Zeynep Atikkan: Korsika

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

KENDİ ev ödevini yapmaya cesareti ve azmi olmayanlara gün doğdu. ‘‘Fransa yaptı, biz de aklımızı başımıza toplayalım’’ yazıları başladı.

Düne kadar Türkiye'de Kürtçe eğitime karşı çıkanlar, ‘‘Fransa, Korsika dilinde eğitime izin veriyor mu?’’ mazeretini kullanırlardı. Tembellik ve ödlekliğe kılıf dikmenin en kolay yoluydu bu.

Bugün ise yeni bir söylem var ortada. Önceki gün Fransa Başbakanı Jospin, Korsika'ya yarı özerklik veren hükümet planını açıkladı. Ve Türkiye'de kendilerini ‘‘liberal’’ diye tanımlayanların gözdesi oldu. Yani Fransa örneği ‘‘müşteri’’ değiştirdi.

Hem jakobenliğin hem de insan haklarının şampiyonu olan Fransa'nın böyle bir işlev görmesi de şaşırtıcı olmamalı. Tabii asıl acıklı olan, kendi sorunlarını ‘‘Fransa'da, Almanya'da bilmem nerede şöyle böyle yapılıyor’’ örneklerine dayandıran Türkiye'nin tutumu. Türkiye'nin hálá ‘‘farklılıklarla beraber yaşamanın’’ modern kalıplarını bir türlü dökememesi, hatta düşünmeye bile başlayamaması.

* * *

Jospin'in Korsika Planı'na gelince; plan, kaba hatlarıyla üç yüz bin kişinin yaşadığı adada Korsika dilinin tüm okullarda öğretilmesini öngörüyor. Yerel meclise, dışişleri, savunma dışında çok geniş yetkiler tanıyor. Terörün durması halinde birkaç yıl içinde Korsika'nın özerkliğinin tanınması için anayasada değişiklik yapılacak vs.

Bu noktaya nasıl gelindi? Ve ne oldu?

Önce resmi netleştirelim. Jospin'in Korsika Planı'nı açıklamasıyla Fransa'da ‘‘ulus devlet bitmedi’’. ‘‘Daha az fakat daha özgüvenli ulus devlet’’ yönünde ‘‘simgesel’’ bir adım atıldı. Fransa, Korsika'nın ‘‘özelliğini kabul etti’’. Bugünkü modern siyaset platformunda bunun anlamı şu: Her aklına gelenin ayrılıp bağımsız devlet kurnası mümkün değil. Dünya bu şekilde yönetilemez. Ama bazı hassasiyetleri dikkate almadan da ‘‘toplumların huzurunu sağlamak mümkün görünmüyor’’. Modern devletin teknik olarak çözmesi gereken sorun da bu. Yani ‘‘olgun ve pragmatik bir yaklaşım’’ gerekiyor.

Korsika konusunda Fransa'da refleksler bu yönde işledi. Ve plan, bazı istisnalar dışında Fransız siyasi sınıfının ‘‘anlayış birliğiyle’’ gerçekleşti. Fransa, başta Korsika sorunu olmak üzere son yıllarda karşılaştığı ‘‘kültürel farklılıklar’’ konusunu kesinlikle ‘‘doktriner temelde’’ tartışmadı. Cumhuriyet değerlerini sorgulamadı.

Bu son derece önemli bir nokta.

Fransız toplumu, ‘‘Korsika'ya yarı özerklik verilmiş olmasını’’ bugün büyük bir ‘‘olay’’ gibi yaşamıyor.

Basını dikkatle izliyorum Fransız entelektüelleri, ‘‘Korsika sorunu’’ üzerine derin açıklamalarda bulunmuyor. Sadece merkez sağda bir karambol yaşanıyor. Bu, Türkiye'de olduğu gibi Fransa'da da siyasetin ‘‘sağ kanadının’’ modern zamanların gerektirdiği hamleleri yapacak ‘‘entelektüel birikimden’’ yoksun olmasından kayanaklanıyor. Yani merkez sağ kendi ‘‘yapısal karambolünü’’ yaşıyor.

* * *

Korsika Planı, Başbakan Jospin'e vahiyle inmedi. Fransa'da son yıllarda yapılan reformların önemli bir bölümünde ‘‘68’’ Fransası'nda ortaya atılan taleplerin izi bulunuyor. Yani bir süreç işliyor.

Bölge dillerinin korunması ve yerel yönetim reformu gibi kavramlar 68 olaylarının çok önemli tartışma konularıydı. Örneğin, Fransa'da ‘‘monarşist sağın’’ savunduğu ‘‘bölge dillerinin korunması’’ fikrine 68'de aşırı sol sahip çıkmıştı. Sosyalist yönetim de bunu hayata geçirdi.

1981 yılında dönemin İçişleri Bakanı Gaston Deferre'in ‘‘desantralizasyon’’ reformu da Korsika Planı'na giden yolu açan etkenlerden biri oldu.

Demek istediğim, ortada bir devamlılık var. Bu nedenle de hır gür çıkmıyor. Süreçler modern zamanların ihtiyaçlarıyla kucaklaşıyor.

Yani mesele, örnek almak değil ‘‘kendi sorunlarımıza’’ ‘‘kendi çözümlerimizi’’ üretmek için süreçleri işletmek.

Yazarın Tüm Yazıları