Zeynep Atikkan: Kanıksanan yangın

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

BU tür olaylarda toplumsal kanaat derhal kararını veriyor.

Sayıştay yangınında olduğu gibi. Kim inanır bütün kamu kuruluşlarının hesaplarını denetlemekle yükümlü bir kurumun arşivinin basit bir kaza sonucu cayır cayır yanmış olmasına.

Zaten sorun da bu.

Yaşanmakta olan bu derin güven bunalımı.

‘‘Tarihin sonunun geldiğini’’ iddia ederek epey medyatik olan siyaset bilimci Francis Fukuyama, bundan birkaç yıl önce yazdığı ‘‘Güven’’ adlı kitapta güven kavramının erozyona uğradığı ülkelerde kalkınma hamlesinin sekteye uğradığını öne sürdü.

Bu düşünce, dünyaya hákim olan ‘‘Kaydur kuydur’’luk zihniyetinin hiç hoşuna gitmediği için pek itibar görmedi. Aslında Asya krizinin temelindeki ana nedenlerden birisi bu ülkelerde yaşanan güven bunalımıydı. Yapılan her işin arkasında bir çıkar grubunun marifeti ve becerisi olduğu konusunda toplumda yaygın bir kanaat vardı.

Verdikleri fetva ile ülkelerin reytingini filan yükselten finans kuruluşlarının bir zamanlar alerji duyduğu bu kavramlar şimdi pek bir revaçta. Durmadan ‘‘şeffaf olun’’, ‘‘kamu yönetiminde liyakatı hákim kılın’’ diyorlar.

Şeffaf olun ki, ‘‘güven duyalım’’ın keşfi! Biraz geç kalınmadı mı? Neyse!

Sayıştay vakasına dönersek, güven kavramının tamamen iptal olduğu bir ülkede Sayıştay yangınının masumiyetine inanmak tabii ki mümkün değil!

Televizyonda yangın haberini duyduğunuz anda aklınıza ilk gelen soru neydi? Talihsiz bir elektrik kontağı mıydı?

Ertesi gün gazetelerin yorumları olayın polisiye yönü üzerinde yoğunlaşmamış mıydı?

Arşivin yüzde ellisini kül eden yangının aydınlatılabileceği yolunda en küçük bir kanaat oluştu mu sizde?

Asıl sorun bu üç soruya verilen yanıtların dinamiğinde.

Sayıştay yangını türündeki olaylar karşısında toplum ‘‘Suça aktif katılım mı var, yoksa pasif bir göz yumma mı söz konusu?’’ sorularını soruyor.

Bir üçüncü soruya da pek gerek duymuyor.

Artık çok iyi biliniyor ki, bu ülkedeki bütün dengeler mevcut ‘‘opak’’ yapının sürekliliği ve sürdürülebirliliği üzerine kurulu.

Ve bu dengenin değişebileceğine kimse inanmıyor. Bu ‘‘içini’’ göstermeyen yapı, ‘‘dürüst’’ diye seçilenlerin bile işine geldiğine göre!

Güven ortamının yarattığı huzur ikliminde gerçekleşir adı mucize olan kalkınma hamlesi. O çok sevilen Türk mucizesinin gerçekleşmesi için olmazsa olmaz koşul da bu işte!

Yani toplumun bu çeşit bir yangının kaza sonucu çıktığına inanabilme ayrıcalığı! Böyle bir ülkede yaşama lüksü!

Bu da ancak kamu yönetimine en aşağıdan yukarıya kadar liyakat esasının hákim olmasıyla mümkün olur.

Kamu kuruluşlarını acaba sadece irticacılar ve bölücüler mi tehdit ediyor?

Yoksa yönetimine partizanca çöreklenmiş niteliksiz ‘‘onun bunun adamları’’ mı?

Sayıştay yangını öncelikle bir kamu yönetimi meselesidir ve olay ciddi hiçbir ülkede örtbas edilemeyecek kadar önemlidir!

Yazarın Tüm Yazıları