Paylaş
ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın çok isteyip bir türlü duyamadığı sessiz çoğunluğun sesi Körfez depreminde korolaştı.
Korodaki AKUT'çu sesi yankılandı bütün Türkiye'de. Gençliğin sesi yükseldi. Bölgede hem gazetecilik yapıp hem de kurtarma çalışmalarına katılan genç gazeteci arkadaşlarımızın veryansın'ı işitildi.
İlk kez bilim adamının sesi gürledi bu ülkede.
Ve de ilk kez yeni insanlar konuşmaya başladı. Ağzı laf yapan megalomana değil konusunu bilene uzandı mikrofonlar.
Çıkar çevrelerinin eskiden pek bir gür çıkan sesi parazitlendi.
Elektronik medyanın yarattığı modern ortamda yeni dünyanın bireylerinin sesi duyulmaya başladı.
Bugün başka bir Türkiye var artık.
Ve başka insanlar konuşuyor.
Ehven-i şercilerin anlamadığı bir dilden. Bu ülkede Soğuk Savaşı tasfiye etmeye kararlı olanların sesi yükseliyor.
Mesut Yılmaz'ın sesini duyamadığı sessiz çoğunluğun Türkiye'sinde bugün AKUT'çu seçime girse mevcut partilerden daha fazla oy alır.
Bugün yüzde 20'ye ‘başarı’ diyenler, siyaseti hep Soğuk Savaş'ın ürünü küstahlık, nobranlık ve insana saygısızlık olarak gördüler yıllarca. ‘Teşkilat sağlamsa siyaset tamam’ sandılar. Oysa siyasi taban sürekli kaymaktaydı ayaklarının altından. Onlar, günlerini gün ettikleri lüks otellerden ses duymaya çalışırken siyasi taban kendi toplum projesini şekillendiriyordu.
Bakıyorum da bugün ağızlarını açacak halleri kalmamış.
Ve de yenisinin eskisinden hiçbir farkı yok.
Örnekleri ortada. Kendisini siyaseten ispatlamadan Başbakan yardımcısı olmuş. Binlerce can alan faciada devleti işletememiş bir hükümetin en aktif mensubu. İstifa edeceği yerde ‘Eleştiri yapan vatan hainidir’ diyor. Vatan haini edebiyatına sığınacak kadar demode.
Oysa siyaset, dans pistinde çaçaça şampiyonluğuna benzemiyor!
Siyaset pisti dans pistinden çok daha kaygan. Hele bugünün dünyasında.
* * *
Elektronik postaya düşen satırlara bakıyorum, 17 Ağustos Demokrasi Partisi kuralım önerileri düşüyor ekrana.
Ve yüzlerce mesaj ulaşıyor bütün bunları unutmayacak olanlardan, affetmeyenlerden. Şöyle demekte bu ülkede modern toplumu talep edenler:
- Biz T.C. vatandaşları olarak insanca yaşamak istiyoruz. Aklımızı kullanarak bilim ve teknolojinin nimetlerinden yararlanarak yaşamak istiyoruz.
- Cehalet, vurdumduymazlık ve çıkarcılıkla işini iyi yapmayanları, canımıza, sağlığımıza, maddi varlığımıza ve geleceğimize kıyanları affetmiyoruz.
- Yalan ve eksik eğitimle bilgisiz insanlara diploma verenleri affetmiyoruz.
- Bizim can güvenliğimizden sorumlu kamu görevlilerinin işkence yapmasını affetmiyoruz.
- Çeteleri ve çetelerle işbirliği yapanları affetmiyoruz.
- Bizim gerçekleri öğrenmemize engel olanları affetmiyoruz.
- Herkes kendi sorumluluğunun, kendi işinin gereğini yerine getirdiği zaman, aklın ve bilimin ışığında çalıştığımız zaman toplum olarak onurlu ve uygar olabiriz.
- Çoğumuz bunu yapmaya çalışıyoruz. Toplumun her katmanında, kamu görevlerinde ve politikada yükselmenin ve itibarın tek ölçüsünün işini layikiyle yapmak olması gerekir.
- Bunun yerine adam kayırmaya, çıkar ilişkilerine, kısa vadeli hesaplara bulaştığımız, bunların kamu çıkarının ve bilim-teknolojinin önüne geçmesine göz yumduğumuz için kendimizi de affetmiyoruz.
- Çalışacağız.
Biz bir cehalet ve çıkar ortaklığı değiliz. Onurumuzla ve aklımızla yaşayacağız.
GÖZ YUMMAYACAĞIZ.
Mesele bundan daha açık biçimde ifade edilebilir mi?
Paylaş