Paylaş
İzmit
‘Sizde ne var’ sorusu ‘enkaz altında kaç akraban var’ anlamına geliyor. ‘Kimse yok, ben gazeteciyim’ demeye utanıyorsunuz. Öyle bir an ki. Öyle bir kopuş ve bütün anlamların bir bir yitiriliş çizgisi ki bu.
Soruyu yönelten orta yaşlı adam, karşımdaki ölüm apartımanından ailesinin yedi mensubunu çıkartmış. ‘Sadece birisi sağ. Altmış iki saatte aldım onu’ diyor. Cenazelerini bulup da toprağa verebilenlerden o. Yani depremzedelerin farklı bir kategorisinden. Bir de ölülerine ulaşamayanlar var ki.
Karşımdaki bitkin adam konuşuyor.
Ailenin bir delikanlısı askere gitmeden önce uğramıştı İzmit'e. Bir geceliğine vedalaşmak için.
Ölümler içinde nedense bazılarınınki daha kayda değer, daha acıklı oluyor. Söylenek çok ‘az şey’in olduğu bir ortamda konuşmak garip bir teselli sanki. Sonsuz bir çaresizliği paylaşma çabası.
Ve tam o sırada köpeklerin burun delikleri bir hayat soluğuyla titreşiyor. Havlıyorlar. Kurtarma çalışmaları başlıyor.
Florida'dan gelen Amerikan kurtarma ekibi çalışıyor bu enkazın başında. ‘Bin’lerin yok olduğu faciada ‘bir’i kurtarmanın zaferi için bütün nefesler tutuluyor. İnsan hayatının değerini anlamak için böylesine korkunç sınavlardan mı geçmek gerekiyor?
Nasıl bir anlamsızlık ve acz duygusu bu.
* * *
Hangi hasletleri nedeniyle Sağlık Bakanı olduğu belirsiz zat'a göre, ‘Dışardan gelecek hekime ve yardıma ihtiyaç yok. Hele yardım Ermenistan ve Yunanistan’dan olursa'.
Kan, Yunan kanı olursa bu zat'ın mavi kanına dokunuyor. Amerikalıların gönderdiği hastaneye ihtiyaç duyulmuyor. Kendisi ideoloji AKUT'çular ise şov yapıyor, vs.
‘Değişmiş’ MHP'nin ‘durmuş oturmuş’ Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un deprem felaketinde oluşturduğu sicil bu. Dogmaların iğdiş ettiği ruhların insana yaklaşımı. Ne denebilir ki!
Asrın felaketi asrın posalalarını ortalığa dökmekte gecikmiyor.
Radikal Gazetesi dünkü manşetinde Osman Durmuş'a ‘Yeter, sus ve git’ demiş.
O gitmez.
Çünkü bu hastalıklı zihiyetin bir müşteri grubu var.
Pazar günü, İzmit'te enkaz başında umut ile bedbinlik arasındaki o sessiz gidiş gelişi izlerken çevremde pekçok Osman Durmuş vardı.
Dakikalarca Durmuş'sal yorumlar yaptılar.
Şöyle diyorlardı:
‘Burada şov var. Teknik adam dedikleri neymiş.
Çevreye toplanmış cemaatten her bir insan bir taş kaldırsa kaç kişinin hayatı kurtulur.
Kimmiş yetkili dedikleri, izin vermeyenler. Bunların bizi engellemeye ne hakları var?
Madem afeti Allah yaptı, kurtulan kurtulur. Allah istediğini yaşatır. Kurtarma ekibi diye gelenlerin hepsi filim artisti’.
O sırada Florida'dan gelen ekibin başkanı çevredeki güvenlik kuvvetlerinden enkazın üzerindeki televizyon ekiplerinin indirilmesini istiyordu. Çünkü bilgi ve tekniğin elinde bir milimetrenin bazen bir yavruyu hayata döndürecek kadar önem kazandığı bir andı o. Enkaz üzerindeki ağırlık çalışmaları aksatabiliyordu.
Ve aynı dakikalarda ensemin dibinde ‘Bunlar şov yapıyor. Her birimiz bir taş kaldırsak bu iş biter’ diyenleri dinliyordum.
Kimbilir aynı saatlerde, onların Ankara'daki üst düzey temsilcisi Bakan Durmuş aynı yönde demeçler patlatırmış.
Ensemdeki uğultuyu anlamak mümkün de...
Durmuşlar'ı değişmiş Durmuş diye pazarlayanları anlamak çok zor.
Yurt içinden ve yurt dışından bölgeye koşan herkesi bağrımıza basmalıyız. Bu, insanlığın sınır ve bölge tanımaz yüceleği.
Ya yardım elini uzatanları elinin tersiyle itenlere ne demeli?
Değişmişler mi demeli?
Paylaş