Paylaş
Kimbilir herşeyi söylemişler.
Uyarmışlar.
‘Çok tehlikeli’ demişler. Ama dertlerini anlatamamışlar. Belli ki ‘reyting’ şirketlerine ulaşamamışlar. Laubalilik sektörünün sansürüne uğramışlar. Arsa spekülasyonuyla siyaset yapma dönemlerinde çıkıp ‘Bu kentleşme ölüm saçıyor’ demek gafletinde bulunmuşlar.
Belli ki onlara ‘Sus zamanı mı bunun’ denmiş.
Öyle bir susturulmuşlar ki ‘En çok kaçak inşaata izin veren iktidarlar ülkenin en başarılı yönetimleri sayılmış’. Müteahhit partisi ANAP vizyonlarıyla toplum kazıklanmış. Solcu partilerde bakmışlar ki müteahhit partisi vizyonlu ve başarılı, onlar da kendi solcu müteahhitleriyle yerel yönetimlerde vizyon çalışmalarına başlamışlar. Kötü, çarpık, çürük bina dikmişler. İnşaat-rant-siyaset hattında göbek şişirmişler.
Ama onlar gene boş durmamışlar. ‘Keriz’ muamelesi görmek pahasına araştırıp, raporlarlar hazırlamışlar. ‘Marmara Bölgesi ateş hattında’ demeye devam etmişler. Bilim adamı sorumluluğuyla görevlerini yerine getirmişler, ‘Bir deprem olursa İstanbul ve çevresinde onbinlerce insan ölür’ diye uyarıp durmuşlar.
Bu ülkeyi yönetenlerin bilimsel düşünce ve bilim ile bağlarını koparalı yıllar oluyor. Vizyon sahibi Özal'ın düşünce biçimi ‘Bilime ne gerek var, bastırır parayı teknolojiyi ithal edersin. Gelişen ülkelerde bilim yapılmaz’ biçimindeydi.
Ne oldu?
Bastırıp parayı teknoloji filan ithal edilmedi. Arsa mafyası, müteahhit çetesi, siyasetçi yalakalıyla çürük kentler inşaa edildi.
Bir de bankacı finansçı, borsacı korosu devreye girdi.
Kentleşme adı altında çürük binada varoşlaşma.
Büyük kent merkezinde de finansallaşma ve dolarlaşma. Böyle bir kalkınma ve çağ atlama modeli. Deprem, bu kutsal düzeni yerle bir etti.
Şimdi ‘Neden Japonya’da bu kadar hasar olmuyor' deniyor.
Japonya'da bu kadar hasar olmuyor çünkü Japonya'da bilim adamının sözü dinleniyor. Bilim adamının uğraşısı toplum gözünde devalüe edilmiyor. Bakın kamuoyu yoklamalarına ‘Türk toplumu en çok kime güveniyormuş’. Bilim adamlarının soru formuna girecek kadar itibarı var mı?
Anımsıyorum geçen yıl yitirdiğimiz değerli matematikçimiz Cahit Arf'ı. Pekçok gazeteci öldüğü gün farkına varmıştı bu çapta bir bilim adamının varlığını. Bilimi iptal etmiş toplumların acı kaderi bu.
17 Ağustos faciası İhsan Ketin'i tanıttı bize.
Kuzey Anadolu Fayı'nı bir Türk bilim adamı İhsan Ketin keşfetti. 1948 yılında. Öğrenicisi A.M.C. Şengör Cumhuriyet Bilim Teknik'teki yazısında şöyle diyor: ‘Rahmetli hocam tüm meslek yaşamı boyunca bu fayı, devleti, şehirleri yönetenlere tanıtmaya çalıştı. Bu fayla iyi geçinildiği takdirde ondan korkulmaması gerektiğini söyledi’.
Elimde TÜBİTAK'ın yayınladığı Bilim ve Teknik Dergisi'nin Mayıs 1998 sayısı var. ‘İstanbul ve Deprem’ başlıklı yazı bu günleri anlatıyor. Bütün işaretleri veriyor. Bilimsel düşünce projektör gibi aydınlatıyor.
Amerikalı, Japon bilim adamlarına özenmeye gerek var mı?
Türk bilim dünyası bu faciayı atlamadı.
Atlayanlar ise meydanda. Deprem bölgesine gidecek yüzü olmayanlar!
Paylaş