Zeynep Atikkan: Gene istikrar ve demodelik!

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

NE kadar bilinçli olduğu kesin değil. Ancak hiçbir dönemde gündem bu kadar çok reforma angaje olmamıştı.

Bu, öylesine ilginç bir dönem ki, iyi niyetinden hiç kuşku duymadığım bazı meslektaşlarım bile, Brüksel yerine Budapeşte'de dolaşmayı yeğleyen ve yorulunca (çok sık sürmenaj kökenli fatig geçirmekte) Miami'de dinlenen bir banka pazarlamacı parti liderinin, Türkiye'nin Avrupa politikasına yön vereceği için seviniyorlar.

Şöyle bir gözden geçiriyorum da, Avrupa Birliği'nde ve aday ülkelerde ‘‘doğrudan’’ AB dümenini tutan siyasi figürleri! AB gibi oluşum halindeki son derece dinamik bir gelecek projesinin böyle bir siyasi aktöre teslim edildiği ülkeye rastlamak çok zor. Nedenleri, bu sütunu izleyenler açısından çok açık olmalı!

Bazı iyi niyetli meslektaşlarım, iki günde bir pozisyon, yön, mevzi, cephe, eğilim, görüş vs. değiştiren bu liderin ‘‘Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer’’ şeklindeki ‘‘demokrasi şovunun’’ etkisi altındalar. Gün de zaten her şeye sevinip, bütün hokkabazlıkları yiyip yutma günü. Buna ‘‘gelir dağılımındaki bozukluğu görmeyelim’’ modası da dahil tabii ki.

***

Hükümete özel istek ve destekle deneyimli siyasetçi kotasından davet edilen zat, ‘‘AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer’’ diyor. Ketumluğu ile tanınan Başbakan çıkıp ‘‘CHP'nin, HADEP'le işbirliği yaptığı yolunda istihbarat aldığını’’ söylüyor. Sanki ortada illegal bir örgüt varmış gibi. Bilindiği gibi Diyarbakır Belediye Başkanı HADEP'li. ‘‘AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer’’ diyen liderden ses yok. Belli ki o sıradaki hesap, hiçbir siyasi kimliği olmayan bugünkü ‘‘istikrar hükümeti’’ne girmek.

Birkaç köşe yazısı dışında üzerinde çok durulmayan şu ‘‘istihbarat’’ meselesine gelince; siyasi hesap yapmakta ustalaşmış ‘‘demode’’ reflekslerin kronik çıkışları bunlar. AB, demokrasi, insan hakları, küreselleşme, modernite temaları ekseninde ‘‘nasıl bir HADEP'e ihtiyaç var’’ sorusunu tartışması gereken bir ülkede Başbakan'ın sergilediği Soğuk Savaş artığı refleksler!

Başbakan neden ‘‘durup dururken’’ halim selim şekilde ‘‘köşesinde duran’’ CHP hakkında istihbarat aldı? İstihbaratı neden hemen kamuoyuyla paylaştı?

Aslında bu, hukukta ‘‘dedikodu yaymaya’’ giriyor ve bu gerekçeyle gazetecileri para cezasına mahkûm filan ediyorlar. Neyse bu işin başka bir boyutu. Şu güçlü ‘‘istihbarat’’ meselesine dönersek. Ortada CHP, HADEP işbirliği filan yok. Ama ‘‘taban fiyatları ve düşük tutulan işçi ve memur maaşları’’ gibi meseleler var. Yani çalışanların oylarının DSP'den başka yerlere kayması vs. hesapları söz konusu.

Hiç kuşkusuz ki geçen seçimlerde CHP'yi barajın altına, bu ülkenin en bilinçli oyları gönderdi. Şimdi o oyların yönü son derece önemli. Eğer bir erken seçim olur da CHP'nin HADEP'le işbirliği yapma olasılığı ortaya çıkarsa, bu çatı Meclis'te grup bile kurabilir. Unutmamak gerekir ki Doğu ve Güneydoğu'daki bazı illerde HADEP'in oy oranı yüzde 40'ın üstünde.

Ecevitsel siyaset yapma refleksi işte bu varsayımlar üzerinde şekilleniyor. Dün de böyleydi bugün de. Ecevit'in korkuları var ama CHP'nin hiçbir hazırlığı yok. Bu da işin başka bir boyutu.

Türkiye'nin ve bölgenin geleceği için nasıl bir HADEP gerekiyor, sorusunu tartışması gereken bir ülkede gene ‘‘öcüler’’ yaratma refleksleri işliyor.

Başbakan'ın gündemine bakın. AB politikasının dümenini eline alan başbakan yardımcısının siyasi sicilini izleyin! Sonra da bir bardak istikrar suyu için!

***

NOT VE AÇIKLAMA: Eski Sanayi Bakanlarından Yalım Erez'in bir yazım üzerine ailemi ve şahsımı hedef alan hakaret mektubuna karşı açtığım dava lehime sonuçlanmıştı. Aldığım tazminatı, üyelerle dayanışma çalışmalarında kullanılmak üzere Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne vermekten onur duydum. Çünkü, şahsıma yazılmış olan bu çirkin mektup, aslında bir siyasetçinin mesleğimize olan saygısızlığının göstergesiydi.

Yazarın Tüm Yazıları