Paylaş
Káinatın oluşumunu inceleyen astrofizikçiler tarihe dudak bükerler.
Onlar için tarih çok kısadır.
Çünkü káinatın oluşumu milyarlarca yılı kapsar.
Astrofizikçi ile tarihçi arasındaki temel fark birinin ‘milyar yıllar’ın sırrını arıyor olmasında. Diğerinin ise ‘bin yıllar’ı deşmesinde.
Astrofizikçilerin, bir yıla indirgenmiş kozmik takvimi on beş milyar yıllık bir süreci kapsar.
Yani káinatın 1 Ocak'ta saat sıfırda doğduğu kabul edilirse aynı yılın 10 Eylül'ünde saat 12.00'de Güneş belirir.
Dünya-Ay sistemi 13 Eylül'de ortaya çıkar.
31 Aralık'ta saat 23'ü 59 dakika ve 50 saniye geçe Mısırlılar Piramitleri inşa ederler. Ve de bu kozmik takvime göre 31 Aralık günü saat 23'ü 59 dakika 59,937 saniye geçe insan Ay'da yürür. Yıl 1969.
Bilindiği gibi yarın, Ay'ın Güneş'le çok özel bir buluşması var.
Yüz elli milyon kilometre uzaktan ışığını Dünya'ya gönderen Güneş bir süre için Ay'ın arkasında kalacak.
Gündüz karanlığa bürünecek.
Sessiz ve muhteşem bir bütünlük sergiliyor bu olup bitenler.
* * *
Milyar yıllar, yüz yıllar ya da on yıllar.
O bütünlüğün dinamiğini ve zenginliğini bulup çıkartmak önemli olan.
Sanırım gökyüzündeki o muhteşem dengenin benzerine ihtiyacı var toplumların.
Güneş tutulmasını beklediğimiz şu şaatlerde nefesimizi ve nutkumuzu tutup bir garip oluşumu izliyoruz.
Patırdı, gürültü içinde.
Dengesizlik ve de kaos halinde.
Merkez sağ politikacılardan alıştığımız uygulamalar ‘sol’ adı altında siyaset sahnesinde pazarlanıyor.
Başabakan Ecevit, sözünü tutan dürüst devlet adamı imajıyla 18 Nisan'da partisine seçim kazandırdı. Aldığı oylar toplumun çeşitli kesimlerini temsil ediyordu.
Yüzde yirmi ikilik desteği öncelikle ‘dürüstlük’e duyulan özlem besledi.
Şimdi ne oluyor?
Dürüstlük özlemi çevresinde oluşan toplusal konsensüs yıkılıyor. Nedeni ise çok açık.
Bir bütün içinde ele alınması gereken reformlar, sadece bir kesimi fedakárlığa zorlayacak biçimde topluma sunuluyor.
Dürüstlük'ü için kitlelerden oy alan liderin ilk işi, kendi getirdiği vergi reformunu kırpmak oluyor. Kendi sözünü tutmuyor.
Oysa Başbakan Ecevit'in 60'larden beri gelen bir çizgisi var. Devlet adamlığı iddiası var.
Devlet adamlığının temel koşulu da ‘verdiği sözü tutmaktır’.
Düne kadar göklere çıkarılan vergi reformunu bugün kırpıp kuşa çevirdikten sonra aceleye getirip diğer adımları atmak çok zor.
Bir kere güven kaybolmasın. Siyasi oportünizm işaretleri belirmesin!
Güneş sözünü tuttu. Yarın tutuluyor.
Káinatın oluşumundaki dengeye ihanet etmeden.
Toplumların da denge ve güvene ihtiyaçları var. Bunu da büyük çapta tutulan sözler oluşturur.
Paylaş