyip Erdoğan'ı ziyaret edip ‘Türk demokrasisini’ sorguluyor. Aynı günlerde tutuklanan Doğu Perinçek'i ıskalıyor. Çünkü Perinçek'in söylemi anti Amerikan vs.
Demokrasi adına ‘Benden yana olanın hakkını korurum’ şaklabanlığını Amerikalı, Fransız veya İtalyan'ın yapması bizdeki şaklabanlığı aklar mı?
Aklamaz.
Çünkü Amerikalı Konsolos hanım kendi tanımıyla ‘eksik etek’ bulduğu ülkelerde çifte standartlı demokrasi dayanışması gösterebilir ama kendi vatandaşı söz konusu olunca standartları korumak zorundadır.
Kısaca kendi ülkesinde, ‘John ile demokratik dayanışmaya girerim’ ama ‘Bob’a nanik yaparım' diyemez. Çünkü böyle bir çifte standarda kurumlar izin vermez.
O zaman her ülkenin kendi demokrasi ve insan hakları standartlarını yükseltmesi ve bunun mücadelesini vermesi önemli.
Tayyip Erdoğan'a verilen cezayı tartışırken biz bu standartları gözetiyor muyuz?
DSP lideri Ecevit haklı ‘Tayyip Erdoğan’a verilen ceza ağır' derken. Ecevit'in bu saptamasının yanıtı da ‘Ama Tayyip Bey demokrasiyi bir araç olarak görüyor’ olamaz.
Her fırsatta görülüyor ki dillerine doladıkları şu ‘demokrasi’ onu araç olarak ‘kullananlar’ ile ondan ‘korkanlar’ arasında sallanıp duruyor.
Ve de hep düştü düşecek noktasına geliyor.
Türkiye, küfürleşmeden ‘Tayyip Erdoğan’a verilen ceza ağırdır'ı tartışacak olgunlukta olmalı artık. Çünkü bu tartışma bir siyasi özgüvenin de ölçüsü olacaktır.
Evet çok iyi biliyoruz ki Tayyip Erdoğan, kendi siyasi çizgisi dışında hiçbir demokrasi sınavında varlık gösteremedi.
Bildiğim kadarıyla ne Manisalı çocuklara sahip çıktı, ne Metin Göktepe davasının savunucusu oldu...Meclis'te pankart açtıkları için yarınları yok edilen gençlerin feryadını paylaşmadı. İzmir'de dans eden kız çocuklarını karakola götüren zihniyete karşı çıkmadı.
Kendisinin bu eksik ve çok eksik demokrasi anlayışına rağmen Ecevit'in Erdoğan hakkında söylediklerinin üzerinde durulması gerekiyor.
‘Demokrasiyi araç olarak görüyorum’ diyenlerin bile hakkını koruma cesaretidir demokrasiye inanmak.
Gerçekten demokrasiye güvenenlerin gücü de bu ‘özgüvendir’.
Basında çıkan bazı yazılara katılıyorum... O kadar kötü ve zevksiz bir şiiri okuduğu için Erdoğan'ı eleştirebilirsiniz.
Çünkü siyasi mücadelede estetiğin de payı vardır.
Ama şiir için siyasi yasak getirip sonra bir efsane yaratmak! Bunu anlamak çok zor.
Paylaş