Nedense sistemli biçimde gündem dışına itiliyor deprem vergisi.Buradaki temel mantık şu:‘Tam mali miladı erteletmiştik şimdi bir de deprem vergisi çıktı başımıza’ şeklinde.Deprem vergisi zaten bedelli askerlik ile gençlerden alınan vergiye dönüştü.Bu boyuttaki bir facia bile kıramıyor yıllanmış kolaycılık alışkanlıklarını.Kimdir deprem vergisini istemeyenler? 80 öncesi ucuz krediyle 80 sonrasında ise teşvikle gelişenler. Devletin almadığı vergilerle palazlananlar.Bugün vergi vermek istemeyip istikrarsızlık taşeronluğu yapanlar mı deprem faciasının yarasını saracak? Unutmayalımki diktiği binası çöken müteahhit de düne kadar vergi vermeyelim lobisinin baş aktörüydü.Teşvik, koruma vs. Mali miladı erteletip vergi vermemek için lobicilik yapanlar bugünkü servetlerini büyük bir iş dehası sayesinde elde etmediler. O zaman biraz tevazu! Çünkü Türk halkına yol gösterebilmek için artık ciddi başarı öykülerine gerek var. Devletin koruması ve teşvikleriyle zenginleşmek de bugünün dünyasında büyük bir başarı sayılmaz. 17 Ağustos sadece siyasetçiyi değil iş adamını da böyle bir yol ayırımına getirdi.‘Vergi çıkarsa yardım kesilir’ sözlerinin sahipleri sosyal sorumluluktan ne kadar kolay istifa edebileceklerini göstermekteler.İkinci Dünya Savaşı sonrasında yıkılan Almanya büyük bir toplumsal özveriyle inşa edildi. O gönüllü özveri ikliminde bir kesimin hem de en varlıklı kesimin sorumluluğundan indirim yapılmadı.17 Ağustos faciasından sonra bütün ekonomi bilgilerini deprem maliyeti hesaplamak için kullananların kimisi 30 milyar dolar diyor kimisi ise 5 milyar dolara indiriyor hasar aritmetiğini. Aradaki 25 milyar dolarlık farkı anlamak için kimin hangi merciiye mesaj vermeye çalıştığını bilmek gerekir.IMF'ci geliyor dolayısıyla IMF'cinin hoşuna gidecek boyutta hasar tahmini.Dış kredi çevrelerini panikletmeyelim endişesi.Hükümetin işini zorlaştırmayalım tahminleri vs.25 milyar dolarlık belirsiz bir gri alan var ortada. İşte Türk ekonomisinin kalbini fay üstüne yerleştirenlerle bugün vergiden öcü gibi korkan zihniyet bu gri alanlarda debeleniyor.* * *Dışardan gelecek yardımın önemli bir bölümü borç şeklinde bu ülkenin kasasına girecek.Peki borç hangi parayla geri ödenecek? Bunun tek yolu vergidir.Radikal Gazetesi'nde Fatih Özatay mükemmel iki yazıyla ortadaki ‘Vergi artarsa ekonomi durgunluğa girer’ safsatasına son derece tatminkar yanıtlar verdi.Vergi vermek istemeyenlerin sözcülerini dinlerken benim de dikkatimi çeken şu oluyor: Bu kesim, ‘Hep aynı insanlardan vergi toplanıyor’ diye şikayet ediyor. O zaman mali milat ile kayıt dışının vergi kapsamına alınmasına neden itiraz ediyorlar? Buradaki çelişkiyi anlamak mümkün mü?Özatay makalesinde şöyle diyor: ‘Unutmayalım ki eninde sonunda istikrarı tartışacağız. Vergi artışı olmadan da istikrar olmaz.’* * *İlginç olan şu ki tahkimi küreselleşmenin bir boyutu olarak görenler küreselleşme fotoğrafının sadece küçük bir noktasına bakmaktalar.Oysa dünyadaki eğilim çok farklı yönde gelişiyor. Madem şirketler bu kadar büyük ve etkili o zaman şirketlerin sosyal sorumlulukları da giderek artıyor. Kurumsal şirket yönetimi sosyal sorumluluk gibi kavramları içermeye başlıyor. Bu kavramlar, şirketin gittiği ülkenin çevre koşullarına zarar vermeme ilkesinden etik kodlara kadar yayılan çok geniş bir alanı içeriyor.Sözünü ettiğimiz iyi ahlak dernekleri, hayır kurumları vs. değil. Modern şirketlerin istikrarlı ortamlarda kendi geleceklerini güvenceye alma çabaları.Kısaca şöyle deniyor: Rekabet ortamında daha güçsüz olan şirket batabilir ama toplumun batması pek de akıl kárı değil.Toplumları istikrar ayakta tutar.Modern ve geniş açılı zihniyet istikrar inşa eder.Demode ve dar bakışlı zihniyet ise mali miladı erteletip vergisizliğin lobicisi olur.Copyright 1999 Hurriyet| ana sayfa | son dakika | haber indeksi | gündem | ekonomi | dünya | olay | spor | yaşam | yazarlar | tv programlari | fal | | hava durumu | kelebek | | | pazar | | | turizm | teknonet | interaktif tüketici | | | | seri ilanlar | e-mail | | |