‘Küçük dağları ben yarattım’

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Önceki gün bilgisine ve yeteneğine çok değer verdiğim psikolog arkadaşıma, bir metin okudum.

Gazetelerin ekonomi sayfalarında hak ettiği yeri bulan bu metin, ekonomi bakanının açıklamalarını içeriyordu.

Metnin yorumunu iktisatçılardan çok, psikologların yapabileceğini düşündüğüm için başvurum psikoloji rehberine oldu.

Batı basınının çok sık uyguladığı bir yöntemdir bu.

Gazeteler, sık sık konuşarak ön plana çıkmak isteyen siyasetçilerin, iş adamlarının demeçlerini didikleyip kişilik analizi yaptırırlar. Ve okura sunarlar.

Ekonomi bakanını, gıyabında psikanaliz seansına aldığımız metnin ana hatları ve de ilginç anahtarları şunlar.

Birlikte okuyalım.

‘Benim adım Güneş Taner.

Ben, bu işleri daha önce yaptım. IMF, benim ne yapacağımı biliyor.

Benden öncekiler gibi IMF’ye gidip, ‘Vallahi, billahi şunları şunları yapacağım’ demem. Dediğimi yaparım.

Ben, konvertibiliteye geçtiğimde bana, ‘Bu yapılmaz’ denmişti. Üç ay sonra şapka çıkardılar.

Ben, IMF'ye borçlu falan değilim. Beni, IMF yönetmiyor.

Ben, kendi kendimi yönetiyorum.

IMF'ye kendi ülkemde, Türkiye'de ekonomi yönetiminin nasıl olacağını izah edeceğim...(Etti ve de stand-by

...Yüzde 250 gümrük vergisini, yüzde 40'a ben indirdim.

Türkiye'yi Gümrük Birliği'ne ben soktum.

Ben, kumanda ekonomisini şeffaflığa taşıdım. Şimdi bana, ‘Yapamazsın’ diyorlar, ben de yapacağım diyorum...

...Ben, şimdiye kadar düşüncelerimi halka hep anlattım.

Bundan sonra da anlatırım. Kimseyle de kavga etmem.

İstesem, Refahyol'un yanlışlarını anlatır, perişan ederim. Ama 6-8 saatim gider. Benim işim yanlışları söylemek değil, doğruları yapmaktır...

...Ya enflasyon canavarı beni öldürecek, ya ben onu...''

Bol birinci tekil şahıslı, iyelik zamirli konuşma biçimine, psikoloji dilinde ‘savunmacı üslûp’ deniyor.

Kısaca, kendisini sürekli savunma ihtiyacını duyanlar, esiyorlar ‘ben yaparım, kırarım, yıkarım, dersini veririm, diye.

İster bakanlık koltuğunda olsun ister tribünlerde, ‘küçük ve büyük dağları ben yarattımcıların' zarif stilinin bilimsel adı bu.

Kuşkusuz ki insanlar durdukları yerde efelenmiyorlar.

Peki, savunmacı üslûbu kimler kullanıyor? Neden kullanıyor?

Yani, bir bakan, bir öğretmen, bir pilot, bir mimar, bir doktor ya da bir avukat, durup dururken neden, ‘ben istesem perişan ederim', ‘ben, kendi kendimi yönetiyorum' üslubûnu benimsiyor?

Psikologlar bunu,

1- IQ eksikliği, yani zekâ sorunu

2- Özgüvensizlik

3- Suçluluk duygusu gibi nedenlere bağlıyorlar.

Biz, tabii ki ekonomi bakanına birinci şıkkı yakıştırmıyoruz.

Yani, IQ eksikliği üzerinde hiç durmuyoruz.

Ancak, bu üslûbu kullanan bir siyasetçinin, bizi, epey salak sandığını da düşünmeden edemiyoruz.

O zaman geriye ikinci ve üçüncü şık mı kalıyor?

Yani, özgüvensizlik ya da suçluluk duygusu nedeniyle hiç yeri değil iken, kişinin kendini, ‘kendisine' savunması. Bir yetersizlik ya da suçluluk duygusuyla.

Artık bunlardan hangisinin doğru olduğuna, siz karar verin.

Geçen hafta, ekonomi sayfalarında, ‘Beni, IMF yönetmiyor' ‘‘Bize gölge etmesinler’’ kasırgası esiyordu ya.

İki gün sonra, gazetelerin manşetine, ‘IMF, stand-by'a zorluyor' çıkıverdi.

Yani bizim arslanlar, Hong Kong kaplanlarında kükredikten sonra, kedi gibi dönüveriyorlar vatana.

Yazarın Tüm Yazıları