Paylaş
Mersin Üniversitesi'ndeki rektörlük seçimi mahkemelik. İstanbul Üniversitesi'ndeki sıkıntılar belli ki bu yıl da devam edecek. Marmara Üniversitesi'nde türban eylemi yapılıyor. Sıkıntılar daha şimdiden uç veriyor.
Öğrencinin ÖSYM mağduru olması o kadar kanıksanmış ki, mevsim normalleri gibi bir şey. Öğrenciler şimdi de ek kontenjan kılavuzu alabilmek için sabahın erken saatlerinde kuyruğa giriyorlar.
Öğrencinin ek kılavuza ulaşma çabası sadece kısa vadeli bir hedef. O kılavuza ulaşıp ek kontenjandan bir yerlere kapağı atmak asıl mesele. Peki sonra ne olacak?
Gençliğe ufuk açacak, modern çağ ile iletişimini sağlayacak gerçek kılavuz nerede?
Biliyorum ek kılavuzun işlevi bu değil. Ama olayın bir de bütünlüğü var. Nedense o hiç tartışılmıyor. Çünkü Türkiye'de eğitim kurumlarının bir bütün olarak gençliğe kılavuzluk ve de rehberlik etme işlerinden istifa edeli yıllar oldu.
Türkiye, orta öğretimden yükseğine kadar bütün kurumlarıyla dünyanın eğitime yaptığı büyük yatırım hamlesini ıskalıyor.
* * *
Eğitim birinci ligdeki ülkelerin öncelikli gündemi artık.
Bütün dünyada üniversitelerin mantığı, işlevi yeniden yorumlanıyor. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in kullanmadığı İnternet'in şekillendirdiği yepyeni bir dünya var. İnternet üniversitelerin bünyesine müdahele ediyor.
Üniversiteler giderek bilginin toplandığı ve de tekelleştiği alanlar olmaktan çıkıyorlar. Bilgi, İnternet sayesinde çok daha geniş ve yaygın alanlarda birikiyor.
Bilim adamının yayınladığı makale iletişim ağının servisine girdiği andan itibaren cazibesini bitiriyor. Büyük bir hızla diğerleri tedavüle çıkıyor.
Üniversite yönetimlerinin tartıştıkları en turfanda konular bunlar. Örneğin, yüksek teknolojinin girişimcileri iş dünyasının profilini değiştiriyor. Mühendis kökenli girişimcinin hakim olduğu İnternet'e endeksli bir iş dünyası bu. O zaman çok revaçtaki işletme masterlerine ihtiyaç var mı yok mu, sorusu gündeme geliyor.
Bu sorunun yanıtı aranırken mühendisliği, psikoloji, ekonomi ve finans bütünlüğü içinde okutmanın gereği üzerinde duruluyor. Mühendisler nasıl yetişecek sorusuna yeni yanıtlar aranıyor.
Bu arada sosyal bilimlerin de teknoloji ile ele alınması fikri ağırlık kazanıyor. Çünkü teknolojiyi kullanmayan bir sosyal bilimcinin çok fazla hareket kabiliyeti kalmadığı ortaya çıkıyor.
Bu da çok doğal değil mi? 19. yüzyılın aydınları kendi çağlarının bütün araçlarını kullanmazlar mıydı?
Cumhurbaşkanı İnternet'i kullanmıyormuş.
İnternet'i kullanmayan Cumhurbaşkanı'nın ülkesinde sabahın köründe gençlik ek kılavuz kuyruğunda umutsuzca bekler! Kendi zamanını yaşamayan yöneticiler gençliğe kendi zamanlarını yaşama olanaklarını tanırlar mı?
Paylaş